İstanbul’un sanat takviminde önemli bir yer edinen Artweeks Istanbul, bu yıl UBS ana sponsorluğu, Bilgili Holding’in kurucu sponsorluğu Artweeks istanbul organizatörü ve MERKUR galeri kurucusu Sabiha Kurtulmuş ile Bilgili Holding Sanat ve Kültür Direktörü Begüm Güney’in katkılarıyla 12. edisyonunu sanatseverler ile buluşturuyor.15 – 26 Ekim 2025 tarihleri arasında gerçekleşen etkinlik, The Ritz-Carlton Residences, İstanbul B Blok ve Akaretler Sıraevler arasında kurduğu köprüyle kentin sanat rotasını yeniden şekillendiriyor.
İki Lokasyon Tek Sanat Köprüsü
Artweeks Istanbul, bu yıl iki farklı mekanda sunduğu programıyla hem galerilere hem bağımsız sanatçılara alan açıyor. The Ritz-Carlton Residences, özenle seçilmiş galeri sunumlarıyla koleksiyonerler ve sanat profesyonelleri için rafine bir buluşma noktası oluştururken; Akaretler Sıraevler, solo projelerden kurumsal koleksiyonlara, genç sanatçılardan dijital sanat pratiklerine uzanan dinamik bir deneyim alanı sunuyor.

Akaretler, Sıraevler
Bu yıl etkinlikte yer alan katılımcılar arasında Ambidexter, Artopol Art Gallery, ArtHan Gallery, Baksı Müzesi, Bilgili Sanat, MERKUR, Pi Artworks, SANATORIUM, X-IST gibi önemli galeri, kurum ve sanatçılar yer alıyor.

The Ritz-Carlton Residences B Blok
Hüsamettin Koçan tarafından kurulan, kadın girişimcilere ve sanatçılara verdiği destek ile önemli projelere imza atan Baksı Müzesi de bu sene ilk defa Artweeks İstanbul 12. Edisyonuna daha önce MERKUR Galeri’de açtığı sergisi ile, Bayburt’lu kadınların el emeklerinden oluşan eserler ile katılıyor.
Sanat Ekosistemine Destek Veren Bir Yapı
Artweeks Istanbul, yalnızca bir sergi organizasyonu değil; Türkiye’de sanat piyasasının üretim, sergileme ve dolaşım kanallarına doğrudan etki eden bir platform. Etkinliğin temel yaklaşımı, büyük ölçekli fuar modellerinden farklı olarak ekonomik sürdürülebilirlik ve erişilebilirlik ekseninde şekilleniyor. Galeriler için maliyet bazlı katılım modelleri, bağımsız sanatçılara sunulan alanlar, açık çağrı süreçleri ve esnek üretim biçimleri; bu yapıyı klasik bir fuar kurgusunun dışına taşıyor. Bu yönüyle Artweeks, yerel sanat ekonomisinin en önemli eksiklerinden biri olan ara alanı yani büyük kurumsal yapılar ile bağımsız üreticiler arasındaki köprüyü görünür kılıyor.
Bununla birlikte, bu modelin sunduğu erişilebilirliğin kalıcı bir dönüşüme evrilmesi için yapının kendisinin de sürekli evrilmesi gerekiyor. Ekonomik bariyerleri yumuşatmak önemli bir adım olsa da, bağımsız üreticilerin uzun vadeli varlıklarını sürdürebilmeleri yalnızca mekân erişimiyle değil, satış mekanizmalarının güçlendirilmesi ve koleksiyoner davranışlarının dönüşmesiyle de mümkün. Artweeks bu noktada bir zemin sunuyor; fakat bu zeminin, piyasa yapısını dönüştürecek kalıcı etkiler yaratması hâlâ zamana ve stratejik bir gelişime ihtiyaç duyuyor.

Sanat piyasasında çoğu zaman, üretim ile sergileme süreçleri arasında ekonomik bir eşik oluşuyor. Genç sanatçılar ve bağımsız oluşumlar için bu eşik, çoğu zaman katılımı imkânsız hale getirebiliyor. Artweeks’in en önemli işlevlerinden biri, bu eşiği yumuşatmak. Maliyetleri minimize eden, genç üreticilere mekânsal olanaklar sunan bu yapı, yalnızca eserlerin görünürlüğünü değil, üretimin kendisini de teşvik ediyor.
Benim kişisel gözlemim, bu yaklaşımın piyasadaki dengeyi de değiştirmeye başladığı yönünde. Büyük galerilerle genç bağımsız üreticilerin aynı organizasyonda, ama farklı anlatım biçimleriyle yan yana bulunması, izleyici ve koleksiyoner açısından yeni bir okuma alanı yaratıyor. Bu durum, sanatın yalnızca sermaye merkezli bir hareket alanı olmadığını; alternatif modellerin de var olabileceğini somut şekilde gösteriyor.

