Düş ve Gerçek Arasında: Mehmet Sinan Kuran | Yazan Fırat Arapoğlu
Mehmet Sinan Kuran’ın “Hiphorsis” başlıklı son serisi ve sergisi, sanatçının kendi görsel ifade dili ve tematik yaklaşımlarının izinden ilerleyen, ama buna farklı biçimsel ve içeriksel eklemelerle devam eden bir kronolojiye sahip. Çağdaş Sanat adı verilen ve içerisinde fazlasıyla görünür ve belirli poetik ve ideolojik angajmanların gözlemlenebildiği bir öbeklenmenin dışında yer alan Mehmet Sinan Kuran ise, kendine ait biçimsel dilini herhangi bir okul/ekol sistematiğinin dışında inşa etmiş ve etmeye devam ediyor. Bu da sanatçının ifadesinin o kadar kuvvetli olduğunu gösteriyor ki, ikinci sergisiyle tekrar karşılaşmaktayız.
'Merkez'
Sanatçının son serisindeki tematik yönelimler öncesinde, onun biçimsel yaklaşımlarını bir kez daha hatırlatmakta yarar görmekteyim. Bu tespitler, Mehmet Sinan Kuran’ın sanatsal yöneliminin, sanat tarihi içerisindeki konumunu tam olarak belirleme açısından oldukça önemli. Bir kere resimler içerisinde nesnelerin büyüklüklerinin oransal olarak belirli bir biçimde kademelendirilmemesi, nesnelerin hangi açıda ve büyüklükte olurlarsa olsun canlı renklerini üzerlerinde taşımaları ve yine hangi açıda ve büyüklükte olurlarsa olsun detaylarındaki nitelikleri kaybetmemeleri, Mehmet Sinan Kuran’ı “naif resim/naif sanat” geleneğinin içerisine sokmaktadır.
'Önümüzdeki Hafta'
Bu niteliklerin sonucunda Rönesans’tan bu yana gelen ve batı resmi ya da batı endeksli sanat üretim modellerini benimseyen kültürlerin uyguladığı perspektif yaklaşımının sanatçının resimlerinde fazlaca yer almadığı görülmektedir. Bu da sanatçıyı var olan görme biçimlerinin dışında, çocuk resimleri, ortaçağ kitap resimleri ya da minyatür geleneğine yaklaştırmaktadır. Öte yandan resimlerin oluşturduğu güçlü kalıplar ve figürler arasındaki birlik - perspektif ve sfumato’nun eksikliği, detaylarda etkin canlılığı ve fonun böylece daha gölgeli kalmamasını sağlamaktadır.
'Voodoo'
Mehmet Sinan Kuran’ın resimlerinde sadeliğin, resimsel detaycılığa tercih edildiği görülürken, incelikli bir mizah anlayışıyla popüler imgeler ve tanınabilir nesnelerin kullanımı da sanatçıyı çağdaş minyatür, karikatür estetiği ve naif sanat arasındaki sınırlar üzerinde salınan bir noktaya yerleştirmektedir. Peki bu anlatım dilinin bu seride ele aldığı konular nelerdir? Bir kere çağın fragmanter yapısına uygun olarak rutin, yer yer monoton ve olağan günlük yaşamın bütüncül olmayan, rastlantısal oyunsu ve dağınık/lokal detaylarını ustalıkla görselleştirdiğini söylemek olasıdır. Bundan dolayı sözgelimi “Hep Meraktan” çalışmasındaki “Veni Vidi Vodu” ve “Vıdı Vıdı Vıdı” gibi sözcük oyunlarına dayalı detaylar ve ya da etrafı çapkın çapkın süzen balık gibi öğeler aslında bir bakıma ilgili imgeleri “eğlenceli” bir formatta sunmaktadır.
'Gezi'
Sanatçının “içsel yolculuğu” olarak tanımlayabileceğim bu sürecinde Gezi Parkı Direnişi’ne selam duran çalışması bizlere protest tavırlar, gösteri ve karşı-gösteri ekonomisiyle isyanın pazarlanması gibi konularda verimli bir tartışmanın ipuçlarını sunmaktadır. Zaten aslında dikkatli bakarsanız Voodoo, Invasion, Permanent, Hep Meraktan ve Gezi dahil bütün çalışmalarında genelde kamusal alan, siyaset ve sanat, kentsel dönüşüm gibi alanlarda sanatçının reel-politik yaklaşımını kolayca görebilirsiniz. Mehmet Sinan Kuran ekonomik, siyasal, kültürel ve sanatsal göstergeleri, netlikle eğlenceli çizimlerinin arasına yedirebilmekte.
'Hayat Ağacı' (detay)
Sanatın tabuları ve var olan görme biçimlerini değiştiren, dönüştüren bir işlevi olduğu açıktır. Bu yüzden sürekli değişim içindedir, tanımlanması zordur ve her zaman içerisinde bir “eksiklik” barındıracaktır. Mehmet Sinan Kuran ise hem günlük yaşamın hızını hem de kişisel imge belleğini sosyal, kültürel ve politik olarak etkili bir biçimde sunduğu bir tür görsel ajanda üretmektedir. Sahi, sadece görsellerden oluşan bir günlük tutmak olası mıdır? Eğer sanatçının üretimlerini imge ve metin arasındaki sınırda salınan ve buna dair bir eleştirel bakış geliştiren bir yere koyarsak, o halde hem görsellerden oluşan bir dokümantasyona hem de salt bir biçim arayışında olan bir sanatçıya değil, başlı başına ideolojik bir söylem geliştiren bir sanatçıya sahibiz demektir.
'Hep Meraktan' (detay)
Detaylardaki canlılık (örneğin cinsel organlar vb.) ve bu detayların yarattığı öyküler bir tür şehir günlüğü, portreler ve oto-portre ve daha birçok konuyu meydana getirmektedir. Böylece “düş” ve “gerçek” arasında salınan, ele avuca kolay gelmez yapısıyla izleyiciyi edilgen bir estetik haz alma basitliğine dair imgelerin göründüğü gibi kabullenildiği bir algılamadan ziyade, muhalif bir derin bakışa götüren bir üretim modeliyle karşı karşıyayız. Bu ise derin bir kavrayışı gerektirir, çünkü şahit olduğumuz imgeler ve temsil edilmeyenleri de kapsayacak biçimde sanatçının ucu açık yorumlara bıraktığı olgu ve nesneler, derinlikli bir kavrayışa uzanmaktadır. Bu da kapsayıcı, anlamlı ve kalıcı bir sunumun varlığıyla baş başa bırakmaktadır izleyiciyi. Bizlere düşen de, Mehmet Sinan Kuran’ın tüm bu anlam katmanlarını deşifre etmeye çalışarak, tam da bu noktada bilimsel, ahlaksal ve sanatsal kodları açığa çıkarmak olmalı.
'Keşke'
Yazı: Fırat Arapoğlu