Ahmet Güneştekin | Kayıp Alfabe | Artİstanbul Feshane

24 izlenme  
19.01.2025

Ahmet Güneştekin Kayıp Alfabe 17 Ocak - 20 Temmuz 2025 Artİstanbul Feshane Ahmet Güneştekin’in Kayıp Alfabe adlı sergisi 17 Ocak – 20 Temmuz 2025 tarihleri arasında Artİstanbul Feshane’de açıldı. İBB Miras’ın tarihi Feshane’nin kapsamlı restorasyonuyla İstanbul’un kültür platformlarından birine dönüştürdüğü mekânda, İBB Kültür’ün katkılarıyla açılan serginin küratörlüğünü Christoph Tannert üstleniyor. Güneştekin’in hafıza ve göç nesneleri, sesler ve görüntüler, üstkurmaca yapılar ve malzeme müdahaleleriyle makro ve mikro ölçekleri birleştirdiği disiplinlerarası işlerini bir araya getiriyor.

Kayıp Alfabe sergisinde, ortak noktası, coğrafyası karışmış, coğrafyasını değiştirmeye mecbur edilmiş insanların belleklerini yoğunlaşarak üstlerinde taşıyan nesnelerden oluşan enstalasyonlar; izleyiciyi kişisel ve toplumsal geçmişin acı verici yüzleşmeleriyle buluşturan hafıza çalışmaları; ve tarihsel anlatının referans alanını genişleten mikro-ritmik yapılarla kurgulanmış video ve ses çalışmaları yer alacak. Sanatçının, ayrıca buluntu nesnelerin mikro unsurlarına müdahale ederek öznel bir karşılaşmaya dönüştürdüğü boyutlu eserleri; taş ve metal oluşumlarla çalıştığı heykelsel alana özgü yapıtları; mitosları yorumlayıcı bir strateji olarak kullandığı tuvalleri; seramik işleri taş formlarla böldüğü heykeller ve dokunsal yaratım algısına işaret eden bir kültür materyali olarak kırkyama tekniğiyle ürettiği işleri sergilenecek.

Sanatçının mitleri güncel estetikle buluşturan özgün tarzıyla tarihsel ve öznel göndermeleri bulunan anlatım biçimlerine öncelik tanıdığı eserleri günümüz dünyasının sayısız kırılmalarının bir görüntüsüdür. Kayıp Alfabe, metafizik olduğu kadar elle tutulur biçimde somut düşünce ve biçimleri harekete geçiren sanatçının bu çalışmalarını örtüşen mekânlar ve nesneler üzerinden birleştirir.

Kayıp Alfabe bütünden kopmuş zaman-mekân parçalarıyla izleyiciyi yüzleştirirken şu soruları sorar: Nesne neden bir sorgunun öznesi olur? Neden bazı nesneler tekrar tekrar araştırmalara özne olarak döner? Sanatçı gündelik hayattan parçaları ve duygulanımları keşfederek çalışma alanını sürekli genişletir. Yıkıntılardan doğan bir estetikle iç içe olan bu parçalar çoğunlukla sıradan ama çağrıştırıcı nesnelerden, ışık ve gölgeden, birbirlerine değen insan ve nesnelerden, bunların mekânın içinde kapladıkları hacimden, tetikledikleri anı ve hikâyelerden şekillenir. Sanatçının dünyasında ayakkabılar, sokak tabelaları, gaz maskeleri, eşarplar, buzdolapları, bisikletler gibi yıkıntılarda döngüsel olarak beliren tüm nesneler geçmişin izleridir.

Güneştekin için mitlere içkin anlatım olanaklarını kullanarak gerçekliği ve kurguyu örmek bir görme biçimidir. Mitlerin gündelik yaşama sızması ve onunla birleşme şekli, değişken doğası, beklenmedik yollarla ortaya çıkma yeteneğiyle ilgilenir. Mitlere içkin olan yapma ve bozma, örme ve çözme döngüsünün pratiğine bir gölge gibi düştüğünü söyleyen sanatçı, metal ya da kumaşla, bronz ya da taşla oluşturulabilen, parçalanabilen ve yeniden yapılabilen örüntülere yoğunlaşır. Serginin Hasan Mert Kaya’nın yardımcı küratörlüğünde gerçekleşen Bin Yılların Tanıkları adlı bölümünde, Anadolu’nun son üç bin yıllık kültürel coğrafyasının ürünleri olan sikkeleri referans alarak ürettiği tuval ve boyutlu işlerini bronz örüntülerle birleştirir, kurgunun hakikatle ilişkilenme biçimini sorgular.

Eserlerindeki çağrışımlar aracılığıyla gündelik yaşamın çok katmanlılığını ve ondan doğan çoklu hakikatleri ifşa etmek için mitolojinin çeşitli boyutlarını yapıbozuma uğratır. Yasaklanmış, kurgusal ve hayali evren ve düşüncelere, insan müdahalesiyle soyu tükenmiş dillere ve tehlike altındaki korunmasız dillere bir övgü niteliğindeki eserleri üretirken sanatçının inceleme alanı dilin dünyasıdır. Harf formlarını çalıştığı yerleştirmelerinde metal harfleri seslerle üst üste getirme arzusu içindedir. Dilin karmaşık ve canlı bir sistem olduğu düşüncesinden yola çıkan sanatçı, bu işlerde alfabe politikalarına, ulusların, kültürlerin ve ideolojilerin spesifik bir harf kümesini belli bir dile atfetme girişimlerine bakarak çalışır. Sanatçı, alfabelerin sadece dilin formları olmadığını, aynı zamanda içinde şekillendiği başka kültürleri ve başka sesleri kapsadığını belirtir. Başkalığın içinden gelen biri olarak, geçmişle hesaplaşma deneyiminin gerekliliğine inanır.

Sanatçı, heykel kompozisyonlarında metal ve taşın birleşimiyle, malzeme kullanımında alışılmışın dışında bir yaklaşımla, yerçekimi kontrastları yaratır. Farklı boyutlarda ve iç içe geçmiş dairesel metal karkasların örttüğü mermer taş oluşumlara sahip, labirenti andıran yollardan oyulmuş heykeller sanatçının ölçeğini gösterir ve enstalasyon mekânını Feshane’nin endüstriyel tarihiyle ilişkilendirir.

Devamı

Seçtiklerimiz

Bizi Whatsapp'ta takip edin