Işık Sanatının Dehaları | Yazan Yasemen Çavuşoğlu

Yasemen Çavuşoğlu

3 yıl önce

Bir şeyi ifade ediyor, bir anlam taşıyor ya da bir şeye işaret ediyor. Ama neye? Anlatmak istediği nedir? Belki de sadece neon tüplerle oluşturulmuş, renkleri ve ihtişamıyla sadece kendi varlığını gösteriyordur…

Başlangıçta Dan Flavin’ın uğraşı çizim ve tablo üzerineydi. 1960’lı yıllara gelindiğinde Flavin elektrikli ışıklar fikrine yöneldi. Işıklı konstrüksiyonlardan oluşan düzenlemeleri; endüstriyel bir üretim malzemesi olan floresan ampuller ve bunların armatürleri kullanılarak yarattığı heykelleriyle tanınan Amerikalı sanatçı Dan Flavin. Doğrudan tüm mekanı sarmalayan, orada kendine özgü bir atmosfer yaratan çalışmalarıyla minimalist olarak nitelendirilir.

Çeşitli renklerdeki lambalarını, karartılmış yüzeylerin köşelerine yerleştirerek ya da duvar boyunca diziler oluşturacak şekilde kullanır. Çalışmalarının kendine özgü bir atmosfere sevk eden etkisi de böylece kendiliğinden gelir. Flavin, bu düşündürücü atmosferlere yönelten yapıları özellikle amaçladığını belirtmektedir.

Dan Flavin - Monument for V. Tatlin 1

Kendine özgü tarzı, çalışmalarının neredeyse her zaman isimsiz fakat muhakkak birisine atfedilmiş olması, kurduğu mistik ışıklı kurgu ile kendini çağdaşlarından farklı bir konuma taşır ve ampulleri böyle yaşamaya başlar.

1960’ların başlarında oluşturduğu “ikon”ları ile kendini göstermeye başlayan sanatçı; ışıkların ahşap, formika veya masonit gibi çeşitli malzemelerden yapılmış tek renkli kutularda sergilendiği ikonlar yapar.

Işıkların içindeki ifadeyi buldu 

Flavin, bu çalışmaları; hiyerarşik bir düzenle, ışığı bir malzeme olarak öne çıkarmayı amaçlar. 1963 yılında Flavin kendi imzasını taşıyacak olan floresan tüpleriyle çalışmaya başlar. Işık heykellerini ilk kez 1964 yılında sergiler. Bunlar; akkor ve floresan ışıklarla aydınlatılan kutu yapılardan oluşur.

Dan Flavin - “Untitled, (to you Heiner, with admiration and affection),” 1973  

Renkli, renksiz, yatay, dikey, duvara sabitlenmiş, uzunlamasına yere yatırılmış, tavana asılmış, birden çok lambayla ışığı yaratmak. Amacı; herhangi bir sembolizm ya da gizli anlam atfetmeden, bir göndermede bulunmadan ve başka yönlere kaymadan, doğrudan izleyenle arasında kurduğu ışıklı bir bağdır.

Flavin eserlerinin renklerini; kırmızı, mavi, yeşil, pembe, sarı, ultraviyole ve beyaz ile sınırlandırmıştı. 1970’lerde ve 80’lerde Flavin, özellikle “çizgili koridorları” ve köşe enstalasyonları gibi daha karmaşık floresan tasarımları oluşturmaya başlamıştır. “köşe”, “bariyer” ve “koridor” kelimelerini kullanmayı tercih etmiştir. Sebebi, gözlem, duygu ve düşünceyi özetleyen bir zihinsel imge oluşturmaktır. Dan Flavin’in çalışmaları Los Angeles'taki MOCA'da, Kanada Ulusal Galerisi'nde, New York'taki Guggenheim'da sergilendi. 

Işık geçitleri ile bambaşka bir dünyaya yolculuk

Bir ışık sanatçısı düşünün, düşünün ki sanatına konu olarak ışığı seçmiş veya ışığı temsil etmek, ışığı hafızalarımıza kaydetmek istemiş. Sanatı ışığın ta kendisi, ışığın dünyada ki vazgeçilmez varlığı haline getirmiş.

