Binlerce yıl önce yazılmış bir hikaye düşünün; iyileştirmek, inanmak, güvenmek, ihanet ve yeniden inanmak gibi kavramları ele alıyor. Yarısı yılan yarısı kadın olan mitolojik bir yaratık olan Şahmeran’dan bahsediyorum. Şahmeran’ın şifacı kimliğini bilmeyen yoktur, tüm kadim halkların hikayelerinde var olan en bilinen figürlerindendir. Şahmeran konusunda türlü rivayetler bulunuyor. Şahmeran'ı gören ilk insan Cemşab, odun satarak geçimini sağlayan fakir bir ailenin oğludur. Cemşab, bir gün arkadaşları ile birlikte bir mağaraya giderek bal çıkarmak isterler. Arkadaşları, açgözlülük yapar ve daha çok bal alabilmek için Cemşab'ı mağarada bırakırlar.
Cemşab, mağarada iken çevreye bakınır ve içinden ışık sızan bir deliği fark eder. Cemşab, bıçağı ile bu deliği genişletmek için oymaya başlar. Genişleyen delikten içeri doğru bakar. Güzel bir bahçe görür. Bu bahçede eşsiz çiçekler, havuz ve pek çok yılan vardır. Yıllar boyunca burada yaşayan Cemşab, Şahmeran'ın güvenini kazanır. Cemşab, zamanla ailesini çok fazla özlemeye başlar. Bunu gören Şahmeran, kimseye yerini söylememesi koşulu ile onun gitmesine izin vereceğini söyler. Cemşab, Şameran'a verdiği sözü uzunca bir süre tutar.
Yunus Emre Subaşı
Şahmeran'ın yerini padişah hastalanıncaya kadar hiç kimselere söylemez. Şahmeran ile aralarındaki sırrı tutar. Vezirin, padişahın iyileşmesi için Şahmeran'ın etini yemesi gerektiğini söylemesi ile her şey değişir. Cemşab, bunu öğrendikten sonra Şahmeran'ın yerini gösterir. Cemşab'ın üzgün olduğunu gören Şahmeran, onu kaynatıp suyunu vezire içirmesini etini ise padişaha yerdirmesini söyler. Vezir ölür, padişah iyileşir. İyileşen padişah, yaptığı iyilik için Cemşab'ı veziri yapar. Şahmeran'ın öldüğünü duyan yılanlar ise Tarsus'u istila eder.
Bir başka rivayete göre ise Şahmeran'dan tıp bilimine dair çok fazla bilgi edinen Cemşab, aslında Lokman Hekim'dir. Lokman Hekim efsanesinde bir adam tesadüfen mağaraya girer. Daha sonra mağarada yaşayan yılanlar tarafından Şahmeran'ın yanına götürülür. Şahmeran ona yerini bildiği için onu tekrar yeryüzüne salamayacağını söyler. Zamanla Şahmeran'ın güvenini kazanarak Şahmeran tarafından ailesine geri dönmesi için serbest bırakılır. Fakat artık Şahmeran'ı gördüğü için vücudunu pullar kaplamıştır. Bu sebeple Şahmeran ona, vücudunu kimselere göstermemesi gerektiğini söyler.
Şahin Paksoy, Mehmet Sinan Kuran, Nezih Çavuşoğlu
Padişahın kızı hasta olur. Onunla evlenme hayali kuran vezir, büyücüleri toplar ve hastalığına çare olmalarını ister. Büyücülerden biri, Şahmeran'ın vücudundan bazı parçaların kaynatılıp içilmesi ile padişahın kızının iyileşeceğini söyler. Bunun üzerine vezir harekete geçer ve Şahmeran'ı gören kişileri bulmak için vücudu pullu kişilere yönelik araştırmalar yaptırır. Sonunda Şahmeran'ı gören kişiyi bulur. Bu kişi Şahmeran'ı öldürmek için mağaraya gönderilir.
Şahmeran adamdan yılanların öç almaması için ölümünü gizli tutmalarını söyler. Kuyruğunu kaynatıp vezire, gövdesini kaynatarak padişahın kızına içirmelerini tembihler. Kuyruğunu kaynatıp vezire içirirler vezir ölür. Gövdesini kaynatıp padişahın kızına içirirler ve kızı iyileşir.
