Serin rüzgarlar ese dursun, içimiz hafif ürperipte battaniyenin altına girip, elimize de şöyle sıcak bir salep alıp, gökyüzü bize Oğlak burcu için ne fısıldıyor bir göz atalım mı?
Öncelikle peşin peşin söyleyelim, Oğlak burcuna aşk yok bu ay diyor gökyüzü… daha bencil daha umursamaz tavır takın diyor, ben de söyleyenlerin yalancısıyım umudunu kaybetme ey sabır taşı oğlak deyip bu ay doğan sanatçılar arasında benim için en özel olan büyük ressam Henri Matisse’e geçiyorum.
Oğlak burcu için ne kadar kararlı desek az kalır. Henri Matisse de Hukuk Fakültesi’nde eğitimini gördüğü yer Paris’teyken eline boya kutusunu aldığı anda “ Bunun benim hayatım olduğunu biliyordum…” demesi kadar kararlılık ve geldiği noktada kazandığı başarı kadar azim, burcunun özelliklerinden mi? Yoksa yazgısı mı? Onu bilmiyorum...
Bir ressam ile yaşamanın bir bedeli vardır elbet, sanatçı ruhuna ulaşabilmek ancak ulaştığını sandığın noktada seni tekrar başladığın yere yani hiç ulaşamadığın noktaya getirir. Özgürdürler, aynı zamanda hayalperest ve yenilikçi. Nasıl bir kuşu kafesinden çıkardığın zaman uçar giderse, bir sanatçıyı da kafese koyarsan üretemez ve solar gider.
Geleceği ayrıntılı biçimde planlayan Oğlak burcunun öncelikleri ve asla olmazları vardır. Hayatlarını kronolojik sıralamaya sokarlar tıpkı; Matisse ve cesur Amelie Parayre’nin tanıştıklarında başlayan aşkları gibi yanar ve döner. Entelektüel ve idealist bir kadın olan Parayre pek tabii bu özelliğiyle Matisse’in gönlünü başından almıştı ama kimse oğlağın aklını kolay kolay başından alacağını sanmasın.
Matisse tutulmuştu tutulmasına güzel ve zeki Parayre’ye ama ressam olarak kendi sesini bulmaya çalıştığı evrede aşkı ikinci belki de üçüncü en çok sevdiği sıraya sokmuştu bunu da “Matmazel, sizi cok seviyorum ama resim yapmayı her zaman daha fazla seveceğim.” diyerek açık sözlülükle dile getirmesi, kesinlikle Oğlak burcunun yıkılmaz güçlü iradesinden geliyor olsa gerek. Gerçek bir Oğlak’ın iki temel özelliği vardır; güvenilirlik ve dürüstlük olmazsa olmazlarıdır.
Oğlak burcunun dürüstlüğünde hem fikir olduktan sonra gelelim sakin ve sade kişiliklerinden bahsetmeye. Etrafinizda Oğlak burcuna mensup bir insan bulmaya calışıyorsanız önce en sessizlere sorun derim ama sessiz derken köşesinde öyle boş boş havayı tenefüs eden gezginlerden bahsetmiyorum. Bir yandan sessiz olup, bir yandan da arı gibi çalışkan olanlara sözüm. İşleri ile aşırı meşgul olduklarından olsa gerek insanlarla zor ilişki kurarlar ama bu çalışkanlıkları ile başkalarının saygısını da kolaylıkla kazanırlar.
Bazı kişilere renksiz ve sıkıcı gelir Oğlak burcu insanları. Hatta uzaktan bakana “Aman o sadece çalışsın renksiz dünyasında” diye.. Atıfta bulunanlarınızı duyar gibiyim. Lakin bunun aksine Henri Matisse; rengin özgün kullanımına öncülük etti desem dikkatinizi çekmeyi başarmış olur muyum?
Matisse’in en tanınmış eserlerinden biri haline gelmiş; “The Dance’’ (Dans 1909) adlı eserinde, el ele tutuşmuş halde 5 çıplak insan yer alır. İlk bakışta resmin aslında ne kadar ilkel bir havada olduğunu anlamak zor değildir. Eserin bizzat Matisse tarafından görülüp görülmediği tartışmaya açık olabilir lakin; Akdeniz kıyısında dans ederken gördüğü katalan balıkçıların anısından yararlandığı da söylenir. Yeri, mekanı ve doğruluğunu bir kenara bırakıp, o renksiz denen Oğlak burcunun gökkuşağından farksız iç dünyasına dönecek olursak… Eserde ki üç ana rengin; mavinin gökyüzü, yeşilin yakından tanıdığımız doğa ve kırmızımsı kahverenginin de üzerine bastığımız topraktan geldiğini, bileğime her dokunduğum da nabzımın attığını hissettiğim kadar esere her baktığım da görebiliyorum.
Matisse, sabrının ve özverisinin meyvelerini bir bir aldı. Pablo Picasso ile birlikte, modernizm kurucularından biri oldu. Ama duygulara ve hassaslığa asla yer olmayan, Oğlak burcunda görüldüğü gibi kendine de gaddar davranmayı ihmal etmedi. Bağırsak kanseri oldu… Ameliyat geçirdi, zayıf düştü bazen fırça tutmakta bile zorlandığı yazılır ama o yılmadı hastalığın da bile kolajlar üretti. 1947’de basılan ‘’Jazz’’ diye bir kolaj kitabı bile derledi desem azminin ve gücünün farkına varırız öyle değil mi?
Pek tabii güç demek kendimizi hoyratça yormak olmamalı. Hayatın, güzelliklerin sıralamasını da Matisse gibi yapmamalı. Bazı insanlar bir amaç için doğar, tıpkı Matisse gibi... O bize bu dertli dünya da eserleriyle suküneti sundu. Biz biz olalım sanatın ve sanatçıların kıymetini bilelim.
Bu ayki astroloji yazımı bitirirken Oğlak burcun da doğmuş beş büyük sanatçıdan da kısaca söz etmek isterim. Biri; “ Dünya beni anlamıyor, ben de Dünyayı anlamıyorum” diyen siyah ve beyaz kadar keskin tipik bir Oğlak burcu üyesi olan; Paul Cezanne.
Çağdaş sanat ve modernizm için kalp çarpıntısı eserleri ile göz dolduran Louise Bourgeoise...
Diğeri ise Osman Hamdi Bey; arkeolog, müzeci ve ressam olan sanat tarihine adını altın harflerle sanını da 'Kaplumbağa Terbiyecisi' adlı eseri ile duyuran büyük üstad.
Ve Mehmet Güleryüz; ressam, yazar, tiyatro sanatçısı... 10 parmağında 10 marifeti ile Türk Sanatının ustalarından...
Son olarak Türk sanatı için hem aktivist yönüyle hem de renkli eserleriyle Ahmet Günestekin’in de bir Oğlak mensubu olduğunu söyler, sizlere bir sonraki ay kaldığımız burçtan ve burcun özelliklerini taşıyan büyük sanatçısından bahsetmek üzere, sevgiyle kalın.
Yazı: Yasemen Çavuşoğlu
Yazı ve Fotoğraflar: Yasemen Çavuşoğlu
Karanlığa Selam: Karanlık Eserleriyle Sanata Işık Tutan Ressamlar | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Gizemleriyle Leonardo Da Vinci | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Sevdalı Kadın: Tomris Uyar | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Kusurların Mükemmeliği: Wabi-Sabi & Kintsugi | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Modigliani ve Ebedi Aşkı Jeanne | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Yorum yapmak için tıklayın