fea9fc85-a4dd-409c-a5d3-ca191ef6a237.jpeg

Edvard Munch'un Portre Çalışmaları National Portrait Gallery'de: Munch'ın Portre Estetiği

Nurdan Ateş

bir ay önce

Günümüzde "Çığlık"/"The Scream" tablosu ile tanınan sanatçı uzun sanat yaşamı boyunca yüzlercesini üreten başarılı bir Portre ressamıydı. Döneminin sanat ve entellektüel çevresinde önemli kişilerin, sanat destekleyicilerinin portrelerini yapmış ve bu çevreler ile çok yakın, derin dostluklar kurabilmiş bir kişi olarak bilinir. Daha önce Londra‘ da görme imkanı bulduğum ve yazdığım farklı Munch sergilerinin dışında bu sergi Londra‘ da sadece sanatçının portre çalışmalarının sergilenmesi ve portre ressamı olarak değerlendirilmesi bakımından bir ilk. Sanatçının öğrencilik yıllarından olgunluk dönemine kadar uzanan tüm sanatsal yolculuğuna gelin hep beraber bakalım.

Daha önceki yazılarımda ayrıntılı bahsettığim Edvard Munch 1863 yılında Löten’de doğdu. 5 yaşında annesini, 14 yaşında çok sevdiği ablasını, dönemin yaygın hastalığı tüberkülozdan kaybetmesi çocuk ruhunda onarılması güç psikolojik hasarlara sebep oldu. İskandınavya gibi çok soğuk ülkelerde bu hastalıkla başetmek için reçete edilen Porto şarabı ile bu nedenle erken yaşlarda tanıştı. Aşırı disipli ve takıntılı dindar babasının baskısı ile büyüyen genç sanatçı bu nevrotik tavrı ömür boyu sürdürerek eserlerine de yansıttı. Sanata yabancı olmayan babasının isteği üzerine mühendis olmak için teknik bir okula yazdırılan genç burda perspektif ve 3 boyutlu görüş gibi teknik konular hakkında eğitim aldı.Bu sırada sağlığı bozulan genç sanatçı 1881 yılında Kraliyet Sanat ve Tasarım okuluna kaydoldu.

Self Portrait ,1882-83 

Sanatçının Royal School of art design’da okuduğu dönemde naturalist ressam Christian Krohg gözetmenliğinde etkisinde yaptığı ilk kendi portresi. Maddi durumunun kısıtlılığından dolayı ucuz malzemeyle karton üzerine yapılmış. Dramatik bir şekilde aydınlatılmış, gevşek bir şekilde çizilmiş bu eserde, kendini yakından inceleyen gururlu ama kırılgan ,savunmasız bir genç adam görülmekte . 

Serginin küratörü Alison Smith eserleri kronolojik olarak dört ana temada düzenlemiş; aile portreleri, bohem sanatçı-yazar çevresi, patronlar ve koleksiyoncular, ve sanatçının “yaşam koruyucuları” dediği yakın dostları.

Munch ‘un çizdiği ilk portreler 1925 yılından sonra Oslo olarak adlandırılan ,dönem ismi ile Kristiania’da yaşadıkları çeşitli yerlerde yapılmış eserlerdir. Çoğu zaman gergın olan aile ilişkileri bir tarafa bırakılırsa sanatçı babasının ve ölmüş annesinin seçkin ailelerden gelmesi Ile hep gurur duyan bir yanıda var. Annesinin ve çok sevdiği kız kardeşini erken yaşlarda kaybetmesi yaşamının sonuna dek ölüm ve varoluş güvensizliği konusunda kaygısını pekiştirerek derin ve kalıcı bir etki bıraktı.

Christian Munch with Pipe,1885

Sanatçının babası Dr .Munch (1817-1889 ) askeriyede doktor olarak hizmet vermekteydi.Eşinin ve çocuğunun ölümü ile melankolik ve içine kapalı ,nevrotik tavırlar gösteren babasını resmederken göz temasından kaçınılmış ,piposunu içerken sanki kitap okuyor gibi resmedilmiş.

Karen Bjølstad (1839-1931)

Munch'un 'harika teyzesi. Munch ‘un kız kardeşinin 1868'deki ölümünün ardından aileye yardımcı olmaya gelen ve sanqtsal açıdan yetenekli olan yeğenini teşvik etmede önemli bir rol oynayan hatta babasının kaydettirdiği teknik kolejden çıkararak bir sanatçı olması yolunda potansiyelini geliştirmek için çaba sarfeden müthiş teyze.

