Çalışmalarımı destekleyici kaynaklar bulmak, önemli müzeler ve galerileri ziyaret amaçlı 18 Haziran'da New York'tan başlayıp Güney batıdan geçerek Oregon'da sonlandırdığım 45 günlük Amerika seyahatimden bahsedeceğim. Beni en etkileyen şehir, New Mexhico eyaletinin ve hatta sanatın başkenti olan Santa Fe şehrinden başlayalım.
Teksas'tan sonra yol boyunca giderek sararan otlar, kızıl toprak ve uçsuz bucaksız gök yüzüyle karşılıyor bizi, New Mexico. Giderek azalan ağaçlar yerini çöl manzarasına bırakıyor. En büyük şehri Albaquerqieden Sanat Şehri Santa Fe ye doğru gidiyoruz. Yol boyunca New Mexico’nun kendine has toprak rengi kerpiç evlerini seyrediyoruz. Konumu itibariyle eyaletin en yüksek şehri olan Santa Fe'ye yaklaştıkça gökyüzünün görkemli ve bembeyaz bulutları daha da netleşiyor.
Sangre de Cristo Dağları’nda 1515 yılında kurulan şehrin asıl ismi La Villa Real de la Santa Fe de San Francisco de Asis'dir. Daha sonra "Kutsal İnanç" anlamına gelen Santa Fe olarak kısaltılmştır. Mimarisi ve sanatıyla ABD'nin en gözde şehirlerden biri olan Santa Fe doğasıyla birçok sanatçıyı etkilemiş ve çeşitli eyaletlerden hatta ülkelerden birçok sanatçının buluşma noktası olmuştur. Çokça, resim, heykel, seramik, takı tasarımı, sanat ve zanaat üretimi yapılan atölyelerinin bulunduğu şehir ülkedeki birçok koleksiyonerin de dikkatini çekmiş, hızla açılan galerilerle New York ve Los Angelos'tan sonra en aktif sanat şehri olarak adını duyurmuştur.
Yerli yabancı pek çok sanatçıya mesken olmuş bu şehrin bakılan her köşesinde bir galeri veya müze görmek mümkün. Müze ve Santa Fe denildiğinde, akla gelen ilk isim de tabii ki Georgia O'Keeffe (1887-1986).
Eyalete yaptığı birkaç ziyaretten sonra şehrin büyüsüne kapılan sanatçı 1949'da Santa Fe'ye yerleşmiş, cesur tavrı ve yenilikçi sanat anlayışıyla 20. yüzyılın uluslararası alanda tanınan en önemli ve ilginç sanatçılardan biri olmuştur. O'Keeffe parlak peyzajları, farklı çiçek resimleri, etkileyici şehir manzaraları ve çölde gökyüzüne karşı kemikleri betimlediği simgesel ve özgün resimleriyle Amerikan Modernizmi'ne büyük katkıda bulunur.
Chicago ve New York güzel sanatlar akademisinde geleneksel gerçekçi resim tekniklerini öğrenen sanatçı, daha sonra Arthur Wesley Dow'un devrimci fikirlerinden etkilenmesiyle gerçekçiliğe alternatif yöntemler aramış, 1915 yılında, duygularını ve düşüncelerini ifade edebileceği kişisel bir görsel dil bulmaya çalışmıştır. O'Keefe onu önemli Amerikalı sanatçılar arasına katan, kömür kalemle yaptığı ilk soyutlamalarını New York'ta sergilemiş, 98 yaşına kadar çalışmalarını Santa'Fe de sürdürmüştür.
Temmuz sıcağında Santa Fe sokaklarında galerileri gezerken, atölye önlerinde çalışan sanatçılara rastlıyoruz. Hem üretiyor hem de kendi galerilerinde işlerini sergiliyor, satışa sunuyorlar.
Yaşadıkları coğrafyanın etkisinden olacak ki, sanatçıların enerjilerini resimlerinde görebiliyorsunuz.
Kafelerinden restoranlarına kadar her dükkân duvarlarını boşluk kalmaksızın resimlerle donatmış. Bu güzel yerlerden birinde oturup sıcak elmalı tartın üzerine bir kaşık vanilyalı dondurma yiyor ve koca bir günü Santa Fe’ de geçirdikten sonra büyülü şehre veda ediyoruz, Büyük Kanyon'a Arizona'ya doğru yol alıyoruz..