Sanattan Fikri Çıkardığınızda Geriye Ne Kalır? | Yazan Fulden Karayel Okumuş

Fulden Karayel Okumuş

3 yıl önce

Dünya tarihinde fikirlerin hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğu, yapılan araştırmalar arasında sıklıkla yer alıyor. Aynı zamanda ünlü düşünürler fikrin tek başına yeterli olamayacağının da altını çiziyor. Dolayısıyla kolektif bir farkındalık olması gerekiyor. Sanattan fikri çıkardığınızda geriye ne kaldığını gerçekten biliyor musunuz? Mesela Fransız sanatçı Marcel Duchamp bu duruma şöyle yaklaşıyor; "Sanata inanmam, sanatçıya inanırım."

Duchamp’a göre; estetik kaygılardan kurtulunmalı, materyalist tavırlar sona ermeli. Öyle ki ülkemizde bu düşünme yapısını yaşama biçimi haline getirmiş sanatçılar var. O sanatçılardan biri, eserleri 26 ülkede sergilenen Erhan Us. O da bu duruma şu şekilde yaklaşıyor; ‘‘Sanattan fikri çıkardığınızda geriye zanaat kalıyor.’’ Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? ilgili yorumları bana e-mail olarak ulaştırabilirsiniz.

Bir sanat eserinden daha fazlasını arayanlara benzersiz yapıtlar sunan kavramsal sanatçı ve yazar Us, estetik ve dekorasyon derdi olmayan, bazen hızlı anlaşılan, bazen de daha derin düşünceye mecbur bırakan sanat eserleri sunuyor. Eserlerin her biri birbirine benzemeden, farklı konulara dikkat çekiyor. Ve bütün eserleri bir araya getirdiğinizde, sanatçı orada ölümsüzleşiyor. İlhamını pozitif bilimler, kararlılık, devrimsellik gibi bir çok konudan alan sanatçı, hatırlayacağınız üzere en son Ankara Mira Koldaş Sanat Galerisi’nde Gökçe Oruç küratörlüğünde Entelektüel Ölüm adlı onuncu kişisel sergisini sanatseverlerle buluşturdu. Felsefi ve sosyolojik alanlarda çalışmalar yapan sanatçının sergi de 30’dan fazla eseri bulunuyor.

Genellikle post-gerçeklik ve popülizm gibi konuları merkezinde konumlandıran sergide, protest/kavramsal yerleştirme ve resimler yer alıyor. Kadın cinayetlerini konu alan eserlerden, toplumsal şiddet olgusuna dikkat çekenlere, inancın dogma yapısının düşünceyi sınırlandırdığını anlatan eserlerden, ötekileşme sonucunda kimliksizleşenlere kadar daha nice hikayeleri olan çalışmaları bulabileceğiniz sergiyi 25 Şubat’a kadar ziyaret edebilirsiniz. 

İşte Entelektüel Ölüm sergisinde yer alan eserler ve hikayeleri;


Arzunun Ötesi: (Behind the Desire)

Arzunun Ötesi adlı kitaba saplanmış büyük ölçekli bir jilet görüyoruz. Kitabın kendisi artık kitap özelliğinden tamamen kopmuş, bireyin arzuları ve seçimleri doğrultusunda şekillenen hayatını, neden-sonuç ilişkisi kapsamında ele alan bir öğe hâline gelmiş durumdadır. Toplumsal şiddet olgusuna dikkat çeken eser, toplumsal cinsiyet rollerinin öldürücülüğü, şekilciliğin anlam arayışını baltalamasını ve görevleştirilmiş duygusal arayışların potansiyel olumsuz sonuçlarını anlatıyor.

Gelecek Yok: (No Future) 

Kitle umursamazlığı, salgınlar,ilgisizlik ve saygısızlık kapsamında medeniyetin geleceğine rahatlatıcı mavi ile süslenmiş , karamsar bakışı konu alan bir eser görüyorsunuz.


SwipeDown:

Bu eserde dijitalin her şey kadar ideal eş kavramını da Tinder gibi uygulamalar ile değiştirdiği ve Freudyen öğelerle çocukluğumuz pahasına bile normlarımızı bombalamaya devam ettiği vurgulanıyor.


Sessiz: (Silence)

Toplum, gelenekler ve dedikodu ile bizi sınırlarken, ifşa edenler ise güç sahipleri tarafından görmezden gelinir ve önemsizleştirilir.

İmparatorluk: (The Empire) 

Bu eserde medyadaki popülist söylemler sebebiyle tarihimizle ilgili yaratılan anlam karmaşaları anlatılıyor.


 

Sanatçının üretirken en çok duygu yoğunluğu yaşadığı eserlerinden biri bu çalışmadır. Eserin her yerinde 2019’da Türkiye’de öldürülen bazıları anne-kız, bazıları abla-kardeş, bazıları Aleyna Çakır, bazıları isimsiz olan 418 kadının adı yer alıyor. Sanatçının anlatımıyla;

‘‘Bilinçsiz muhafazakarlaşma ve gelenekler bu kadınların katlinde birinci dereceden rol oynarken, katiller bazen eşler, bazen sevgililer, bazen akrabalar, ama her seferinde erkeğin kadından üstün olduğuna inanarak büyümüş veya içinde bunu saklamış ‘insan’lar olmaya devam eder.’’


Uçurum: (Abyss)

İlk defa UPSD - Genç Etkinlik 8’de sergilenen, sanatçının “Karşısında saatlerce onu izleyip düşünebilirdim.” dediği bu eser, inancın dogma yapısınına yönelik eleştiriler içeriyor. Nietzsche’nin “Uçuruma yeterince uzun bakarsan, uçurum da sana bakar” sözü sanatçının çalışmalarında sıklıkla ona ilham vermiştir. Rahle üzerinde beyin ölümünü temsilen bulunan kurukafa ve eser genelinde uyguladığı karartma da bu anlatıma hizmet ediyor.

Yazı: Fulden Karayel

Yazı ve Fotoğraflar: Fulden Karayel Okumuş

Paylaş:


Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

bir ay önce

Bir Şehirde Sanatın Evrenselliği Yankılanıyorsa, O Gün 19. Contemporary Istanbul Günüdür!

2 ay önce

Caeli’de Alice’inizi Keşfetmenin Tam Zamanı Mı Dersiniz?

3 ay önce

Hayatınızdaki İzleri Bu Sergide Keşfetmeye Var Mısınız? | Yazan Fulden Karayel Okumuş

4 ay önce

Tesadüfün Sanata Dönüştüğü Yer: Olafur Eliasson’un İstanbul Boğazı’ndaki Sergisi | Yazan Fulden Karayel Okumuş

5 ay önce

Mücevher Tasarımcısı Ali Rıza Akdolu'nun Aliens Heykellerinin Sırrı 1 Milyon Yılda Mı Gizli? | Yazan Fulden Karayel Okumuş

En Çok Okunanlar