Hikaye güven ve ihanet arasındaki bağlantıya atıfta bulunuyor. İnsanoğlunun benmerkezciliğine atıf yaparken ilerleme ve bilgiye duyduğu arzu için ne pahasına olursa olsun her sırrı açıklayabileceğini gösteriyor. Öyle ki ülkemizde bu şahane hikayeye ev sahipliği yapan çok değerli bir proje var. ŞAHMERAN 34 sergisi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle ve Artpublik iş birliğiyle gerçekleşiyor. Her bir sanatçı, Ayla Turan tarafından yapılan Şahmeran heykelleri üzerinde kendi sanatsal vizyonlarını ve hikaye üzerine olan yorumlarını katıyorlar. Serginin küratörlüğünü Marcus Graf, Proje Mimarlığını ise Zeynep Helvacı üstleniyor. Şehrin 34 farklı noktasında 34 farklı sanatçının eserlerini görmeye hazır mısınız?
Proje Mimarı Zeynep Helvacı, Eser: Kadriye İnal
Projede; Ardan Özmenoğlu, Aslı Şarman, Ayla Turan, Baysan Yüksel, Bubi, Celaset, Cins, Devrim Erbil, Dinçer Güngörür, Elif Tutka, Erdil Yaşaroğlu, Eser Tuncer, Fırat Engin, Fırat Neziroğlu, Genco Gülan, Güneş Çınar, Hamid Toloueı Fard, Haydar Akdağ, İsmet Yedikardeş, Kadriye İnal, Kemal Tufan, Maria Kılıçlıoğlu Baraz, Mehmet Sinan Kuran, Murat Germen, Nesren Jake, Nezih Çavuşoğlu, Ramazan Can, Reach Geblo, Şahin Paksoy, Seydi Murat Koç, Tanju Babacan, Yiğit Yazıcı, Yunus Emre Subaşı ve Yusuf Aygeç gibi çok değerli sanatçılar yer alıyor.
Benim favorilerim arasında Aslı Şarman’ın Galataportta bulunan ve ışıl ışıl parlayan Parla eseri, Cins’in Kadıköy Rıhtım’da bulunan grafitilerini yansıttığı eseri, Mehmet Sinan Kuran’ın fantastik figürlerinden oluşan Taksimdeki eseri, Seydi Murat Koç’un gece florasan ışıklarla aydınlanan Şifacı eseri, Yiğit Yazıcı’nın renkleriyle enerji veren eğlenceli eseri, Kadriye İnal’ın turkuaz tonlardan oluşan mavi gözlü eseri,Tanju Babacan’ın yeşil etnik detaylarla süslenmiş eseri dikkat çekiyor.
Aslı Şarman
Eserleri Mecidiyeköy, Bebek, Taksim Meydanı, Karaköy ve Bağdat Caddesi gibi şehrin simge noktalarında 13 Ağustos 2022’e kadar görebilirsiniz. Serginin ardından eserler için İstanbul Vakfı’nın '’Büyüt Hayallerini'’ projesi yararına müzayede düzenlenecek. Elde edilecek gelir kız çocuklarına şifa olacak. Ne mutlu!
İşte proje de yer alan Şahmeranlar ve Hikayeleri;
Ayla Turan: Sanatçı Eminönü’nde bulunan eserinin 3 boyutlu tasarımını yaparken kendi çocuklarından yola çıkarak beyaz olmasına karar veriyor ve aynı formları kullanıyor. Hatırlayacağınız üzere Ayla Turan’ın eserleri hep yuvarlak formlu ve eserlere baktığınız zaman tanımamanız imkansız.
Sanatçı eseriyle ilgili şunları dile getiriyor;
‘’Mardine özgü geleneksel Şahmeran formundan çok uzak bir şey tabi ki. Masum ve şirin görünen bir Şahmeran oldu benimki. Mardindekiler tasarımımı çok beğenmiş ve bu çok özel bir şey benim için. Alışılmışın dışında bir şeyin kabul görmesi biraz zor özellikle böyle geleneksel ve mitolojik bir figürün.’’
