Veda, Gerçekten Bir Son Mudur? Kararınızı Konuşan Resimler Sergisinde Verin!

Fulden Karayel Okumuş

15 gün önce

Her gün bir şeylere veda ediyoruz. Alışkanlıklarımıza, sevdiklerimize, bazen de eski benliklerimize... Değişiyoruz, dönüşüyoruz. Peki, bu değişimden korkuyor muyuz, yoksa onu kucaklıyor muyuz? Vedalar zor geliyor belki, ama dönüp baktığımızda bizi büyüten, dönüştüren anlar olduğunu fark ediyoruz. Ya gerçekten gitmesi gerekenlerse? Bazen bir kapı kapanıyor, ama bir yenisi aralanıyor.

Maya Angelou’nun şu sözü bence hepimize tanıdık gelecek: “Bir kapı kapanırken, başka bir kapı açılır. Ama biz genellikle kapalı kapıya o kadar takılırız ki, açılan yeni yolu fark edemeyiz.” Aslında vedalar, büyümek ve yenilenmek için bir fırsat olabilir, değil mi? Peki, siz hayatınızda kaç kez gerçekten veda ettiniz? En zor veda hangisiydi? İnsan en çok neye veda etmekte zorlanır dersiniz? Gelin, hep birlikte biraz düşünelim. Kim bilir, belki de bazı vedalar yeni başlangıçların ta kendisidir.

 

Atatürk Kültür Merkezi - Ru Ceylan - Konuşan Resimler - 10. Yıl Veda Sergisi

Vedalar hayatın bir parçası, ama asıl mesele onlara nasıl baktığımız... Sanat ise bu vedaları anlamlandırmanın en güzel yollarından biri. Duygularımızı ortak bir melodiyle buluşturuyor ve aramızda görünmez bağlar örüyor. Üstelik bunu öyle ustalıkla yapıyor ki çoğu zaman farkına bile varmıyoruz. İşte "Konuşan Resimler" sergisi de tam olarak bunu başarıyor. Sanatla edebiyatı buluşturup bize yeni pencereler açıyor, farklı hikayelere kapı aralıyor. Kim bilir, belki de vedalar, aslında yeni başlangıçların ilk notasıdır. Tıpkı bu serginin fısıldadığı gibi…

 

 

Atatürk Kültür Merkezi - Ru Ceylan - Konuşan Resimler 10. Yıl Veda Sergisi

 Konuşan Resimler sergisi, Sanatçı Ru Ceylan’ın 2014'te başlattığı ve Türkiye'nin ilk betimlemeli sergi serisi olarak dikkat çekiyor. Geçtiğimiz günlerde 10 yıllık sanat yolculuğunu Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen büyük bir finalle tamamladı. Bugüne kadar 150'yi aşkın sanatçıyı ve 30 milyonu aşkın dinleyiciye ulaşan bu değerli proje, yalnızca görsel sanatla değil, edebi hikâyelerle de derin bir bağ kuruyor. Böylesine ilham verici projelere şahit olmak, sanatın zamansız büyüsüne dokunmak gibi...Ru Ceylan’ı bu ilham verici ve anlam dolu yolculuğu için yürekten kutluyorum.

 

 

Atatürk Kültür Merkezi - Ru Ceylan - Konuşan Resimler 10. Yıl Veda Sergisi

 Konuşan Resimler, sanatın dönüştürücü gücünü merkeze alarak bizi farklılıkları, çatışmaları ve çeşitlilikleri sorgulamaya davet eden bir çağrı niteliğinde. Bu sergi, sadece estetik bir deneyim sunmakla kalmıyor; düşünceleri, sesleri ve duyguları yeniden yorumlayan etkileyici bir yolculuğa çıkarıyor. Türk edebiyatının, şiirinin ve tiyatrosunun önemli karakterlerini bir araya getirerek, onları bambaşka bir zamanda ve anlam dünyasında yeniden hayal etmemizi sağlıyor. Sanat, burada bir ifade biçimi olmanın ötesine geçiyor ve adeta dönüşümün ve sorgulamanın dili haline geliyor. Sergide, ustaların eserlerinden ilham alınarak ortaya çıkan 37 yeni eser yer alıyor. Üstelik ilk kez Cahide Sonku, Afife Jale, Nazım Hikmet, Tomris Uyar, Didem Madak, Atilla İlhan, Orhan Veli ve daha niceleri sanatseverlerle buluşuyor.