James Turrell, Enstalasyon/Yerleştirme sanatının öncü isimlerindendir. Enstalasyon, en sade anlatımıyla, nesnenin ya da nesnelerin mekanda yer alarak yerlerinin belirtilmesidir. Yerleştirme sanatında ki en önemli farklılık ise, açık ya da kapalı mekanlarda uygulanabilir oluşudur. Mekan ya da yer ayırmaz. Bu durum izleyen ile bütünleşen bir yapıya bürünmesini sağlar.

James Turrell - Attenreign

Turell 1960’lı yıllardan beri geniş bir yelpazede tasarımlarını yapmaktadır. Algı ortamını etkileyen bir malzeme olarak aydınlatmanın kullanımı; renk efektlerinde optik ve duygusal ilgi; sessiz, neredeyse saygı uyandıran içebakış ve yansıma atmosferi olgusunu vurgulayan sanatçı, erken dönem çalışmalarında algısal mahrumiyet duygusunu ortaya koydu. 

Sanatçı, çalışmalarında ruhani bir boyuta geçiş yapar sonra sistematik bir şekilde içinde bu deneyimi yaşayabileceğimiz bir dünya yaratır.

Turrell’ın çalışmalarındaki ayrıntılı bilimsel hesaplar, duygusal derinliklerle birleştiğinde, sanatın ve bilimin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğinin güzel bir göstergesidir. Enstalasyonlarında yarattığı çarpıcı etki, bilimin ve sanatın dengeli birlikteliğinin bir ifadesidir. Sadece ışık değil, kimi zaman bir krater, kimi zaman tüneller, volkanlar sanat eserine dönüşüverir. Kaliforniya ve Avrupa’da üne kavuşan sanatçı, bugün dünyadaki en bilinir sanatçılardan biri haline gelmiştir.

James Turrell - Roden Krateri

Volkanın içindeki ışık ve algı eseri

Dünyanın en önemli büyük boyutlu sanat eserlerinden biri. James Turrell burayı üç boyutlu bir gözlemevine çevirmek için onlarca yıl harcadı. Roden Krateri, uluslararası sanat dünyasının efsaneleri arasında yer alıyor. 

Hayatı boyunca, insanın görme duyusuna, ışık-hacim olgusuna, fiziki algıların ayarlarını ters-düz etmesine ve bu çalışmaların sonucunda yer alan eser-yapıt, Arizona Çölü’nün ortasında bulunuyor. Burayı, sanatçının belirlediği çok az sayıda kişi görebiliyor. 

Hayatını ışığı manipule etmeye, insanların algılarını yönlendirmeye adamış olan James Turell’in eserlerini bir gün yakından görebilmek dileğiyle…

Ülkemizde ışığın gücünü kullanan Fırat Engin

Çağdaş sanatçılar, ışığın yansıtıcı ve renk özelliklerini kullanmanın yanı sıra onu sanatsal estetiklerini sunmanın, eserin izleyici ile etkileşime geçmesinin bir yolu olarak görürler. Bazen yazı ile birliktelik içinde olan neon ışıkları, kodlanmış metin ya da kelimenin izleyiciye dolaylı bir aktarım sunma ya da onları deneyime sürükleme aşamasında oldukça etkilidir. Işık, özellikle de karanlıktaki ışık; insanı çoğunlukla kendine çekme potansiyelinde olan büyülü bir etkiye sahiptir. 

Fırat Engin - Language Frequencies

Fırat Engin çalışmalarında ışığı, yalnızca eseri ortaya çıkarmakla bırakmaz aynı zamanda kavramsal bir tutarlılıkla, boşluğun dışına bir geçiş sunmasını da sağlıyor. Bazen varlığı ile bazen ise yansıması ile ışığın geliş açısını, eserin konumlandığı yerde bıraktığı ışığın gölgesini yer alan mekanda değişen renk değerleri ile insanda muhteşem bir görsel şölen, doyumsuz bir sanat eserini izleme şansını ortaya çıkarır.

Işık sanatını betimlemen gerekirse nasıl tasvir edersin?