Fırat Engin: Sanatçı Etiler Metrosunun içinde yer alan çalışmasında mitleri ele alıyor. Mitler içerdikleri anlamlar, semboller ve anlatılarla kuşaktan kuşağa geçmiş, şimdi ve geleceği de içeren evrensel hikayelerdir. Bu hikayelerin aynı zamanda bir kültürel miras oluşu, bizlere onları hassas bir şekilde koruma ve bozulmadan aktarma sorumluluğunu yüklüyor. Bu sorumluluk duygusu aynı zamanda yoğun bir hassasiyet alanı oluşturuyor ve eleştirel bir bakış açısıyla bakıldığında daha tutucu bir düşüncenin yüceltilmesine yol açabilir. Her iki açıdan ele alındığında mitler kırılgandır. Çalışmada kullanılan teknik ile bu kırılganlık fikri arasında bir bağ kuruluyor ve bu yüzden malzeme olarak neon tercih edilmiş. Kullanılan metin ise tıpkı bir kargo firmasının kırılgan etiketi gibi çalışmanın üzerine yerleştirilmiştir.
Nesren Jake: Sanatçının Harbiye Cumhuriyet Caddesi No:54 de bulunan eseri’nin ana teması eleştiri ve alay çerçevesinde propaganda temalıdır. Jake eseriyle ilgili şunları dile getiriyor; ‘’Şahmeran bildiğimiz gibi kültürümüzde olan bir öğe olup artık bu tarz öğelerin yozlaştığını ve dejenere olduğunu düşünüyorum. Kendi benliğimizden kopup ötekileşmeye çalıştığımız bu plastik dünyada kendi kültürümüze ve bağlarımıza olan saygının kalmaması eserin ana konusunu oluşturuyor.’’
Haydar Akdağ: Sanatçının Maçka Demokrasi parkı teleferik seyir terasında bulunan eserinde soyut lekeler halinde ve geometrik formlarda Anadolu desenlerini ve kilim motiflerini keyifli bir göz gezdirme ile eser yüzeyinde göreceksiniz. Akdağ eseriyle ilgili şunları dile getiriyor;
‘’Esere "Şar-ı Şahmeran" dedim. Şahmeran'ın şehri, kenti, hikayenin kökleri Tarsus, Mersin olsa da benim gözümde kent-şehir; memlekettir, yerdir yurttur. Kişinin fiziksel ve zihinsel sınırlarıdır. Şahmeran şifacı ve bilge ruhu, birleştirici kültüre işaret eder. Ben Şahmeran'a bakarken zengin Anadolu anlatımı sözlü kültür içerisinde kazandığı iltifatları, yüceliği ve şifacı halini renklerle ifade etmeye çalıştım. İzleyici açısından pozitif bir duygu durumunun oluşmasını sağlamak önceliğimdi. Üzerinde yer alan soyut desenler, herkesin hafızasında kalan bu efsanenin masalın coğrafi farklara ve zamana yenilmeden iyi enerji ile hatırlama eylemine olanak sağlamaktır. Siyah küçük taç ve altın büyük taç ise bilgelik ilkelerine işaret eder. Bilgelik iyilik tacıdır. Bilge canlı, bilge irade her zemin ve koşulda sevgi dolu, iyilikten yanadır. Kötülük küçük taçtır. Yeri yoktur! Ancak unutmamak da önemlidir.’’
Fırat Neziroğlu: Sanatçının Mecidiyeköy de bulunan İstanbul Kitapçısının içindeki eserinin adı Otacı. Adını Şahmeran bitkilerle şifayı bilen ve öğreten ve İlk otacıya bilgilerini aktarandan alıyor.
Neziroğlu eseriyle ilgili şunları dile getiriyor;
‘’Şahmeran gerçek mi yoksa efsane mi? Bu soru nedeniyle Şahmeran'a hiç dokunmadım. Bembeyaz bıraktım. Yer altındaki cennetini etrafına ördüğüm ağlarla anlatmak istedim. Bu ağların üzerine de Anadolu endemik bitkilerinin nakışlarını yaptım. Gün ışığında nakışların gölgeleri Şahmeran’ın üzerine vuruyor ve gün boyunca bu gölgelerin Şahmeran üzerindeki yeri değişiyor.Bitkiler sanki Şahmeran'ın aklımdan geçer gibi üzerinde gün boyu hareket ediyor.’’
