Fikir Dolu Sergisini Genco Gülan'dan Dinledik Yazan: Yasemin Semercioğlu
EKAV, yeni yılın ilk sergisine çağdaş sanatın önemli temsilcilerinden Genco Gülan’ın ‘İsimsiz, 2014’ adlı sergisiyle ev sahipliği yapıyor. Öyle bir sergi ki bu galerinin kapısından girdiğiniz andan itibaren sizi etkisi altına alıyor, büyülüyor. Görselliğin yanı sıra galeriyi saran çikolata kokusu ayrı bir merak uyandırıyor. Evet, doğru okudunuz çikolata kokusu! Aslında, her tür malzeme var bu sergide. Çikolatadan yapılmış heykelden resme, köpek balığından, çizimlerden mekâna özgü ve yeni medya yapıtlarına, bir QR kodunun yerde mozaik şeklinde oluşturarak bir şiir yazılmasına kadar, HERŞEY! Çok yönlü bir sanatçı olan Genco Gülan’ın eserleri birbirinden bağımsız olup, malzeme olarak aykırılıklarına rağmen eserlerin verdiği mesajlarla yine de bir bütünlük içerdiğini düşünüyorum. Sanatçı bağlantıları kurup bir hikâye oluşturmayı seyirciye bırakmış. Genco Gülan ile bir araya gelerek, bu fikir dolu sergisini kendisinden dinledik. Eminim herkes farklı bir ipucu bularak kendi hikayesini yazacaktır.
Rembrandt
”İsimsiz” , 2014, başlığını taşıyan son serginizin bir retrospektifi andırdığını görüyoruz. Heykel, resim, çizim ve yeni medya yapıtlarının yer aldığı bu geniş kapsamdaki sergi ile seyirciden nasıl bir tepki bekliyorsunuz?Günümüzde sergi başlıkları ve/ Bienal kavramları sanatçı yaratıcılığını ve izleyici algısını fazlası ile bağlıyorlar. Sergime ”İsimsiz” başlığını seçerken, önce kendimi sonra seyircilerimi, yapıtlar arası bağlamsal ilişkiler açısından özgür bırakmak istedim. ”İsimsiz”i aslında bir fikir sergisi olarak tanımlıyorum. Bu da beni mecra ves üslup açısından serbest bırakıyor. Sergi küçük bir retrospektife dönüşürken bir çok 2014 tarihli yeni parça ortaya çıktı. Örneğin ”çikolatalı heykeller”. Bunlar kokuları ile seyircinin başını döndürürken kavramsal ayak oyunları ile karınlarına sert birer yumruk atıyor.
Dark Father
Sergi ile izleyicide nasıl bir iz bırakmak istiyorsunuz ?Her yapıtımda amacım seyircinin; ”böyle bir şeyi hayatımızda daha önce hiç görmemiştim!” cümlesini kurdurtmasıdır. Önce şaşırtıp sonra düşündürterek, eşsiz ve benzersiz bir deneyim yaşatmasıdır. Senelerce unutulmayacak bir deneyim benim için sıkıcı bir tutarlılıktan çok daha önemli.
Yapıtlarınızda tek bir ifade formunda kısıtlama yapmadan farklı mecralarla üretim yapıyorsunuz . Sizi buna iten sebepler nedir?Fikri en doğru şekilde aktarabilmek için farklı yöntemler deniyorum. Mecra benim için amaç değil araç. Yine fikir çok önemli. Bunun en doğru şekilde iletilmesi, üretim süreci ve bunun gereçleri, yöntemi benim için ikincil öneme sahip.
Çikolata İmparator
Ve sergide çok dikkat çekenler arasında çikolatadan yapılan İmparator heykelini anlatır mısınız? Ürkütücü görüntüsünün yanında galeriye yayılan çikolata kokusu ile de, bir şekilde insanı cezbedmesi ….”Çikolata imparator” bir Romalı imparator büstü. Romalılarda imparatorlar beyaz. Siyahlar ırk çoğunlukla köle konumunda. Fakat çikolata ile kaplandıktan sonra benim heykelim aslında ırk değiştiriyor. Beyaz imparator, tek gözü mavi olsa da ’çikolata renkli’ oluyor, yani kökeni değişiyor. Yapıt iktidat ve ırk ilişkisini tersine çeviriyor.