Ben sanatı ne disiplinler açısından ne de malzeme, teknik üzerinden kategorize ederek tasvir etmeyi tercih etmiyorum. Dolayısıyla “Işık Sanatı” çok benimsediğim bir adlandırma değil. Ben ışığı, sanatta kullanılan her nesne gibi bir teknik, bir kavram olarak sanata aracılık eden bir olgu olarak algılamayı tercih ediyorum. Bu olgu çok boyutlu okumaların yapılabildiği çok katmanlı bir alan; Dinde, Sanatta, Bilimde kullanım alanları o kadar geniş ve köklü ki, her coğrafyada değişen anlamlarıyla insanın sosyolojisine, kültürüne eşlik etmiş çok zengin bir olgudan bahsediyoruz. 

Zaten en temelde görme ve dünyayı algılama aracımız ışık. Bu algılama Antik Mısırda Kral ve Kraliçe heykellerinin üzerine günün aynı saatinde düşen gün ışığından, Barok dönem ressam ve heykeltıraşlarına ve oradan Empresyonizme kadar uzanarak sanat tarihinin bütününün aracı ve hatta meselesi olmuş bir süreci kapsıyor. 19.yy’dan bugüne ise elektrik kaynaklı yapay ışığın da ortaya çıkışıyla ışık yeni ve daha geniş bir anlam alanı yaratarak bugüne kadar uzanan süreçte sanatta farklı formlarda karşımıza çıkmaya devam ediyor. 

Dan Flavin, Mario Merz, Tracey Emin, Boltanski, Claude Leveque ilk aklıma gelenler, bu sanatçıların her biri ışığı sanatında bir araç olarak çok farklı anlam ve bağlamlarda kullanıyor. 

Fırat Engin - Self Portrait

Renk-ışık-yazı ile bütünleştirdiğin çalışmalarında, her izleyicide farklı zihinsel görüntülerin oluşmasına olanak tanıyorsun. Sanatını, seyircine aktarabildiğini düşünüyor musun?

Bu soruya net bir cevap vermem çok zor. Çünkü izleyicinin işlerimle kurduğu bağın arasına çok girmek istemem. Sanat bir deneyim alanı ve her iş izleyiciye farklı bir deneyim sunuyor. Bu deneyimleme süreci de son derece öznel bir alan. Ama sergilerden sonra gelen yorumları, konuşmaları dinliyor ve dikkate alıyorum.  

Neon bir ışık olsan: hangi renge bürünür, hangi sanatçının eserinde yer almak isterdin? 

Çalışmadığım yerden geldi bu soru… Muhtemelen son zamanlarda beni çok etkileyen Tate’in Neo-Klasik cephesini kaplayan neon enstalasyonun sanatçısı Chila Kumari Singh Burman’ın “Remembering a Brave New World” adlı işindeki bu cümlenin pembesine bürünürdüm. 

Fırat Engin, ruhsal bir derinlik yüklediği çalışmalarında ilk serisini ürettiği zaman hayatında ışığın temel araç olacağını hiç düşünmüş müydü sizce? 

ARTtv olarak Fırat Engin’e teşekkür eder başarılarının devamını dileriz. Bir sonraki yazımda, bir başka sanatçının dünyasında görüşmek üzere.

 

Yazı: Yasemen Çavuşoğlu

Yazı ve Fotoğraflar: Yasemen Çavuşoğlu

Paylaş:


Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

2 yıl önce

Karanlığa Selam: Karanlık Eserleriyle Sanata Işık Tutan Ressamlar | Yazan Yasemen Çavuşoğlu

2 yıl önce

Gizemleriyle Leonardo Da Vinci | Yazan Yasemen Çavuşoğlu

2 yıl önce

Sevdalı Kadın: Tomris Uyar | Yazan Yasemen Çavuşoğlu

2 yıl önce

Kusurların Mükemmeliği: Wabi-Sabi & Kintsugi | Yazan Yasemen Çavuşoğlu

2 yıl önce

Modigliani ve Ebedi Aşkı Jeanne | Yazan Yasemen Çavuşoğlu

En Çok Okunanlar