Bu küçük portre, Munch'un gelişiminde bir dönüm noktası olan “The Sick Child” (1885-6) adlı resimle ilişkilendirilebilir. Teyze Karen, Munch ‘un hasta çocuk tablosunda yeğeninin yanında olduğu gibi başı öne eğik bir şekilde poz vermekte.Ömrü boyunca sevdiklerinin kayıpları ile geçen hayatında incinmekten üzülmekten kaçınan sanatçı çok sevdiği ,kendisine annelik yapan teyzesinin cenazesine katılmayarak uzaktan tanıklık etmeyi ve mezarlığın dışında durup izlemeyi tercih etmiştir.

 

Andreas Munch studying anatomy ,1886

Munch'ın küçük kardeşi Andreas (1865-1895), babasının izinden giderek tıp eğitimi aldı. Munch evinde, Edvard her zaman çalışkan kardeşiyle aynı yatak odasını paylaşırdı ve onu sık sık çalışma odasında resmederdi. Bu çalışmada masanın üzerindeki kafatası Andreas'a yöneliktir ve yalnızca bir öğrenci olarak gösterdiği titizliğe değil, Edvard'ın çalışmalarında sıklıkla görülen ölümlülük fikrine de gönderme yapar. 

Evening,1888

Ergenlik döneminde, Munch'un kız kardeşi Laura (1867-1926) hayatının geri kalanında aralıklı olarak hastaneye yatırılmasına yol açan bir akıl hastalığına yakalanır. 1888 yazında Munch, Laura'yı Kristiania'nın batısındaki Vestfold sahilinde aile evlerinin dışında otururken, kendi dünyasında kaybolmuş ,sabit bir şekilde ileriye bakarken resmetmiş.

Inger ın Sunshine ,1888

Munch'ın küçük kız kardeşi Inger (1868-1952), gençliğinde en sevdiği modellerinden biriydi. Bu izlenimci çalışma, bir önceki Laura portresiyle aynı yaz tatilinde resmedilmiş.Inger'i benzer bir hasır şapkayla, etrafındaki doğal dünyayla duygusal olarak bağlantılıymış gibi güneşe bakarken görüyoruz. 

Serginin diğer bölümü sanatçının bohem sanat çevresi ve arkadaşlarının portrelerine ayrılmış.Munch'un Kristiania (Oslo) Paris ve Berlin'deki bohem gruplarla etkileşimi, gelişimi için hayati önem taşıyordu ve onu yoğun kişisel ilişkilere dayanan 'ruh sanatı' olarak adlandırdığı ifade edici bir stile yöneldiği bir dönem olarak ifade edilebilir.

Kristiania bohemleri,özgür aşkı, ateizmi ve kadınların özgürleşmesini savunan , katı dini ilkelere aykırı ideallere sahip yazarlar ve sanatçılardan oluşuyordu.Bohemler, sanat ve siyaseti tartışmak için kafelerde bir araya geliyorlar ; ve bu tartışmaları alkol ve sigarayla besleniyorlardı . Bu etki karanlık, dumanlı iç mekanlardaki bireylere odaklanan portrelerde rahatlıkla görülebilir. Bu çalışmaların arasında Munch'un, grubun lideri olan anarşist yazar Hans Jægar'ın portresi en önemlisidir.

Munch, Paris ve Berlin'deki bu ağı genişletti,1892'de sergi açmaya davet edildi. Baskı resimle deneyler yapmaya başladığı ve karşılaştığı aşırı kişiliklerden bazılarından etkilenen ve daha sembolist bir portre stili geliştirdiği dönem 1890'lardır.Bunlar arasında psikoloji ve okültizmle ilgilenen yazarlar Stanisław Przybyszewski ve August Strindberg de vardı. Bu dönemde Munch'un portreleri, izleyiciye tarafsızca bakan bedensiz yüzen kafalarla gizemli bir boyut kazanır.

Hans Jaeger ,1889

Yazar ve anarşist Hans Jæger (1854-1910), Kristiania bohemleri arasında önemli bir figür ve gruba adını veren kişiydi. 1885'te yayınlanmasının hemen ardından pornografik bulunarak toplatılan From Bohemian Kristiania adlı romanında bahsedildiği gibi cinsel özgürlüğün açık sözlü bir savunucusuydu. 

Munch'ın portresinde, Grand Café'nin bir köşesindeki kanepede kamburlaşmış alaycı bir adam görülür.Masa, sanatçı ile model arasında bir gerginliği kabul edercesine bir boşluk yaratır.. Jæger, Munch'a 'hayatını yazma' cesaretini verirken, Munch da yaşlı adamın etkisine fazla girmekten kaçındığını pek çok kez belirtmiştir.

