Albert Camus'nün Bilinmeyen Dünyası | ARTtvNews

ArtNews

6 yıl önce

1913 – 1960 yılları arasında yaşamış olan Fransız yazar ve filazof Albert Camus’nün en tanınmış ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan "Yabancı" adlı romanı, Camus’nün en gizemli yapıtıdır.





"Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir," der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.




 

Bir yaşına girmeden, I. Dünya Savaşı'nın 5-12 Eylül 1914 tarihleri arasında meydana gelen bir muharebesi olan Marne Muharebesi’nde babasını kaybetti.
 
Annesi okuma-yazma bilmiyordu. Duyma zorluğu vardı. İşitme engelli bir temizlikçiydi.
 
Babasının erken vefatının ardından annesi ve anneannesi ile beraber yokluk içinde büyüdü.
 
Her zaman başarılı bir öğrenci oldu. Liseyi okurken öğrenim bursu kazandı.

Futbola düşkündü ve iyi bir kaleciydi. 17 yaşına kadar futbol oynayan Camus futbolun kendine büyük bir erden kazandırdığını söyüyordu. "Ahlâka ve insanların yükümlülüklerine dair öğrendiğim ne varsa, bunu futbola borçluyum." demişti. Verem olması nedeniyle, zorunlu olarak futbolu bıraktı.

1934 yılında eşi Simone Hie ile evlendi. Simone sadakatsiz biriydi ve aynı zamanda morfin bağımlısı olmasından dolayı, evlilikleri son buldu.
 
1934-35’te kısa bir süre Komünist Parti üyesi oldu.
 
 


İkinci eşi Francine Faure ile...

1940 yılında ikinci eşi Francine Faure ile evlendi. Bu evliliğinden ikiz kızları dünyaya geldi.





Cezayir’in genç solcu aydınlan arasında yer aldı. Cezayir Kurtuluş Savaşı sırasında Fransız hükümetini savundu. Cezayir’in özerkliğinden yanaydı. Ölüm cezasına çarptırılan Cezayirlilerin kurtulması için gizlice çalışmalar düzenledi. 1955-56 yıllarında L’Express dergisine yazdı.





Romancı olarak tanınsa da, aslında bir gazeteciydi. Bunun haricinde deneme ve oyun yazarlığı da yaptı. II. Dünya Savaşı’ndan önceki iki yıl AlgerRepublicain gazetesinde başyazarlık, yayın yönetmeni yardımcılığı, politika muhabirliği ve kitap eleştirmenliği gibi çeşitli görevler aldı.





Sartre’ın ilk edebiyat yapıtlarının bazılannı tanıttı ve Kabilya bölgesi Müslümanlarının toplumsal koşullarını inceleyen önemli bir yazı dizisi hazırladı.
 

Felsefe diploması olsa da, mütevaziliğinden dolayı kendini filazof olarak görmüyordu.






Camus, 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığında 44 yaşındaydı. Kendine özgü alçakgönüllülükle ödül komitesinde olsaydı, oyunu Andre Malraux’ya vereceğini söyledi.

4 Ocak 1960’da Sens yakınlarında, Facel Vega marka otomobili ile geçirdiği kaza sonucunda hayatını kaybetti.
 
Hazırlayan: Pınar Saraçoğlu

 

Yazı ve Fotoğraflar: ArtNews

Paylaş:


Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

3 gün önce

SANKO Holding 120’nci Yaşını “Sahre” Sergisiyle Kutluyor

9 gün önce

28. İstanbul Tiyatro Festivali’nin Yolculuğu: Mehmet Birkiye ile Söyleşi

14 gün önce

31. Sakıp Sabancı Sanat Ödülleri Sahiplerini Buldu

16 gün önce

Melek Zeynep Bulut’un “Duo” Adlı Eseri İkonik Painted Hall’de Sergileniyor

27 gün önce

9. Çanakkale Bienali Kapsamında KTSM İşbirliğiyle ‘Kamusal Alanda Sanat’ Çalıştayı Gerçekleştirildi

En Çok Okunanlar