 

Sanatçı Ru Ceylan 

Sanatçı Ru Ceylan, "Konuşan Resimler, hem geçmişe hem de yarına bir katkıdır. Bu sergi, farklı düşüncelerdeki insanların aynı masada toplanabileceği bir dünya hayalinin de yansımasıdır." diyerek, serginin hem sanatsal hem de toplumsal boyutuna dikkat çekiyor.

 

 

Atatürk Kültür Merkezi - Ru Ceylan - Konuşan Resimler 10.Yıl Veda Sergisi

Türk sanat ve edebiyatının, şiirinin ve tiyatrosunun önemli karakterleri bir araya gelirken, kuşaklar boyunca tiyatroculara ve cesur kadınlara ilham olan yeniliğin ve dönüşümün öncüsü Afife Jale’nin sahnedeki cesareti, Türk sinema tarihimizin ilk yıldızı, ilk kadın yönetmeni ve yapımcısı Cahide Sonku’nun zarafeti, “İlk Kadın Opera Sanatçısı” unvanıyla "Atatürk Opera Ödülü”nün sahibi olan ressam ve opera sanatçısı Semiha Berksoy’un güçlü duruşu, Osmanlı romanlarında çizilen kadın tipinden farklı bir “kadın tipi” ortaya koyan, Türk edebiyatının aktivist yazarı Fatma Aliye’nin kalemi ve derin duygusal yankılarıyla Didem Madak’ın dizeleri, hem sanatlarındaki öncü rolleriyle hem de bu sergideki estetik temsilleriyle ve daha niceleri ilk kez bu sergi kapsamında yer alıyor. Onlar yalnızca bir dönemin yankısı değil; geçmişten bugüne seslenen, geleceğe anlam katan hikâyeler taşıyor. Şimdi, Konuşan Resimler’in anlattığı hikâyelere birlikte göz atalım.

 

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Fatma Aliye:

Ru Ceylan’ın Konuşan Resimler serisinde yer alan bu tablo, Fatma Aliye’nin toplumsal sınırları aşma mücadelesini ve özgürlük arayışını simgeliyor. Beyaz elbisesi, saf niyetleri ve cesaretini yansıtırken, bisikleti hem fiziksel hem de entelektüel yolculuğunu temsil ediyor. Arka plandaki açık renkler, yenilik arayışını ve toplumsal değişimi vurgularken, güller zarafeti ve gücü simgeliyor. Siyah hava balonu ise onun hayal gücünü ve düşünsel derinliğini ifade ediyor. Bu etkileyici eserin seslendirmesi ise, Tilbe Saran’ın içten ve etkileyici sesiyle hayat buluyor.

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Afife Jale:

Bu eserde sanatçı, Afife Jale’nin Türkiye tiyatrosunda kadınların var olma mücadelesine dikkat çekiyor. Yasaklar ve toplumsal önyargılara rağmen sahneden vazgeçmeyen Afife, yalnızca bir kariyer değil, cesaret dolu bir miras bırakmıştır. Onun hikayesi, sanatın bir özgürlük manifestosu olabileceğini hatırlatırken, kadınların sahnede bir özne olarak var olma hakkını savunan bir direnişi temsil ediyor. Afife’nin göz ardı edilen ismi, her replikte ve sahne tozunda yankılanarak tiyatro dünyasının gölgelerinde gizlenmiş tüm kadınları yansıtıyor.