Sahada gözlemlenen bir diğer önemli dinamik, büyük galeriler ile genç sanatçılar arasındaki görünürlük farkının hâlâ hissedilir düzeyde olması. Her ne kadar aynı çatı altında yer alsalar da, izleyici ve koleksiyonerin dikkatinin hangi taraflara yöneldiği, ekonomik gücün hâlâ belli bir noktada yoğunlaştığını gösteriyor. Bu durum, organizasyonun sunduğu olanakların sektördeki güç dengelerini bütünüyle eşitlemediğini ama alternatif bir pencere açtığını ortaya koyuyor.
Fuarın dikkat çeken taraflarından biri ise Artweeks’in koleksiyoner davranışları üzerinde yarattığı etki. Büyük fuarlarda çoğunlukla kurumsal galeriler üzerinden şekillenen koleksiyon tercihleri, burada genç sanatçılara doğru da genişliyor. Bu, yalnızca bireysel sanatçıların görünürlüğünü artırmakla kalmıyor; piyasanın dağılım mantığını da çeşitlendiriyor.

Artweeks’in yarattığı bu esnek ekonomik model, uzun vadede piyasayı yalnızca büyüten değil, dengeli ve çok katmanlı hale getiren bir araç olarak da okunabilir. Türkiye’de kültürel üretimin karşılaştığı yapısal sorunlar düşünüldüğünde, bu tür hibrit modellerin yaygınlaşması, sürdürülebilir bir sanat ekonomisinin kurulması açısından büyük bir önem taşıyor.
Bu bağlamda Artweeks, klasik fuar kalıplarını tekrar etmeyen, kendi ekonomik modelini inşa eden bir platform olarak öne çıkıyor. Sadece bugünün değil, gelecekteki sanat piyasasının zeminini de şekillendirebilecek bir potansiyele sahip.
Sanat Herkes İçin
Artweeks Istanbul’un 12. Edisyonu, İstanbul’un sanat takviminde artık yerleşik bir konuma sahip olduğunu açıkça gösteriyor. Etkinlik, fuar ya da festival formatından farklı olarak, kentin kültürel dinamikleriyle iç içe geçmiş bir yapıya dönüşmüş durumda. Bu yılın iki lokasyonlu yapısı The Ritz-Carlton Residences ve Akaretler Sıraevler hem içerik hem de izleyici deneyimi açısından iki farklı sanat izleklerini bir araya getiriyor.
The Ritz-Carlton’daki rafine, kurumsal galeri dili ile Akaretler’in daha deneysel ve bağımsız üretimlere alan açan yapısı arasındaki denge, bu organizasyonun karakteristik özelliği haline gelmiş durumda. Bu karşıtlık aynı zamanda güncel sanat ortamının yapısal çeşitliliğini de görünür kılıyor. Ziyaretçi, bu iki farklı atmosfer arasında geçiş yaparken yalnızca eserleri değil, üretim koşullarını, sergileme stratejilerini ve sanatçıların konumlarını da daha net bir şekilde okuyabiliyor.
Dikkat çekici olan, Artweeks’in artık yalnızca “görülmesi gereken” bir etkinlik olmaktan çıkıp, üretim, sergileme, dağıtım ve izleyici ilişkilerinin tartışılabildiği bir alan yaratmaya başlaması. Curation Space ve Art-talks gibi yapılar, bu dönüşümün önemli göstergeleri. Bu tür alanlar, mekânsal ve kavramsal olarak sanat ortamının gelişiminde rol oynayabilecek potansiyele sahip.
Elbette yapının bu kadar genişlemesi beraberinde belirli bir ritim değişikliğini de getiriyor. İzleyici deneyiminin iki mekâna bölünmesi, okunabilirliği güçlendirirken aynı zamanda dikkatli bir rota planı gerektiriyor. Bu durum, organizasyonun ölçeğinin ve etkisinin büyümesiyle paralel ilerleyen doğal bir dönüşüm.

Tarih: 15 – 26 Ekim 2025
Mekanlar: The Ritz-Carlton Residences, İstanbul B Blok & Akaretler Sıraevler