Elif Tutka: Sanatçının İstanbul boğazına nazır Bebek parkında bulunan eserinde Pandemi de yaşadığımız zor koşullara rağmen Şahmeran’ın şifacı ve kahraman tavrını görüyoruz. Ve o zor günleri uğurluyoruz. Sanatçı için bu olgu büyülü bir Aşk gibi. Bu sebepten dolayı tıpta çok uzun yıllardır kullanılan gümüşten ilham alarak lame kullanıyor. Eserin üzerindeki ev bitkileri Farmakolojiye atıfta bulunuyor. Tutka eseriyle ilgili şunları dile getiriyor; ‘’Bitkilerin bünyesinde bulunan maddelerin bize şifa dağıtması ve bu süreçte evlerimizde vakit geçirmemizle ilgili olarak bu eseri resmettim ve benim için müthiş bir deneyimdi.’’
Seydi Murat Koç: Sanatçının Karaköy Rıhtım’da bulunan eserinin adı Şifacı. Sanatçıya göre eser Yeraltında yaşadığı için karanlıkta kendini aydınlatan bir tavır sergiliyor. Dolayısıyla sanatçı işinde florasan boyalar kullanıyor. Koç eseriyle ilgili şunları dile getiriyor; ‘’Yılan vücutlu insan başlı Şahmeran aklık ve iyicildir. Yılan tüm mitlerde zehir ama panzehirdir ve bundan dolayı da şifacıdır. Tıpın simgesi de yılandır.’’
Yiğit Yazıcı: Sanatçının Galataport da bulunan eseri günümüzün konularını, insanın onu algılayışını ve ona verdiği tepkileri ele alıyor. Yazıcı eseriyle ilgili şunları dile getiriyor; ‘’ Bilgeliği temsil eden bu mitolojik öyküyü kendi yaptıklarım ile özdeşleştirmek hiç de zor değil. İyi ve kötü insanın temel konusu. Ben pozitif bir ruh halini önemsiyorum. Her şartta umuttan yanayım. Çok renkli işler desenler bunu temsil ediyor.’’
Ramazan Can: Sanatçının Kadıköy Kurbağalıdere parkında bulunan eseri Hıdrellez gibi kutlamaların ve bu kutlamalardaki dileklerin modern dünyada devam etmesini yansıtıyor.
Ramazan Can eseriyle ilgili şunları dile getiriyor;
‘’İnsan baharın gelişi ile doğanın yeniden canlanışının bir kutlaması olan Nevruz ya da Hıdrellez ile aslında zamanın yeniden başlangıcına ve ayrıca evrenin yaratılışının yeniden güncellenmesine katılmış oluyor. İnsanın zamanı kutsamasıyla ortaya çıkan yeniden doğuş düşüncesi hemen her kültürde yer alan mitsel bir inançtır. Mit kutsal bir tarihtir, zamanın başlangıcında meydana gelmiş bir ilk olayı anlatır. Dolayısıyla kutsal zamanı anmak, kutlama yapmak hem evrenin yeniden doğuş ve yaratılışına simgesel bir katılış, hem de mitleri yeniden güncelleyerek kutsalla bir olmak ve kutsallığa katılmaktır. Yapılan bu eylemler insana, hiçlikten ve ölümden bir kurtuluş ve dünya hayatında bir umut vadettiği için varlığını devam ettiriyor.’’
Yazı ve Fotoğraflar: Fulden Karayel Okumuş
Bir Şehirde Sanatın Evrenselliği Yankılanıyorsa, O Gün 19. Contemporary Istanbul Günüdür!
bir ay önceCaeli’de Alice’inizi Keşfetmenin Tam Zamanı Mı Dersiniz?
2 ay önceHayatınızdaki İzleri Bu Sergide Keşfetmeye Var Mısınız? | Yazan Fulden Karayel Okumuş
3 ay önceTesadüfün Sanata Dönüştüğü Yer: Olafur Eliasson’un İstanbul Boğazı’ndaki Sergisi | Yazan Fulden Karayel Okumuş
4 ay önceMücevher Tasarımcısı Ali Rıza Akdolu'nun Aliens Heykellerinin Sırrı 1 Milyon Yılda Mı Gizli? | Yazan Fulden Karayel Okumuş
Saliha Serin Aras
Çok güzel bir anlatı.Zevk alarak öğrenerek,bilgilenerek okudum.Sonsuz teşekkürler.