 

August Strindberg,1892

Munch'un Berlin'de tamamladığı ilk resim, İsveçli oyun yazarı ve kendi kendini yetiştirmiş dışavurumcu ressam August Strindberg'in (1849-1912) portresiydi. Strindberg, Berlin'deki Black Piglet meyhanesinde toplanan bohemler arasında önemli bir figürdü. Munch gibi, daha ezoterik bir şekilde de olsa, insan ruhunu keşfetmek için yeni bir dil yaratmak çabasında bir sanatçıydı. 

Çapraz fırça hareketleriyle boyanmış portre adeta ateşli, dürtüsel bir mizacı çağrıştırıyor. Strindberg ‘in bu portreyi gördüğünde hiç beğenmediği hatta sanatçı 2.kere modellik etmesını istediğinde ölümle tehdit ettiği söylenmektedir.

Serginin diğer bir bölümü Patronlar ve Koleksiyonerler başlığı altında sergilenmekte.

Munch 1902'de Berlin'e döndükten sonra sanat simsarlarının ilgisini çekmiş ve bu sayede büyük başarı elde etmiştir.Bohemlerin aksine, bu yeni savunucular zengin, cömert ve liberal bakış açısına sahipti. Birçoğu Yahudi kökenliydi ve Alman toplumunda önemli mesleki ve kurumsal pozisyonlarda bulunuyordu. Hepsi Friedrich Nietzsche'nin felsefesine ve bireyin yaratıcı gücüne olan inancına karşı bir coşkuyu paylaşıyordu. Bu patronlar Munch'un çalışmalarının daha iyi anlaşılmasını sağlamanın yanı sıra, Munch'un çok içtiği ve sürekli hareket halinde olduğu bir dönemde onun refahıyla da yakından ilgileniyorlardı. 

Bu noktaya kadar Munch'un portrelerinin çoğu sipariş üzerine değil kendi inisiyatifiyle yapılmıştı. Şimdi portreler için ödeme yapmaya istekli koleksiyoncuların ortaya çıkması, poz verenlerin parlak renkli arka planlara karşı gösterilmesi ve özgüvenlerini ve zekalarını iletmek için enerjik fırça darbeleriyle uygulanan boya ile tarzında bir değişikliğe neden oldu. Portrelerin yansıttığı refah ve sosyal statüye rağmen, tasvir edilenlerin birçoğu Birinci Dünya Savaşı'nın ardından kimi hastalık yüzünden, kimisi de 1920'lerde aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Parti'nin yükselişiyle dramatik talihsizlikler yaşadı.

Felix Auerbach,1906

Felix Auerbach (1856-1933) Jena Üniversitesi'nde fizik doçentiydi ,profesörlüğe atanması Yahudi kökeni nedeniyle 1923'e kadar ertelendi. O ve eşi Anna, Jena'nın entelektüel ve kültürel elitlerinin etkili üyeleriydi ve yakınlardaki Weimar'daki Nietzsche arşivini ziyaret ettikten sonra Munch'a ilgi duymaya başladılar. Hitler'in Almanya Şansölyesi olarak atanmasından kısa bir süre sonra, 1933'te kendi canlarına kıydılar. 

Munch'un portresi, izleyiciyle sohbet eder gibi etkileşimde bulunan kendine güvenen bir adamı gösteriyor. Sarı lekelerle canlandırılan kırmızı arka plan, Munch'un hayran olduğu Van Gogh'a bir saygı duruşudur.

 

Elisabeth Förster-Nietzsche,1906

Munch, filozof Friedrich Nietzsche'nin kız kardeşi ve Weimar'daki Nietzsche arşivinin yaratıcısı olan Elisabeth Förster-Nietzsche'yi (1846-1935) resmetmesi için Ernest Thiel'den bir sipariş alır. Munch, kendisi için sakladığı bu daha büyük versiyonu resmetti. Hitler'in 1933'te iktidara gelmesinin ardından Förster-Nietzsche'nin milliyetçi ve anti-Semitik görüşleri, daha da kökleşti ve eski tanıdıklarından bazılarının ülkeden kaçmasına yol açtı. 

 

Dostlar ve Koruyucular

Munch, 1909'da Norveç'e döndüğünde ülke bağımsızlığını kazanmıştı .Munch adeta ulusal bir kahraman olduğu ülkesinde şövalye ünvanı aldı . Memleketine döndüğünde yaşamını Kristiania dışındaki Ekely'de sürdüren Munch'un Norveç toplumundaki itibarı büyük ölçüde, sadık dostları olan 'Koruyucular' olarak adlandırdığı bir grup profesyonel adamdan aldığı desteğe dayanmaktaydı. Bunlar arasında yazar Jappe Nilssen, sosyal reformcu Christian Gierløff ve hekim Kristian Schreiner vardı; hepsi Munch'un dış dünyaya karşı bir tür koruyucu kalkan olarak kendisi için sakladığı portreler için poz verdi.