Sütlü
Ya diğer çikolata heykeller?Çikolata çağımızın tutkularını anlatmak açısından heykel için iyi bir son kat. İlk defa ”isimsiz”de ortaya çıktılar. Bazıları ’bitter’, diğerleri ’sütlü’ çikolata ile kaplılar. Parçaların ortak bir söylemleri yok. Tümünde ayrı bir hikaye gizli. Örneğin ”bitter” buram buram kakao kokusu ile hemen yüzünüzü güldürse de, ”şişmiş bir uçak can yeleği” aslında karanlık bir hikayeyi hatta hikayeleri anlatma durumunda: bir uçak kazasını ya da petrol platformu sızıntısını… Ortalık kötü kokmuyor ama belli ki istenmeyen bir şeyler olacak, olmuş…
Venüs
Bu esere bakarken aynı zamanda aynada kendimizi de görmemiz eserin verdiği mesaja bizi de dahil ediyor mu?Seride geleneksel adı verilen el sanatları arasına yer alan ebru hiç de geleneksel olmayan bir şekilde icra edilmiş. Ebruların üzerleri lazer ile ve insansız hava aracı şeklinde kesilmiş. Alttan görünen aynada ise kendimizi görüp yüzleşmeniz bekleniyor.
Labirent
Yine Geleneksel Türk Sanatı motiflerini gördüğümüz resimleriniz Labirent’e dönüşmüş. Motifin parçalanması, her başlangıcın bir sonu olmasını veya o giriş ve çıkış yol boyunca nelere dönüşeceği mi anlatılıyor?Labirente dönüşen Selçuklu süslemeleri aslında kapalı formların açık hale getirilmesi bir şekilde. Yapı bozum figürlere yeni bir şekil kazandırarak sanatçının imzasına dönüşüyorlar.
MR Nike
Geleceğin Arkeolojisi’ serisindeki heykellerinizden bahseder misiniz?”Geleceğin Arkeolojisi” antik dönem heykelciliğini yorumladığım bir seri. Anadolu topraklarından çıkmış ve Arkeoloji müzelerimizde sergilenen parçaları yeniden yorumluyorum.
Sergide bu seriden 2013 tarihli önemli üç parça yer alıyor. Birincisi ”Bayan Zeus”. Heykel bir Zeus kafasına ve Diana vücuduna sahip bir ’kadın adam’. Ata erkil toplumu eleştiren bir parça. Çok sevdiğim bir iş.
Sporcu
İkinci parça ”Of”. Roma imparatoru olan Markus Oreliusun kesik kafasını bir çift robot el tutuyor. Aslında bu heykeldeki robot kolları çalışır halde sergilemek istiyordum. Boğaziçi Üniversitesi Yapay Zeka labratuarı ile bir süredir paralel çalışmalar yürütüyoruz. Fakat sergiye yetişemedik. Bir sonraki sergide yer alan robot kollar çalışacak.
Of
Türkiye’de sanat yapmak için ne gerekiyor? Özellikle de çağdaş sanat, disiplinler arası çalışmalarda?Türkiye’de sanat yapmak ilk başta büyük cesaret gerektiriyor. Özgür bir ülkede değiliz, gerçekleri yazan bir çok gazeteci içerde. Sansür, baskı gittikçe artmakta. Sanatçıları hükümet şimdilik kaale almıyor –biraz da sanattan anlamadıklarından- ama nereye kadar? Sanat için öncelikle zeka, özellikle de pratik zeka gerekiyor. Üretim süreçleri, yaşam koşulları, ilişkiler bizim gibi gelişmekte adı verilen ülkelerde çok daha karmaşık ve zor. İşimiz sürekli küçük mucizelere kalıyor ve bu mucizeleri çekecek büyük paratonerler inşa etmemiz bekleniyor. Her yere…
Sanatçıların sihirbaz olmadıklarını bilinse de onlardan yine sihirli şeyler isteniyor. Bu dünyanın her yerinde böyle. Çağdaş sanat üretmek, disiplinler arası çalışmak kimi yerde avantaj bile sağlıyor. Bazen gerçekten işleri kolaylaştırıyor. Fakat buna karşı bir çok durumda anlaşılma ihtimalini düşürüp üretimi ve iletişimi zorlaştırabiliyor. Şikayet etmeyeceğim hepsi kendi tercihim. Ve son olarak, sanat yapmak için iyi seyirci gerekiyor. Yaptığınızı anlıyacak, yorumlayacak, takdir edecek. Evet, bazen yuhalayacak ama bazen de alkışlıyacak. Ama evet seyirci şart. İlla ki seyirci… En az bir tane iyi seyirci… Zira seyirci olmadan Sanat yalan… Anlam paylaşınca var oluyor.
Röportaj: Yasemin Semercioğlu
Daha fazla bilgi için aşağıdaki linki TIK layabilirsiniz.
http://www.architectureoflife.net/roportaj-genco-gulan-isimsiz-2014/
Yazı ve Fotoğraflar: Yasemin Semercioğlu
Yorum yapmak için tıklayın