Arkas Koleksiyonu’nda Post-Empresyonizm | Yazan Ayca Güney
‘’Bazı sanatçılar güneşi sarı bir lekeye dönüştürür. Bazıları ise zeka ve yetenekleri ile sarı bir lekeyi güneşe…’’ Pablo Picasso
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 13 Eylül’de Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Beş Kubbe Salonu’nda “ ARKAS Koleksiyonunda Post-Empresyonizm” sergisini açtı. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 48 sanatçı ve 102 eserin yer aldığı sergi, İstanbullu sanatseverlerin kolaylıkla ulaşamayacakları eserleri bir araya getirmesi ve Türkiye’de Post-Empresyonizm üzerine açılan en kapsamlı sergi olması bakımından büyük önem taşıyor.
20 yıldan uzun süre önce koleksiyon yapmaya Türk resmi ile başladığını söyleyen Lucien Arkas, “Sanatın merkezi, resmin merkezi Fransa'da araştırmalara girdik. Fransa'daki ressamların da bizim koleksiyonumuza eklenmesi gerektiğini düşündük. Bütün eserlerimiz bunlar değil, bu belirli bir zaman dilimini içeren bir seçki. “Arkas Koleksiyonu’nda Post Empresyonizm” koleksiyonunu eşsiz parçalarla zenginleştirirken iki hedef gözetildi. Birincisi, Fransa dışındaki ülkelerde gelişen akımları temsil eden sanatçılara da yer vermek; ikincisi ise, sanatçıların tarzlarında farklı dönemlerden eserler edinerek dönemin biçim zenginliğini yansıtmaya gayret göstermek” dedi.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Yalçın Karayağız ise “Bu sergide yer alan eserlerin tamamı ilk kez bu ölçekte Türk sanat izleyicileri ile buluşuyor. Türk resim tarihi açısından taşıdığı önem de dikkate alındığında bu serginin, bilhassa Cumhuriyet tarihimiz boyunca, ülkemiz sanat hayatındaki yerinin ne kadar önemli olduğuna hepimiz tanıklık edeceğiz” açıklamasını yaptı.
Henri Martin (1860-1943)
Havuz, İlk Versiyon - C.1909Henri Le Sidaner (1862-1939)Pembe Masa Örtüsü, Gerberoy - 1924
Post-Empresyonist olarak anılan cüretkar ressam kuşağının her bir üyesi Paris’in ilham verici atmosferinde, birbirleriyle etkileşim içinde, kendine has bir ifade biçimi yaratmaya çalıştı. Etkileri pek çok Avrupa ülkesinde, özellikle Belçika ve hatta İskandinavya’da, kendini gösterdi. Sanatçının düşünce ve ruh dünyasını görselleştirmenin sonsuz yolu olduğunu ispatlayan bu sanatçıların açtığı rotalardan ilerleyenler 20. yüzyılın sanatını meydana getirdiler.
Leon de Smet (1881-1996)
Okuma Zamanı-Mahremiyet - 1913
Kırk yıllık bir dönemi kapsayan ve “Post-Empresyonizm” olarak adlandırılan bu sanat dilimi içinde, sanat dünyası “sarı lekeler”in yoğun bir şekilde “güneş”e dönüştüğü bir süreç yaşadı. Genç yetenekli ressamların, yeniyi keşfetmek ve farkı yakalamak gayretleri içinde tüm maharetlerini ve yaratıcı düşüncelerini tuvale aktardığı bir dönem.
Louis Anquetin (1861-1932)Şemsiyeli Kadın - 1891
1880’lerden 1900’lerin ilk çeyreğine uzanan süreçte, sanatsal belleklerini bilim-felsefe-edebiyat dünyasının güncel fikirleriyle besleyen genç ressamlar, kişisel ve benzersiz bir tarz arayışı içinde, ruh ve düşünce dünyalarını desen ve renklerle yansıtmanın birbirinden farklı yöntemlerini geliştirdiler. Ortak dertleri, kendilerinden önceki nesillerde kemikleşmiş olan dış dünyayı objektif gerçekliğe en sadık şekilde resmetme eğiliminden koparmak ve sanatçının yaratım sürecinde duyum ve düşüncelerinin ön plana çıkarmak oldu. Amaç; iç dünyasında yarattığı gerçekliği, kısacası kişisel bakış açısını, tuvale yansıtmaktı.
19. yüzyılın ikinci yarısında, modern anlayışla şekillendirilen şehirlerin ilk örneklerinden olan Paris, sunduğu sosyal ve entelektüel ortam ile geleneksel resim anlayışının çizdiği sınırların dışına çıkmayı hedeflemiş cesur sanatçıların ilham ve etkileşim merkezi oldu. Resmin ifade biçimlerini zenginleştirme çabasına ivme kazandıran Empresyonist kuşağın Fransız resim sanatını ulaştırdığı yeni hareket Post-Empresyonistlerin, başlangıç noktası oldu.
Pierre Bonnard (1867-1947)Bir Genç Kızın Portresi - 1916
Arkas Koleksiyonu’na yıllara yayılan titiz bir araştırma, büyük gayret ve yatırımlarla kazandırılan Post-Empresyonist eserler sadece Fransız ressamları değil, Paris’ten yayılan fikirlerin etkisiyle modernist yaklaşımı benimseyen ve bunu kendi kültürel öğeleriyle harmanlayan pek çok Avrupalı sanatçıyı da bünyesinde barındırıyor. Koleksiyonun bir başka önemli noktası, üretken bir ortam içinde birbirleriyle devamlı etkileşim içinde olan sanatçıların kariyerleri boyunca denedikleri farklı tarzlardan örnekler barındırıyor olması. Georges Braque, Pierre Bonnard, Maurice de Vlaminck, Henri Martin, Henry Moret, Francis Pcabia, Pierre Auguste Renoir, Paul Signac, Suzanne Valadon, Kees Van Dongen, ziyaretçilerin yapıtlarını görme imkânı bulacakları sanatçılardan sadece birkaç tanesi.Kees Van Dongen (1877-1968)Mücevherli Kadın - 1929
Özellikle Cézanne, Van Gogh, Gauguin ve Seurat’nın; perspektif, renk, doku ve form gibi temel öğelerinin nasıl kurgulanması gerektiğine dair teorileri bu yeni kuşak sanatçıların temel başvuru kaynağı oldu. Metot ve yaklaşım anlamında birbirinden farklı rotalarda ilerleyen sanatçılar Pont-Aven Okulu, Nabiler gibi toplulukları ve Divizyonizm, Konturculuk, İntimizm, Fovizm, Kübizm gibi akımları oluşturdular. Teorileri ve pratikteki uygulamaları 20. yüzyıl modern sanatının şekillenmesinde etkin oldu.
“Ben keşfetmeyi seviyorum; hayal etmeyi, her an kendimden yeni bir insan yaratmayı; sonra da o adamı unutmayı, her şeyi unutmayı seviyorum. “ Francis Picabia
Francis Picabia 1879-1953Balık Avından Dönüş, Martigues - 1903
Bu sergi yirmi yıl boyunca sabır ve kapsamlı bir araştırma sonucu bir araya getirilen eserlerden oluşuyor. Önemli yapıtları çoktan büyük müzelerde yerini almış bazı sanatçıların yokluğuna rağmen, geniş bir yelpazeyi, güçlü eserlerle destekleyen “ARKAS Koleksiyonunda Post-Empresyonizm”, sergisi 6 Kasım’a kadar Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Beş Kubbe Salonu’nda görülebilir.
Yazı: Ayca Güney
Yazı ve Fotoğraflar: Ayca Güney
Yorum yapmak için tıklayın