Munch ayrıca hizmetçi ve model olarak çalıştırdığı kişilerin portreleride bu bölümde sergilenmekte.

Lucien Dedichen and Jappe Nilssen 1925-1926

Sanatçının hem kişisel hem entelektüel çevresinden iki önemli figürü bir araya getirdiği çalışması.Norveçli bir psikiyatrist olan Lucien Dedichen sanatçının psikolojik sorunları ile yakından ilgilenirken ,Norveçli yazar ve sanat eleştirmeni Jappe Nilssen Munch ‘un yakın arkadaşı ve kariyerinde önemli katkılarıyla bilinmektedir. 

The Brooch, Eva Mudocci

Munch, İngiliz keman sanatçısı Eva Mudocci (1872-1953) ile 1902 civarında tanışmalarının ardından birkaç yıl sevgili olmuş olabilecekleri sanılmaktadır Londra, Brixton'da Evangeline Hope Muddock adıyla doğan , daha sonra piyanist Bella Edwards ile birlikte Avrupa turnesine çıktığında Eva Mudocci sahne adını alan genç kadınla yakın arkadaşlık kuran Munch bu portreyi doğrudan bir litografik taşa çizdi. Bir portre olarak, Dante Gabriel Rossetti gibi Ön-Rafael ressamlarının temsil ettiği soyut güzellik idealini, müziğin hipnotik gücünü ima eden titreşen saç çizgileriyle çağrıştırmakta.Ayrıca boynu gövdeden ayıran broş bir çeşit kesik baş motifi ve portrenin İkonlaştırmasını sağlamaktadır.  

Sultan Abdul Karem , 1916

Sultan Abdul Karem, Munch'un resmettiği tek Afrika kökenli kişiydi. 1916'da Alman Hagenbeck Sirki'nin bir parçası olarak Kristiania'ya gelen Karem ardından Munch tarafından hizmetçi, şoför ve model olarak işe alındı. Munch, Karem'i köleleştirilmiş bir adam da dahil olmak üzere çeşitli rollerde resmetti ve böylece o dönemdeki Afrikalılara dair basmakalıp ve ırkçı fikirleri pekiştirdi. Ayrıca, büyük yeşil bir eşarp taktığını gösteren bu portrede olduğu gibi, Karem'in günlük kıyafetler içindeki portrelerini de çizdi. Munch, diğer bazı hizmetçi portrelerinde olduğu gibi, Karem'in adını orijinal başlıkta vermedi.

 

Henriette Olsen

Munch, Ekely'deki evinin meyve bahçesinde, gelecek vaat eden bir sanatçı olan Henriette Olsen'i (1906-1908)) resmetti. Munch'un Norveç'teki en önemli patronlarından Thomas Olsen'in (1897-1969) karısıydı. Resim başlangıçta bir evlilik portresi olarak düşünülmüştü, ancak Munch, yaz güneşiyle aydınlatılmış şeffaf sarı bir elbise giyen Henriette'e odaklanmaya karar verdi. Elbise özel bir koleksiyonda bulunmaktadır.Resim, parlak rengi, soyut dekoratif yüzeyi ve ince seyreltilmiş boya işçiliğiyle Munch'un sonraki çalışmalarına örnek teşkil etmektedir.

Sanatçı moda akımlarından hiç etkilenmeyecek bir alanda ,tam boy portreler üzerinde çalıştı ve Ömrünün sonuna dek aralıksız yaptığı portreler ve oto-portreler ressamın en iyi çalışmaları olarak değerlendirmektedir. 40 dan fazla önemli eserin yer aldığı sergiden ben sadece birkaçını sizinle paylaşabildim. Yolu Londra’ya düşen ve Londra’da bulunan sanatseverler bu müthiş sergi 15 Haziran’a kadar Natıonal Portrait Gallery ‘de sizleri bekliyor. Benden tavsiye ,kaçırmayın derim.

Sergiyi gördüğüm sırada Türkiye’de Banu Gürsaler Syvertsen çevirisi ile Momoki kitaptan çıkan Karl Ove Knausgaard ‘in Özlem Tuvale Sığmıyor kitabının yayınlanması benim için son derece faydalı olduğunu söylemek isterim.(Munch severlere tavsiye.)

Yazı ve Fotoğraflar: Nurdan Ateş



En Çok Okunanlar

Bizi Whatsapp'ta takip edin