Bu Sergiyi Neden Görmeliyim?: Koray Ariş’in “İçinde Yaşadığımız Deri” Sergisi

Burçe Saraçoğlu

10 gün önce

Bir sergiye gitmeden önce kendime her zaman şu soruyu sorarım: Neden bu sergiyi görmeliyim? Bir sergiyle bağ kurabilir miyim? Bu bağ, beni düşündürür, hissettirir ve yeni bir şey keşfetmemi sağlar mı? Koray Ariş’in “İçinde Yaşadığımız Deri” sergisi, bu sorulara cevap veren, izleyiciyi kendisiyle ve çevresiyle anlamlı bir şekilde bağ kurmaya davet eden bir deneyim sunuyor.

Arterin ikinci katına geniş bir şekilde yayılan sergi, gezerken adeta kendi hikayenizi oluşturabileceğiniz bir atmosfer yaratıyor. Sergi alanında dolaşırken bir durup düşünmek, hatta bir an için kaybolmak kaçınılmaz. Ariş’in eserleri ve küratörün mekan yerleşimindeki ustalık, size bu yolculukta eşlik ederek kendi içsel hikayenizi yazmanıza olanak tanıyor.

Sezer Tansuğ'un "Çağdaş Türk Sanatı" (1986) kitabında değindiği gibi, geleneksel malzemelerin çağdaş yorumu, Türk sanatının özgün dilinin temelini oluşturuyor. Ariş'in deri ve ahşap malzemelerle oluşturduğu eserler, tam da bu teorik çerçeveyi pratiğe döküyor. Asansörden çıkıp kata ilk adımınızı attığınızda, sizi bir maskeler topluluğu karşılıyor. Ahşap ve deri malzemelerle yapılmış bu maskeler, küratöryal düzenlemesiyle adeta canlı bir kabile topluluğuna konuk olma hissi uyandırıyor. Bu yoğun kalabalıktan” ayrılıp içeriye doğru ilerledikçe, Ariş’in farklı malzemelerle oluşturduğu özgün eserlerle karşılaşıyorsunuz. Sergi, Ariş’in hikayesiyle başlıyor; kronolojik bir düzenle sanatçının geçmişine ve eserlerinin gelişimine dair bir yolculuğa çıkıyorsunuz. 

Dostları için yaptığı maskeler
Deri, değişken boyutlar, 1980-1990

 Kaçımız gün içinde durup yeryüzüyle bir bağ kuruyoruz? Ya da yürürken çevremizdeki taşlara, ağaçlara gerçekten dokunmayı düşünüyoruz? Ariş’in sergisi, izleyiciyi bu sorularla yüzleştiriyor. Yeryüzüyle olan bağımızın, pandeminin de etkisiyle azaldığı bir dönemden geçtik. Bu sergi dokunmayı hem fiziksel hem de metaforik bir anlamda yeniden keşfetmemizi sağlıyor. Ariş’in eserleri, dokusuyla ve malzeme seçimleriyle, izleyiciyi yeryüzünün unutulmuş hissiyatına geri çağırıyor. 

 

Kayık (Tabak serisinden) 2022-2023,

Ahşap,deri,taş, 205x70x23 cm 

Ahşap, deri, taş ve metal gibi malzemelerin buluştuğu eserler, sadece görsel bir deneyim sunmakla kalmıyor; aynı zamanda bedenimizi ve zihnimizi harekete geçiren bir dokunsal farkındalık yaratıyor. Bu eserlerde, doğanın malzemeleriyle insanın müdahalesi arasındaki sınır bulanıklaşıyor. Ariş, doğal olan ile insan eliyle şekillenen arasındaki bu geçişi kullanarak izleyiciyi hissetmeye teşvik ediyor.

İsimsiz, 1996-1998,  Ahşap, deri,203x69x40 cm

İsimsiz,1996-2022, Ahşap, deniz kabukları, marangoz macunu, 205x67x47 cm 

Sergi, modern hayatın kaosu içinde doğayla olan bağımızı yeniden sorgulamamıza olanak tanıyor. "İçinde Yaşadığımız Deri", yalnızca bir sergi değil, aynı zamanda bir farkındalık alanı sunuyor. Toprağa, taşlara, doğanın bize sunduğu malzemelere dokunarak kurduğumuz ilişkinin ne denli önemli olduğunu hatırlatıyor. Günlük hayatın içinde kaybolmuş bu bağı yeniden nasıl kurabileceğimizi düşündürerek izleyiciyi içsel bir yolculuğa çağırıyor.

Eğer bir sergide sadece sanat eserlerine bakmakla yetinmek değil, kendinizi de keşfetmek istiyorsanız, bu sergi size göre olabilir. Belki de buradan çıktıktan sonra, yolda rastladığınız bir taş parçasına ya da bir ağaç kabuğuna farklı bir gözle bakmaya başlayacaksınız. 

Sanatı sadece görmek değil, hissetmek ve derinlemesine düşünmek olarak görenlerdenseniz, "İçinde Yaşadığımız Deri" 3 ağustosa kadar sizi bekliyor.

 

 

Yazı ve Fotoğraflar: Burçe Saraçoğlu

Yazı ve Fotoğraflar: Burçe Saraçoğlu

Paylaş:


Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

3 ay önce

BASE 2024: Sanatın Ne Yaptığını Hiç Düşündünüz Mü?

En Çok Okunanlar