Yönetmen mi ressam mı? Belki de her ikisi...
Sanat dalları, her zaman birbirleriyle iç içe olup adeta birlikte çalışarak sanatseverlerin hayatına renk katmıştır.
Özellikle sinema ve resim çok yakın ilişkidedir.
Dünya sinemasına damga vuran ünlü yönetmenlerin resim sanatıyla da ilgilendiğini biliyor muydunuz?
Örneğin; Peter Greenaway’in bu konuyu ele alan Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı adlı filminde, sinemanın diğer sanatlara göre daha fazla beslendiği, temel araçlarını ödünç aldığı resim sanatına derin göndermeler yaptığını anlatan üzerinde durulabilecek hoş bir film örneğidir.
Film, bir tiyatro perdesinin açılmasıyla başlıyor, kapanmasıyla bitiyor. Perdenin rengi filmin dominant rengi olan kırmızıdır. Film kahramanlarından Georgina’nın giysileri de tıpkı perdenin rengindedir. Georgina evin içinde nereye giderse giysileri o mekânın rengine dönüşüyor. Mutfakta egemen olan yeşil ve tonları, banyoda alabildiğine beyaz... Her sahne ayrı bir tablo gibi düzenlenmiştir. Müthiş bir ışık, renk, kompozisyon uyumu söz konusudur. Daha da ileri giderek; filmde çokça yer alan sofra sahneleri adeta resim sanatı tarihinde ‘’sofra konulu’’ tabloların resmi geçidi gibidir. Bu sofra sahnelerinde sürekli olarak dev boyutlarda bir Frans Hals reprodüksiyonu da gözlerden kaçmıyor.
Kendisini öncelikle bir ressam olarak tanımlayan Peter Greenaway, aynı zamanda sinema yönetmeni, video sanatçısı ve yazardır. Sinema sanatının 20.yüzyılın başından itibaren günümüze uzanan bir geçmişi olduğuna dikkat çeken Greenaway son yıllardaki çalışmalarını daha çok resim sanatındaki başyapıt olarak tanımlanan eserler üzerinde yoğunlaştırmıştır.
Son Akşam Yemeği - Last Supper (1494-1498) Leonardo Da Vinci tarafından Santa Maria Delle Grazie’nin yemek salonunun duvarına yapılmış bir fresktir. Eserin konusu İncil’den alınmıştır. Hıristiyan inanışına göre, İsa Mesih’in Romalı askerlerce tutuklanışından bir gün önce (Pesah günü) Havarileri ile yediği son akşam yemeğini tasvir eder.
Tüm mekan performans sahnesi mantığında oluşturulmuştur. Greenaway’in yorumu ile dijital video enstelasyonunda oluşturulan hareketli imgelerin eser üzerine yansıtılması ile oluşan görsel yapı; asıl yapıtın (orijinal fresk) anlamı ile ilgili her türlü düşünceyi canlandırmak ve geliştirmek amacı ile tasarlamıştır. “Last Supper” aynı zamanda oldukça ileri bir dijital teknoloji uygulamasıdır. Orijinal freskin bulunduğu kilise ortamında sadece ışık ve ses kullanılarak eser yeniden canlandırılmıştır.
Sanatçı resim sanatının yaklaşık 8000 yıllık bir görsel kültürü barındırdığını, günümüz sanatının ve özellikle sinema sanatının eğer bir gelişme yapmak istiyorsa resim sanatı örneklerine yeniden bakması gerektiği görüşünü savunuyor. Tüm çalışmalarında "imge" ve "imgelem" in önemini ortaya çıkartan yapılanmalar var. Greenaway'in yapıtlarında resim sanatı bilgisi ile birlikte dijital teknolojinin ortaya koyduğu yeni olanaklar harmanlanmış, kültürel birikim ve tarih bilgisi ile yoğrulmuş metaforlar ön plandadır. Greenaway’a göre sinema hayallerin gerçekleştirebildiği olağanüstü bir ortamdır ve bu ortamın daha da gelişmesi için resim sanatının yeniden farklı bir şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyor.