Afife’nin şu sözleri ise sanatçının bakış açısında derin bir anlam kazanıyor: “Varlığım bir protesto, adım ise kadınların özgürlüğüne açılan ilk sayfa.” Bu cümle, sanatçının gözünde, sahnenin tozunda saklı bir devrim ve kadınların kendi seslerini bulma mücadelesinin en güçlü yankısı niteliğinde. Bu etkileyici eserin seslendirmesi ise, usta sanatçı Kadriye Kenter’in zarif, güçlü ve duygu dolu sesiyle hayat buluyor.

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Shakespeare:

Sanatçının yorumuna göre, Shakespeare yalnızca bir yazar değil, insan ruhunun derinliklerine inen bir düşünürdür. Eserlerinde aşk, hırs, ihanet ve kayıp gibi evrensel duyguları ustalıkla işlerken, karakterleri her dönemde var olabilen insanlık hallerini yansıtıyor. Onun eserleri, insanın hem kendini hem de toplumu sorgulayan bir arayışın sesi olarak, zamansız ve etkileyici bir şekilde varlığını sürdürüyor.

Sanatçının gözünden bakıldığında, Shakespeare yalnızca oyunlar yazan bir yazar değil, insanlık durumunu derinlemesine kavrayan bir düşünürdür. Onun eserleri, bireyin hem kendisini hem de toplumu sorguladığı bir arayışın ifadesidir. Shakespeare’in dünyası, zamana meydan okuyan evrensel temalarıyla geçmişi, bugünü ve geleceği bir araya getiriyor. Bu güçlü anlatım, doğal ve içten sesiyle dinleyiciyi hemen yakalayan Selen Öztürk’ün duygu dolu ve samimi yorumuyla daha da etkileyici bir hale geliyor.

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Kafka: 

Kafka hikayesi, bir sabah uyandığında bedenine ve çevresine yabancılaşmış bir adamın varoluşsal sorgulamasını anlatıyor. Kendini bir böcek gibi hisseden adam, ailesi tarafından fark edilmemesiyle derin bir yalnızlık ve yabancılık duygusuna kapılıyor. Odasında sıkışmış, hem bedeni hem de kimliğiyle mücadele eden bu karakter, toplumun dışladığı ve değersizleştirdiği bireylerin sembolüne dönüşüyor. Erkan Avcı’nın karakterli ve güçlü seslendirmesiyle esere ayrı bir derinlik katılmış.

 

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Semiha Berksoy: 

Sanatçının ifadesiyle, Semiha Berksoy, yalnızca bir opera sanatçısı değil, sanatın tüm alanlarında varlık gösteren çok yönlü bir sanatçıydı. Onun sanatı, sesin sınırlarını aşarak ruhlara dokundu. Sanatçı portresini çizerken, Berksoy’un sahnede ve hayatında sergilediği zarafeti, duygusal yoğunluğu ve sanata adanmışlığını yansıtıyor. Her fırça darbesinde onun içsel devinimini, özgür ruhunu ve sanat yolculuğundaki dönüşümünü hissettiriyor. Gonca Vuslateri’nin renkli ve enerjik sesiyle eser, bambaşka bir canlılık kazanıyor.

 

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Halikarnas Balıkçısı:

Cevat Şakir Kabaağaçlı, denize duyduğu derin bağlılık ve deniz insanlarını konu edinen hikayeleriyle sanatçıya ilham vermiştir. Halikarnas Balıkçısı’nın denizi özgürlük ve yaşam kaynağı olarak görmesi, portresinde mavi tonların ve kayık metaforlarının öne çıkmasını sağlamıştır. Sanatçı, denizi fırtınalarla dolu çetin bir özgürlük, kayığı ise sadelik ve istikrarın simgesi olarak betimlemiştir. İki karakterin iç savaşını, bir deniz hikayesi ve aşk metaforlarıyla mistik bir yapıya dönüştürerek anlatmıştır. Portrede denizin huzurla karışık romantik hüznü, karakterin mimiğine yansıtılmış; kayık, yaşam arzusu ve tutunma çabasını temsil etmiştir. Palyaço burnu detayı ise yaşamın oyunbaz doğasını simgeleyerek resme imza niteliği kazandırmıştır. Bu hikâyeyi, Engin Hepileri’nin içten ve sıcak sesi öyle güzel taşıyor ki, hikâyenin mistik ve romantik atmosferi dinleyiciye samimi ve dokunaklı bir deneyim sunuyor.

