İnsanlık tarihinin başlangıç çizgisini yeniden tanımlayan Göbeklitepe’de, arkeoloji dünyasını harekete geçiren yeni bir gelişme yaşanıyor. UNESCO Dünya Mirası alanı, yıllardır merakla beklenen GT2 kazı bölgesinin koruma altyapısının tamamlanmasıyla birlikte ilk kez ziyarete açılacağını duyurdu. Böylece insanlığın en eski ritüel alanlarından biri, uzun süredir gözlerden saklanan bir bölümünü gün yüzüne çıkarıyor.
Göbeklitepe’nin bilinen anıtsal T-şekilli dikilitaşları şimdiye kadar büyük ölçüde “GT1” kompleksinde görülebiliyordu. Ancak yeni açılacak GT2 alanı, yalnızca arkeologların erişebildiği bir bölge olarak yıllardır kapalıydı. Bu bölümde yer alan dikilitaşlar, hayvan kabartılarının nadir örnekleri, ritüel çukurları ve dairesel mimarinin daha erken fazlarına işaret eden yapısal detaylarla dikkat çekiyor.
Arkeologlara göre GT2, Göbeklitepe’nin ritüel pratiğini anlamakta kritik bir halkayı temsil ediyor. Bölgedeki yeni bulgular, tapınak kompleksinin aslında birbirine bağlı bir ritüel koridoru oluşturmuş olabileceğini düşündürüyor.
Yeni ziyaret alanı, özel bir mühendislik tasarımıyla koruma altına alındı. “Yeşil çatı” olarak adlandırılan bu sistem, hem kazı alanını iklimsel etkilerden koruyor hem de ziyaretçilerin göz hizasını arkeolojik dokuyla uyumlu olacak şekilde düzenliyor. Böylece ziyaretçiler, tarihöncesi ustaların bıraktığı izleri modern müdahalelerin gölgesine düşmeden deneyimleyebiliyor.
Göbeklitepe’de hayata geçirilen düzenleme yalnızca yeni alanın açılmasıyla sınırlı değil. Tüm yürüyüş güzergâhları elden geçirildi; zemin titreşimlerini azaltan platformlar, engelli erişimi için optimize edilmiş rotalar ve daha sessiz bir ziyaret deneyimi sağlayan yeni yönlendirme yapıları eklendi. Böylece alan ilk kez hem bilimsel çalışmalara hem de ziyaretçi trafiğine aynı anda uyum sağlayabilecek bir mimariye kavuşmuş oldu.
Kazı ekibinde yer alan uzmanlar, GT2’nin açılmasıyla birlikte Göbeklitepe’nin tarihini anlatmanın da yeni bir boyut kazandığını belirtiyor. GT2, alanın ritüel işleyişinden sembolik diline kadar birçok bilinmezi aydınlatması beklenen detayları barındırıyor. Özellikle totemik hayvan figürleri ve kabartmalar, Neolitik dönemde toplulukların soyut düşünme kapasitesine dair güçlü ipuçları sunuyor.
Göbeklitepe’nin yeni bölümünün açılması, yalnızca arkeoloji çevrelerinde değil, çağdaş sanat sahnesinde de merak uyandırdı. Arkeolojik formların soyutlanması, Neolitik ikonografinin güncel sanatla kurduğu bağlar ve ritüel mimarisinin mekânsal dili, pek çok sanatçı için yeni bir ilham alanı olarak görülüyor. Bölgenin ışık, doku ve ölçeksiz formları, özellikle mekân-odaklı sanat pratikleri için benzersiz bir “ilk köken” anlatısı yaratıyor.
Yetkililer, GT2’nin kademeli erişime açılacağını ve ilk ziyaretçilerin çok yakın bir tarihte alanı deneyimleyebileceğini açıklıyor. Açılışın ardından Göbeklitepe’nin ziyaretçi kapasitesinin de önemli ölçüde artması, bölgenin kültürel turizm açısından yeni bir döneme girmesi bekleniyor.
Göbeklitepe, bundan 12 bin yıl önce toplulukların gökyüzüne, hayvanlara, ölüme ve kutsala dair tasavvurlarını taşlara işlediği bir merkezdi. Bugün ise insanlığın kolektif hafızasını yeniden inşa eden bu mekân, yeni bir bölümüyle bir kez daha sahneye çıkıyor.
Yazı ve Fotoğraflar: ArtNews
Melek Zeynep Bulut'tan "Açık Anıtlar" Design Museum’da
Miami Art Week 2025: Miami'de Küresel Sanat Zirvesi
IAAF İstanbul'un 6. Edisyonu Sanatseverlerle Buluşuyor
Ayın Kitabı: Rick Rubin'den "Yaratıcı Eylem: Bir Var Olma Biçimi"
2. Anadolu Opera ve Bale Festivali Baksı Müzesi’nde Başladı
Yorum yapmak için tıklayın