6109d5f6-b0e3-40d8-bad6-12b8e06fda9f.jpeg

Doğukan Çiğdem | “Taş, Hayvan, İnsan” | Summart Sanat Merkezi

105 B izlenme  
31.10.2020

Doğukan Çiğdem

“Taş, Hayvan, İnsan”

30 Eylül-24 Ekim 2020

Summart Sanat Merkezi

 

Doğukan Çiğdem, Summart Sanat Merkezi Galerisi’ndeki Taş, Hayvan, İnsan serisiyle insanve diğer varlıklar arasındaki farklı hafızalara dair şüphelerini derinleştirmeye devam ediyor. Dünyanın bir mekan ve imge olarak görünür olmadığı, toprağın ve taşın birer varlık olarakinsan imgeleminde yerini koruduğu, hayvanın bir dünya kurucu olarak insana pratik imkanlarsağladığı bir dünyanın resmine davet ediyor sanatçı. Uzun süredir toprağın, taşın ve bitkinin dünyasına yolculuk yapan Doğukan Çiğdem, insanın bu dünyalar içindeki varolma serüvenini saplantı derecesinde kurcalamaktadır. Varlığın hiyerarşik olmayan konumlanışını, inancın ve yaratılış söylemlerinin dışında, çoklu türler üzerinden çalışmalarına yansıtmaktadır. Önceki dönem çalışmalarında Anadolu ve Mezopotamya’nın arkeolojik alanlarını gözlem altına alan sanatçı, yeni serisinde ise Lübnan, Ürdün, İsrail ve Filistin’deki alanlarda yaptığı gezilerden ve gözlemlerle karşımıza çıkmaktadır. Bu alanlarda edindiği birikimi başka bir gözün merceğinden dışarı taşımaktadır. İmgelerinde peşini bırakmadığı varoluşa dair sıkıntıların ve çözülmelerin izlerini görünür kılmaktadır. Sanatçı daha önce Âdem serisiyle başladığı sorgulamada; insanın keşif ve yaratım potansiyellerini teolojik bir okumanın ters yüz edilmiş hali ile bize sunmuştu. Âdem’le, insanın toprakla veya diğer canlı topluluklarıyla henüz mesafelenmediği bir dünyanın ekolojik ve anonim tezahürlerini praksis düşüncesine dayanarak sorgulamıştı. Cinsiyetsiz ve türsüz Âdemleri zaman ötesi bir tahayyülle düşünebileceğimizi göstermişti. Adem olan sadece insan olamazdı sanatçının düşünsel hakikatinde. Herkes ve her şeyin bir Âdem olduğu bütüncül bir dünya tasviri… Çok Uzun Sürmüş Gece’de ise insan tecrübesinin, mülkiyet ve yerleşikleşme arzusuyla, hem kendi türüyle hem de diğer türlerle arasına koyduğu mesafenin ilk işaretlerini vermişti. Zaman algısının varlıklar arasında, insan eliyle, bir tür yabancılaşmaya yol açtığına işaret ediyordu sanatçı. Bugünün doğu-batı veya ileri-geri diye tabir edilen coğrafik ve siyasal tezahürlerini zaman algılarındaki kırılmaya bağlamıştı. İnsanın insan’ı keşfetmesi ve bundan doğacak tahribatların erken işaretleriydi bize sunduğu Çiğdem’in. İnsanı henüz tamamlanmamış ve asla tamamlanmayacak grotesk bir imge ile düşünen Çiğdem, Taş, Hayvan, İnsan sergisinde belirgin bir şekilde bakışı (gözü) öne çıkarıyor. Temelde basit bir canlı olan insanın, kütle halindeki bir bedenin, hareket içinde devinen bir varlığın dünyaya bakışında genelleşmiş bir kaygı keşfediyor. Semboller, mühürler, adlandırmalar, tasnif etmeler ve bugüne evrilen teknoloji; savunmacı, somut bir kaygının işaretleri olarak biçimleniyor. İlerlemekten; sürekli büyümekten kambur haline gelmiş, şişmiş bir dünya resminde büyümüş ayaklarıyla toprakta basılacak yer bırakmayan varlığın kaygılı gözleri…

Devamı

Seçtiklerimiz

Bizi Whatsapp'ta takip edin