Dünya sinemasının önde gelen yönetmenlerinin çektiği filmler, anlattığı hikaye kadar, görüntülerindeki şiirsellikle aslında iyi birer çağdaş sanatçı olduğunu gösteriyor.
DAVID LYNCH
Yönetmen David Lynch, sinematik ruh hâlinin ustası, ürkütücü, canlı ve yeni resimler yaratmayı çok seviyor. Geçtiğimiz aylarda New York’taki Sperone Westwater Galeri’de sanatçının çalışmalarından oluşan “Squeaky Flies in the Mud” isimli bir şov açıldı. David Lynch’in tuvallerindeki şiddet, absürtlük ve geniş anlatılar sanatçının çalışmalarının özelliklerini tanımlıyor.
Lynch 1960’larda Pennsylvania Academy of Fine Arts’ta resim eğitimi aldı. Ayrıca okul döneminde ilk filmi olan Six Men Getting Sick’i (1967) çekti. Yaklaşık bir dakika süren gölgeli erkek figürler döngüsünden oluşan, kusan, kaybolan ve yeniden ortaya çıkan eser, sanatçının resimlerini hareket ettirme arzusunu yerine getirmeye başladı. Sonraki yıllarda stüdyosunda çalışmaya devam etti ve hem yaratıcı hem de otobiyografik, anlatı dolu ve hikâye anlatmaya dirençli tuvaller yaptı.
NURİ BİLGE CEYLAN
Dünyaca ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın çektiği fotoğraflar gerek yurtiçi gerek yurtdışında pek çok kez sergilendi. Ceylan’ın “Sinemaskop Türkiye” serisi en son Ağustos 2018’de Saraybosna’da yer alan Bosna Hersek Ulusal Galerisi’nde izleyiciyle buluştu ve 24. Saraybosna Film Festivali’nde Saraybosna’nın Kalbi Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nün sahibi oldu.
Sergiler sanatçının sinema ile fotoğraf dünyası arasındaki geçişkenliliğin ve çok katmanlılığın bir kutlaması düşüncesi üzerine inşa edildi. Sanatçı yakın ilgi duyduğu kırsal dünyayı, geçtiğimiz yıl kırsal bir alanda varolma kararlılığı taşıyan Baksı Müzesi’ne götürdü. Bu nedenle sergi, sanatçının yapıtlarıyla kırsala olan yolculuğu olarak da değerlendirilebilir.
Nuri Bilge Ceylan sinemasında olduğu gibi fotoğraflarında da yaşamı bir zamanlar katmanı olarak anlatır. Bu katmanlaşma geçmişe yönelik görsel üst üstelikle geleceği besleyen bir kutlamadır. Bu anlamda sinemayla fotoğraf arasında medyum farklarından söz edilebilir. Ancak söylem bütünlüğü asla değişmez.
İşte Usta Yönetmenlerin Daha Önce Bilmediğiniz Sanat Eserleri :
Bir Şehirde Sanatın Evrenselliği Yankılanıyorsa, O Gün 19. Contemporary Istanbul Günüdür!
bir ay önceCaeli’de Alice’inizi Keşfetmenin Tam Zamanı Mı Dersiniz?
2 ay önceHayatınızdaki İzleri Bu Sergide Keşfetmeye Var Mısınız? | Yazan Fulden Karayel Okumuş
3 ay önceTesadüfün Sanata Dönüştüğü Yer: Olafur Eliasson’un İstanbul Boğazı’ndaki Sergisi | Yazan Fulden Karayel Okumuş
4 ay önceMücevher Tasarımcısı Ali Rıza Akdolu'nun Aliens Heykellerinin Sırrı 1 Milyon Yılda Mı Gizli? | Yazan Fulden Karayel Okumuş