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Chaplin: 

Sanatçının perspektifine göre, Chaplin yalnızca bir komedi figürü değil, derin anlamlar barındıran bir karakterdir. "The Kid" filmindeki narin adam gibi, masumiyetini koruyarak haksızlıklara başkaldıran bir figürdür. Sessiz bir başkaldırının sesi olan Chaplin, toplumun en alt kesiminden insanların hikâyesini anlatmış, politik cesaretiyle de dikkat çekmiştir. Modern dünyada yaşasaydı, yine mizahıyla trajedileri anlatarak direnmenin ve ayakta kalmanın gücünü vurgulardı. Bu etkileyici eseri, yönetmen Müge Uğurlar doğal ve içten bir yorumla seslendirmiş. Adeta Chaplin’in ruhunu sesine taşımış.

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Ferhan Şensoy:

Sanatçı bu eseriyle, Ferhan Şensoy’un Türk tiyatrosundaki modern ve eleştirel kimliğini vurguluyor. Şensoy, eserlerinde toplumsal ve bireysel sorgulamaları keskin bir mizahla işleyerek, dilin çok katmanlı ve derin anlamlarını ustalıkla kullanmıştır. Özellikle "Ferhangi Şeyler" gibi tek kişilik gösterilerinde, seyirciyle doğrudan bağ kurarak etkileyici bir anlatım sergiler. Onun eserlerindeki karakterler, gündelik yaşamın içinden figürler olup, izleyiciyi hem güldürür hem de düşündürür.

Bu hikâyeyi, usta oyuncu Osman Sonant seslendirmiş. Sonant’ın etkileyici sesi ve oyunculuğundaki derinlik, Ferhan Şensoy’un eleştirel mizahını ve sahnedeki etkisini dinleyiciye güçlü bir şekilde aktarıyor. Sonant’ın anlatımı, sahnedeki duyguları ve karakterlerin canlılığını daha da ön plana çıkarıyor.

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Küçük İskender:

Bu hikâye, Küçük İskender’in "Yağmura Teşekkür Ederim" şiirine bir cevap niteliğinde yazılmış. Yağmurun sadece şiire değil, ruhlara da dokunduğu bu gecede, hatıralar, korkular ve hisler iç içe geçiyor. Derin bir içsel yolculuk anlatılırken, masada oturan bir ruhun karanlıkta kayboluşu, sessiz fırtınaları ve geçmişle yüzleşmesi canlanıyor. Kelimeler, bir boşluğu doldurmaktan çok, duyguları serbest bırakıyor. Yağmura ve şiire duyulan minnetle, kırık hisler ve çatlamış hayaller arasında bir güzellik arayışı sürüyor.

Bu etkileyici hikâyeyi, usta oyuncu Altan Erkekli’nin sakin ve derinlikli sesi seslendiriyor. Onun anlatımı, metnin melankolisini ve duygusal yoğunluğunu yürekten yansıtıyor. Kalben’in eşsiz müziği ise hikâyeye ruh katıyor. Altan Erkekli’nin sesi ve Kalben’in müziği, yağmurun izinde sürüklenen duyguları güçlü ve dokunaklı bir şekilde hissettiriyor.

