11 Kasım – 30 Aralık 2017
Zilberman Gallery İstanbul, Alpin Arda Bağcık’ın "Kırmızı Reçete" başlıklı kişisel sergisini duyurmaktan mutluluk duyar. Sanatçının Zilberman Gallery’deki ikinci kişisel sergisi "Kırmızı Reçete", 11 Kasım – 30 Aralık 2017 tarihleri arasında galerinin Mısır Apartmanı’ndaki ana sergi mekanında izlenebilir.
Kırmızı reçete, Sağlık Bakanlığı tarafından bağımlılık yapıcı ilaçların kötüye kullanımını engellemek amacıyla oluşturuldu. Bu reçete, ağır düzey psikiyatrik semptomlarda, kanser hastalarında ve bazı hastalıkların ağırlaşmış formlarında, yarar sağlayacağı düşünülürse veriliyor. Bazen ise sebep bağımlılık yapıcı maddeler içermesi olabiliyor.
Medyanın kırmızı reçeteye bile gerek duymadan paylaştığı haberler ise günümüzde bu bağımlılık yaratan etkenlerin başında geliyor. Kaynağı belli olmayan haberlerin sürekli tekrarı ve detaylı anlatımı toplumda bir bilinç uykusu durumunu da beraberinde getiriyor. Erk sahibi empoze etmek istediği düşünceleri manipüle ederek hayata geçirirken, hiç gerçekleşmemiş olaylar yapay bir gerçeklikle varlığını sürdürüyor. Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in dediği gibi, "Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanıyorlar."
Sergide bilginin çoğalarak bozulmasının olası sonuçları, uyutucu, uyuşturucu bir etkiyle kendini gösteriyor. Gerçeklik, gerçekliğin temsili ve inşa edilmiş gerçeklik algısının peşine düşen bu sergide, Bağcık daha önceki çalışmalarına paralel şekilde, çalışmaların isimlerini bu defa anksiyeteye bağlı uykusuzluk için verilen uyku ilaçlarının isimleriyle eşleştiriyor. Sergi, Bağcık’ın "Uyuyan Çocuk" isimli otoportre işiyle açılıyor. Bu çalışmada, sanatçının kendisini dinlediği haberler karşısında uykuya dalmışken görüyoruz.
Bağcık, çoğalarak bozulan gerçeklik algısını yaratmak için bu sergide yeni bir teknik de uyguluyor. Orijinal haber görsellerini resmeden ve başka tuvallere kopyalarını alan sanatçı günümüzde yaşanmakta olan bilgi kirliliğine bir referansta bulunuyor. Bu teknikle oluşturulan 35 adet tuval, Tijen Karaş'ın ekranlarda darbe bildirisini okuduğu anı görselleştiriyor. Türkiye için bir dönüm noktası haline gelmiş olan bu an galerinin duvarlarında tekrarlanarak yankılanırken neredeyse tuval üzerinden silinip yok olma noktasına geliyor.
Aynı teknikle oluşturulmuş, petrole bulanmış karabatağın görüntüsü, "fake news" (sahte haber) hareketinin temsili olarak karşımıza çıkıyor. Orijinali Alaska’da bir tanker kazası sonucu ortaya çıkmış olan bu imaj, Körfez Savaşı sırasında Saddam Hüseyin’in petrol tesislerini bombalayarak doğada kalıcı hasarlar bıraktığına dair bir kanıt olarak sunulmuştu. Bağcık, bu imajın orijinalini ikinci bir tuvale baskılayarak orijinal resmin bir izdüşümünü yakalıyor, bir anlamda günümüzün bozulmuş gerçeklik algısının altını çiziyor.
Tüm bu kurgusal ve manipüle edilmiş imajların yanı sıra iki ayrı çalışma da yeniden yaratılmış gerçeklik algısını temsil ediyor. Bu çalışmalar, "dünyayı yöneten gizli güçler" düşüncesi gibi bizleri algıda kolaycılığa sürükleyen fakat aksini iddia etsek dahi kanıtlayamayacağımız bir inanışın kanıtı gibi ön plana çıkarken izleyicileri en başta gerçekliği sorgulanması gereken bir olgunun normalize olması üzerine de düşünmeye davet ediyor.