Sansasyonel Resimlerin Yaratıcısı Manet | Yazan Zeynep Dikmen

Zeynep Dikmen

3 yıl önce

Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve geleneksel bir atölyede eğitim alan Edouard Manet, tüm bu kurulu düzenin içerisinde sanatta devrim yaratan akımların öncülerinden biri haline gelir. Modern resmin hem teknik hem de konu bakımından ilk adımları arasında onun da ayak izleri vardır. Hatta bu değişimdeki yeri oldukça sarsıcıdır. Bu yüzden, Orsay Müzesi’nde onun eserleri karşısında dururken ve elektronik rehberi dinlerken sıklıkla duyabileceğiniz bir sözcük vardır: sansasyon!

Tuileries’de Müzik – 1862 

Manet, kent yaşamını aykırı yönleriyle ele aldığı yenilikçi tavrı içerisinde “Tuileries’de Müzik” eseriyle, çağdaş şehir hayatını ilk kez bir tuval yüzeyine yansıtır. Resimleri, burjuva sınıfının sosyal hayatını konu eder ama dönemin yüksek sanat zevkinin resmi kurumu sayılan Paris Salonu tarafından hiç de hoş karşılanmaz. Anlatıya değer veren Salon için fazla sıradan ve standartları sağlamayan eserler olarak Reddedilenler* arasındaki yerini alır. 

Eskiz niteliğinde kabul edilerek eleştirilen tekniğinde basit formlar, belirgin konturlarla vurgulanır ve oluşturduğu tamamlanmamışlık algısıyla modern sanatın ilk kalp atışları hissedilmeye başlanır. Fakat Manet’in yarattığı heyecan bunlarla sınırlı değildir. 1863 yılında yaptığı Kırda Öğle Yemeği görenleri şok eden bir zıtlık barındırır. Çeşitli yollara elde edilen karşıtlıkların kompozisyonda sağladığı zenginliğin ötesine geçerek, izleyiciye hiç de beklemediği bir sahne sunar. Aslında konu basittir; kırda piknik yapan bir grup insan. Mesele ise bu insanların dış görünümünde yatmaktadır; ya da görünmeyende…

Kırda Öğle Yemeği – 1863 

Perspektifteki bilinçli bozma ve ön planla arka plan arasındaki dengesizlikle klasik sanat ilkelerini fazlasıyla sarsan Manet, bir de konusuyla bir yıkım yaratır. İki kadın ve iki erkeğin yer aldığı bu pastoral resimde erkekler dönemin modasına uygun olarak giyinmiştir ve bir tanesi, diğerine bir şeylerden bahsetmektedir. Kadınlardan biri arka planda yer alan gölde, kıyafetleriyle yıkanırken; ön tarafta ve erkeklerle iç içe olan kadın çırılçıplaktır. İşte kıyamet de buradan kopmaktadır. Çünkü kadın; 19. yüzyıl Parislileri için sıradan bir gününde, saygın erkeklerin arasında öylece oturmaktadır. Üstüne üstlük göldeki kadının suyun içerisinde olmasına rağmen giyinik oluşu, öndeki örtüsüz bedeni daha da çarpıcı hale getirir. Her ne kadar çıplaklık Batı sanatında alışılagelmiş bir olguysa da Manet onu, geleneksel arka planın dışına çıkararak aykırı bir yoruma dönüştürür. Kadın bir tanrıça veya simgesel bir figür değildir; tersine, Manet’in çok sayıda eserinde resmettiği modeldir ve hatta izleyiciyle iletişime geçen tek kişi olarak, fazlasıyla gerçektir.

Paris’in Yargısı / Rafael – 1515/16 / Sağ tarafta oturan ırmak tanrıları ile Kırda Öğle Yemeği kompozisyonu bağdaştırılır.

Birçok klasik dönem eseriyle bağdaştırılan bu tabloda Manet, geleneksel sanatı yine kendi silahıyla vurmaktadır. Sanatçının yaşadığı çağın içerisine eklediği bu bedenle asırların oturmuş sanatı her anlamda eşsiz bir yola girmiş olur. 

Fiesta Campestre / Tiziano – 1510

Benzer bir yıkım Olympia tablosunda da karşımıza çıkar. Sanatçının aynı modeli kullanması veya resmin Salon tarafından kabul görmemesi gibi ortak noktaların yanında yine alışık olunan bir imge alışık olunmayan bir yorumla izleyiciye sunulur. Tiziano’nun Urbino Venüsü tablosundaki ilahi kadına, şimdi bir hayat kadını kimliği atfedilmiştir. Bu noktada neye kızmak gerekir? Tanrıçanın erotik bir bedene döndürülmesine mi yoksa klasik bir eserin geleneksel sanata aykırı yorumuna mı? Sansasyon eserin her yerindedir. 

Olympia – 1863

Figürün takıları, terlikleri ve başındaki çiçek bedenini bir çerçeve gibi sarar. Böylece çıplaklık daha da vurgulanır. Sol eliyle kapattığı cinsel organı, utangaçça bir örtünmeden çok keşfedilmeyi bekleyen bir giz sunmaktadır. Bakışlardaki rahatlık bu cüretkâr tavrı destekler. Hizmetçi kadının taşıdığı ve bir müşteriden gelen çiçekler, bu modern Venüs’ün mesleğine dair olası bütün kuşkuları silmektedir. Manet, ideal kadın görüntüsünde sakin ve doğal bir cinsellik sunmaktadır. 

Urbino Venüsü / Tiziano – 1538

Emile Zola, Manet’yi konu ettiği makalesinde “Gelecek onundur!” der ve eserlerinin bir gün Louvre Müzesi’nde yer alacağını söyler. Haklı da çıkar. Geleneksel sanatta çıplak tanrıçalar bir mit; çıplak odalıklar bir fanteziyken Manet onları çağın gerçekliğiyle yoğurur. Karşı çıktığı tüm kurallarla da sanata bir gelecek yaratmış olur.

 *Reddedilenler Salonu: Paris Salonu’nun kabul etmediği eserlerin, sergilendiği salondur.

Yazı: Zeynep Dikmen

Yazı ve Fotoğraflar: Zeynep Dikmen

Paylaş:


Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

3 yıl önce

Klimt’in Kadınları | Yazan Zeynep Dikmen

3 yıl önce

Kanuni Sultan Süleyman’ın Portresi ve Bilinmeyenleri | Yazan Zeynep Dikmen

3 yıl önce

Realizm Akımı ve Jean-François Millet | Yazan Zeynep Dikmen

3 yıl önce

Michelangelo’nun İnsanları | Yazan Zeynep Dikmen

3 yıl önce

Katsushika Hokusai ve Dünyanın En Meşhur Dalgaları | Yazan Zeynep Dikmen

En Çok Okunanlar