6109d5f6-b0e3-40d8-bad6-12b8e06fda9f.jpeg

Sanat Dünyasında İklim Krizini Merkezine Alan Sergiler Dikkat Çekiyor | Yazan Fulden Karayel Okumuş

Fulden Karayel Okumuş

2 yıl önce

Doğa’nın insan faaliyetleri yüzünden her geçen gün daha fazla zarar gördüğünü biliyor muydunuz? Evet efendim bu durum tüm canlıların yaşamını ne yazıkki tehlikeye düşürüyor. Dolayısıyla günümüzün en büyük sorunlarından biri olan iklim krizi gündemden düşmüyor. Peki iklim kriziyle nasıl mücadele edebiliriz? Örneğin doğayı koruyarak, yemek alışkanlıklarınızı değiştirerek, araçsız yaşayarak ve ağaç dikerek başlayabilirsiniz. Son dönemde sanat dünyası da iklim krizine duyarsız kalmıyor öyleki nice etkinlikler ve sergilerin bu konuyu merkezine alarak hayata geçtiğini görüyoruz. Sanat ekosistem’in bir parçası ve sanatçılar eserlerini yaparken yaşadığı küresel sorunlardan ilham alıyor. Bu bahsettiğimin en iyi örneği Kalyon Kültür’de doğa ve sanat ilişkisini yakından inceleyen sergi Flora’da gördük. 

 

Anna Ridler-Mozaik Virüsü

Ceren ve Irmak Arkman küratörlüğündeki sergide çiçeklerin birbirinden güzel halleri ve özellikleri uluslararası 9 sanatçı tarafından detaylı olarak ele alınıyor.  Aralarında Anna Ridler, Clement Valla, François Quévillon, Mat Collishaw, Mustafa Hulusi, Pascual Sisto, Quayola, Ryoichi Kurokawa ve Sabrina Ratté olan dijital sanatın öncü isimleri yer alıyor. Flora sergisi insanların sanat çerçevesinde doğayı nasıl yorumladığına odaklanırken, bitki tasvirleri özelinde dijital sanatçıların doğaya getirdiği yenilikçi ve değişik yorumlara eğiliyor.

 

Clement Valla-Nokta Bulutu Bahçesi

Sergide Anna Ridler’in Bitcoin piyasasındaki değişimleri gösteren bir yandan da doğaya ekonomik bir değer koymanın garipliğini vurgulayan eserinden, Clement Valla’nın tamamı gerçek bahçelerin ve çiçeklerin nokta bulutu şeklinde 3 boyutlu taramalarından oluşan geniş kapsamlı serisine, Pascual Sisto’nun Japon defnesi olarak bilinen bitkiye özgü altın rengi noktalarından, Quayola’nın Kırılgan, nazik ve romantik bitkilerin hafif bir rüzgarda titremelerine, Ryoichi Kurokawa’nın laminar türbülanslı geçiş olgusundan, Sabrina Ratte’nin soyu tükenmiş bitkilerin örneklerinin sanal arşiv odalarında sergilendiği hayali bir geleceği ve daha nice sanatçıların eserleri yer alıyor. 

Ryoichi Kurokawa-lttrans ctx-2

Kalyon Kültür ailesi, doğa ve sanat ilişkisine dikkat çekerken ziyaretçilerini nefes alan bir dünya için birlikte hareket etmeye davet ediyor. Nasıl mı? Flora sergisine gelen her ziyaretçi için bir fidan dikiyor. Sergiye gelerek form dolduran ziyaretçiler adına dikilecek her fidan ile Kalyon Kültür, gelecek kuşaklara daha yeşil bir dünya bırakmanın önemini vurguluyor. 

 

Küratör Ceren ve Irmak Arkman ile sergi hakkında konuştuk;

1.Serginin ortaya çıkış hikayesinden biraz bahsedebilir misiniz? 

Kalyon Kültür'deki ikinci sergimiz için bir süredir karma bir sergi üzerine düşünüyorduk. Tema olarak doğa üzerine yoğunlaşmaya karar verdik. Bunda hem dijital sanatta doğa tasvirlerinin önemli bir yere sahip olması hem de doğa hakkındaki artan ilgi ve farkındalık rol oynadı. Araştırmalarımız ve sanatçılarla görüşmelerimiz sonucunda bu mekana sığdırabileceğimizden çok daha büyük ve kapsamlı bir projeye dönüştü. Biz de bunu tek bir sergi olarak değil, bir sergi serisi olarak yapılandırma kararı aldık. Ve ilk edisyon için Flora teması üzerine yoğunlaşan işlere odaklandık.  

2.Flora için küratöryel olarak nasıl bir pratik içinde çalıştınız?

Doğa tasvirlerini floraya odaklanarak sergileme konusu netleştikten sonra ilk etapta uzun süredir birlikte çalıştığımız ve bu alanda işler ürettiğini bildiğimiz sanatçıları bir araya getirerek serginin ana çatısını oluşturduk. Daha sonra bu işlerle iyi iletişime geçeceğini düşündüğümüz başka işler ve yeni sanatçılar üzerine odaklanarak içeriği geliştirdik. Olabildiğince farklı pratikleri bir araya getirmeye ve dijital sanatta doğa tasvirlerine dair geniş bir çerçeve çizmeye çalıştık.