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Cahide Sonku:

Sanatçının görüşüne göre, Cahide Sonku, bugün yaşasaydı sanata olan tutkusunu korur, ilham veren duruşuyla yine dikkat çekerdi. Kadın olmayı bir güç olarak gören Sonku, sanatıyla duyguları ve hikâyeleri cesurca anlatmaya devam ederdi. Bu etkileyici hikâyeyi Devrim Yakut’un sıcak ve derin sesi canlandırıyor. Kenan Doğulu’nun melodileri ise anlatıya duygusal bir dokunuş katıyor. “Belki de mesele, hikâyenin nasıl bittiği değil, nasıl yaşandığıdır. Ben sahnede yaşadım. Düşe kalka, severek, yanarak… İşte benim zaferim de tam olarak buydu.” diye bitiyor hikâye.

 

Ru Ceylan - Konuşan Resimler - Yıldız - Müşfik Kenter:

Yıldız ve Müşfik Kenter, Türk tiyatrosunun unutulmaz isimleri… Onlar, sahnede yalnızca rollerini değil, yaşamın kendisini de anlattılar. Yıldız Kenter, duygulara dokunan güçlü duruşuyla izleyiciyi kalbinden yakalayan bir ruh taşıyıcısıydı. Müşfik Kenter ise karakterleriyle adeta bütünleşerek insanın iç dünyasını sahnede kusursuzca yansıttı. Bu özel hikâyeyi, Bennu Yıldırımlar ve Bülent Emin Yarar’ın samimi ve içten sesleri canlandırıyor. Anlatımları, Kenter kardeşlerin sahneye bıraktığı derin izleri ve duygusal zenginliklerini bize yeniden hatırlatıyor. 

Müşfik Kenter’den Orhan Veli’ye bir dize… Dikkatimi çeken ilk cümle şu oluyor: “İnsanın karmaşıklığını nasıl bu kadar ustalıkla anlatırsın?” Yıllar geçti. Bunu hâlâ anlayamadım. Ama senin dizelerin gibi saf ve duru kalmayı da öğrenemedik. Hayata öyle ince bir yerden bakmışsın ki, bazen keşke biz de senin gibi görebilsek diyorum. İşte tiyatro tam da böyle bir şey, Orhan. Sahne; sesini duyurmanın, içindeki gizli şeyleri dünyaya anlatmanın peşine düşmek demek…

Benim hissettiğim şu ki, Herkesin hayatında, bir cümleyle içine dokunan, geçmişiyle ya da hayalleriyle kesişen anlar vardır. Orhan Veli’nin dizeleri de tam olarak öyle işte. Bir bakış, bir his, bir kırılma noktası… Tiyatro da bunun peşinde değil mi zaten? İçimizde saklı kalanları sahneye taşıyıp, bize unuttuğumuz duyguları hatırlatıyor. Kim bilir, belki de hepimiz, bir şekilde kendimizi anlatacak bir yer arıyoruzdur. Kimi zaman sessizce, kimi zaman da tüm cesaretimizle…

Yazı ve Fotoğraflar: Fulden Karayel Okumuş

Paylaş:


Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

2 ay önce

Bir Şehirde Sanatın Evrenselliği Yankılanıyorsa, O Gün 19. Contemporary Istanbul Günüdür!

3 ay önce

Caeli’de Alice’inizi Keşfetmenin Tam Zamanı Mı Dersiniz?

4 ay önce

Hayatınızdaki İzleri Bu Sergide Keşfetmeye Var Mısınız? | Yazan Fulden Karayel Okumuş

5 ay önce

Tesadüfün Sanata Dönüştüğü Yer: Olafur Eliasson’un İstanbul Boğazı’ndaki Sergisi | Yazan Fulden Karayel Okumuş

6 ay önce

Mücevher Tasarımcısı Ali Rıza Akdolu'nun Aliens Heykellerinin Sırrı 1 Milyon Yılda Mı Gizli? | Yazan Fulden Karayel Okumuş

En Çok Okunanlar