  

François Quévillon-Kökler

3.Uluslararası sanatçılarla çalışmak size nasıl hissettirdi?

18 sene önce dijital sanat alanında çalışmaya başladığımızda ilk gerçekleştirdiğimiz proje uluslararası bir video festivaliydi. Ekip olarak en başından beri yabancı sanatçılarla yoğun olarak çalışmaktayız. Farklı ülkelerden sanatçılarla sürekli etkileşim içinde olmanın pratiğimizi zenginleştirdiğine inanıyoruz ve olabildiğince farklı coğrafya ve kültürden sanatçıyı Türkiye'de sergilemenin önemli olduğunu düşünüyoruz.  

4.Eserlerin genel olarak odaklandığı noktalar nelerdir? 

Eserler dijital dünyada doğa tasvirlerinin aldığı farklı şekiller üzerine yoğunlaşıyor. Sergide gelecek tahayyülleri, yapay zeka, tasarım ve doğanın arasındaki ilişki, dijital çağda değişen görme şekilleri gibi alt başlıklarla da karşılaşacaksınız.   

 

Mat Collishaw-Fısıldayan Otlar

5.Sergide en ilgi gören eser hangisi? Hikayesinden biraz bahsedebilir misiniz?

Anna Ridler'in Mozaik Virüsü isimli işi çok ilgi görüyor. Eser Hollanda'da 17. yüzyılda yaşanan lale çılgınlığı ile günümüzde Bitcoin'e duyulan ilgi arasında paralellikler kuruyor. 17. yüzyıl Hollanda'sında lale soğanlarının fiyatlarında ciddi bir dalgalanma görünüyor. Bir gün soğan fiyatına satılan lale ertesi gün bir ev fiyatına alıcı buluyor. Çünkü lale açana kadar soğandan çıkan lalenin neye benzeyeceğini bilmek mümkün değil. Çizgili laleler daha az sayıda ve bu nedenle daha kıymetli ama bu lalelere neyin neden olduğu bilinmiyor. Buna neden olanın bir virüs olduğu ise ancak 1920lerde ortaya çıkıyor. Bu eser için Anna 10 bin lale resmini kullanarak yapay zekaya lalenin ne olduğunu öğretmeye çalışıyor. Sonra da yapay zekanın ürettiği lalelerin tasarımlarını Bitcoin fiyatlarına endeksliyor. Bitcoin fiyatları yükseldikçe daha kıymetli kabul edilen çizgili laleler artıyor. Bitcoin fiyatları düştüğünde ise tek renkli daha değersiz kabul edilen laleler oluşuyor. Anna bu işinde hem zenginlik yaratan nedenleri bilmeden spekülasyonla zengin olma hevesini hem de doğaya değer biçmenin anlamsızlığını eleştiriyor.   

6.Dijital sanata olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dijital sanata artan bir ilgi olduğunu düşünüyoruz. Dijital sanat günümüzde yaşadığımız hayata çok yakın bir sanat dalı. Bu nedenle genel anlamda sanatla ilgilenmeyenler için bile ilgi çekici. Dijital sanata odaklanan sergiler ve mekanların sayısı arttıkça ve izleyiciler bu alanı daha fazla tanıma ortamı buldukça, ilgi de ciddi şekilde artış gösterecektir diye düşünüyoruz.

 

Ryoichi Kurokawa-lttrans 1

7. Gelecek projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Şu an doğa temalı serimizin diğer edisyonları üzerinde çalışıyoruz. İkinci edisyonumuz Touched by Mankind - İnsan Eli Değmiş insanların doğa üzerindeki etkilerini ele alacak ve İstanbul bienali ile eş zamanlı gerçekleşecek. Geçen sene olduğu gibi bu sene de Ekim ayında 212 Fotoğraf Festivali ile ortak projeler geliştirmeyi planlıyoruz. Sergilerimizi Kalyon Kültür'ün Nişantaşı Taş konak' ta ki mekanının dışına taşıyacak projeler üzerine çalışıyoruz. Diğer yandan dijital sanat üzerine genç sanatçılara yönelik bir yarışma projemiz var. 

 

Pascual Sisto-En Plein Air

Flora sergisi, dijital sanatın çok yakın durduğu doğa teması etrafında düzenlenecek sergi serisinin ilk ayağını oluşturuyor. Serinin bir sonraki etkinliğini de buradan duyurmuş olalım. 17. İstanbul Bienali'ne paralel olarak Eylül ayında gerçekleşecek. Günümüzün en önemli problemlerinden biri olan iklim krizine dikkat çeken ve insanların doğa üzerindeki etkilerine odaklanan İnsan Eli Değmiş ( Touched by Mankind ) isimli sergi olacak. Heyecanla bekliyoruz. Uluslararası 9 sanatçıyı bir araya getiren Flora sergisini Kalyon Kültür’ün Nişantaşı Taş Konak binasında 16 Nisan 2022’ye kadar ziyaret edebilirsiniz.

Yazı: Fulden Karayel Okumuş



En Çok Okunanlar

Bizi Whatsapp'ta takip edin