“Güneş artık yengeç burcunda ve sahne sizin dilerseniz başlayalım. Bu dört hafta boyunca gelen her fırsatı sevgi ile kabul edin. Ama acele de etmeyin diyor gökyüzü sizlere.”
Haziran ayı, güneş tutulması ardından yeni ay. Peşi sıra fırsatları ile yengeç burçlarını mest edeceğe benziyor.
Pırıltılı bir ay ayaklarınızın altında. Şimdi dilerseniz yengeç burcu ve büyük sanatçısının benzerliklerinden bahsetmek için sizleri gökyüzünden, yeryüzüne davet ediyorum.
Gustav Klimt, birincil resim konusu kadın bedenidir. Resimlerinde aşık olduğu bir kadını sık sık model olarak kullanır. Eserlerinde ince dekoratif süslemelerle beraber zarif bir erotizm göze çarpar. Bazı tablolarında gerçekten de saf altın kullanmıştır.
Aşık olduğu bır kadını, doğal görünmeyen bir şekilde resmediyor ve bunu ya çıplak ya da altın rengiyle donatıyor.
Gustav Klimt’in bu altın merakı nereden geliyor diye soracak olursanız; bu hayranlığının kaynağı hiç şüphesiz, bir altın gravürcüsü olan babasından geliyordu.
“Kendimi hissettiklerimde arıyorum” der bir yengeç.
Babası Bohemyalı kuyumcu Ernst Klimt ve Viyanalı Anna Firisher’ın yedi çocuğundan ikincisi olarak 14 temmuz 1862 yılında Viyana’da dünyaya geldi.
Gustav Klimt ile erkek kardeşleri Enrst ve George babalarının izinde, sanatsal yeteneğe sahip olduklarını küçük yaşlarda göstermişlerdi. 14 yaşındayken Gustav ve Ernst, Viyana Uygulamalı Sanatlar Üniversitesi’ne kayıt oldu. Orada başka bir ressam olan Franz Matsch ile yakın arkadaş oldular.
“Yengeç burcu, yakınlarını ve arkadaşlarını çok sevmelerine rağmen bunu pek belli edemezler.”
Mezun olduktan sonra Klimt, erkek kardeşi ve arkadaşı Franz ile Sanatçılar Şirketi’ni kurarak kamu projeleri ve duvar resimleri için komisyon almaya başladı. 1881’de üçü eserlerini tanıtmak için Ressamlar Kumpanyası’nı kurdu ve sonunda saygın iş siparişleri ve yaygın bir ün kazandılar.
Cömert ve paylaşımcı olan yengeç burcu, başarısını da paylaşmayı sever.
Dört yıl sonra, 1892’de büyük bir trajedi yaşandı: Klimt’in babası ve kardeşi Ernst aynı yıl öldüler ve Gustav tüm ailesine bakma sorumluluğunu üstlendi. Bu trajedi Klimt’in çalışmalarını da büyük oranda etkiledi. Kısa süre sonra daha sembolik ve erotik olan yeni bir tarz geliştirdi. Bu da onun sanat tarihinde bir efsane haline gelmesini sağladı.
Yeni şartlara kolay uyum sağlayabilen yengeç insanı, her koşulda farkını ortaya koyar.
Bu akım Avusturya’ya hayli geç ulaşmıştı ama yavaş yavaş Klimt gibi yenilikçi ressamlar Fransızlar’ın yeni renk ve teknik kullanımını benimsedi.
Avusturya resim sistemi her gelenekçi tavrın yaptığı gibi bu yeniliğe ayak diredi; Viyana Görsel Sanatlar Derneği, empresyonizmi ve onun simgelediği her şeyi reddetti.
Geleneksel ve yenilikçi ressamlar arasında bir kaç yıl boyunca çelişkiler sürdü.
Ressamlar Evi’nin, aralarında Klimt’in de bulunduğu yirmi kadar üyesi istifa etti ve Viyana Ayrılıkçıları’nı örgütlediler; Klimt bu örgütlenmenin en seçkin üyesi oldu.
RESMİN, ASİ İSMİ KLİMT
Gustav Klimt 1897’de genç sanatçıları etrafında topladı ve yeni bir hareket başlattı. Bu hareket Viyana’da Viyana Sanat Okulundan ayrılan sanatçılar tarafından başlayarak Secession adını aldı.
Kısa bir süre sonra secession grubu ile birlikte bir sergi açtı. Bu sergi için, Beethoven’ın 9.senfonisine ithafen bir friz hazırlattı. Bu frizlerde çizdiği kadın figurleri çıplaktı ve doğurganlığı temsil edecek şekilde resmedilmişti. Bu doğurganlık, o dönemde sonsuzlukla bağdaştırıldı.
1892 yılında Viyana Üniversitesi Büyük Salonu’nun tavanı için bir dizi büyük alegorik resim yapmaya davet edildi. Klimt’ten Hukuk, Tıp ve Felsefe’nin alegorilerini resimlemesi istendi. Yeni üslubunu ortaya koyan sanatçı, erotik simgeleri yüzünden tepki aldı.
Sonu gelmez komite toplantıları, basında aralıksız çekişmelere zemin hazırladı. Komisyon resmi bir toplantı yaptı ve resimler parlamentoda tartışma konusu oldu.
Klimt bu çekişmelerin üstünde kalmaya gayret etti; 1904’te sanat komisyonuna yazarak, mukavelesinden çekilmek istediğini belirtti. Artık halkın algısında Klimt, kamunun zevkine uymaya isteksiz bir radikaldi.
Tartışmalardan hiç hoşlanmaz yengeç insanı. Kimsenin müdahalesini sevmez.
Kendine ait olan her şeye sahip çıkar, bazen kötü gibi gözükse de…
Kadınlar hiç şüphesiz Klimt’in gözde konularıydı. Altın Evre diye adlandırılan döneminde yaptığı, en ünlü eseri olan Öpücük (The Kiss) bir kadını öpmek için uzanmış bir erkeği betimler. Erkekler resimlerine girdiği zaman, yüzleri çoğu kez örtülü ya da gizlidir. Kadın yüzünü erkeğe doğru yan yatırmıştır. Koyu renk saçındaki yapraklardan oluşan çelenkle betimlenen erkek, eski bir Yunan Tanrısı olabilir.
Kadının saçlarındaki ve boynundaki çiçekler bir hale gibi ışık saçar…
Kadının elbisesini süsleyen altın ve gümüş varaklar, ince gümüş çizgiler ve renkli dairesel desenler Klimt’in dişilik ve doğurganlık sembolleridir.
Erkeğin üstündeki giysi ise siyah, beyaz ve gümüş renkli dikdörtgenlerin yer aldığı erkeksi sembollerle süslenmiştir.
Erkek ve kadın arasındaki karşıtlık
“Çift, rengarenk çiçeklerle kaplı bir yatağın üzerinde diz çökmüştür; altın renkli sarmaşık kadının ayak bileklerinden sarkar.”
Aşık olduğu zaman hiç kimseyi gözü görmeyen yengeç insanı. Aşkını sarar sarmalar.
1910 yılında, Klimt’in üslubu değişmeye başladı. Aşırı derecede süslü yaklaşımdan uzaklaşmaya başladı. Adele Bloch-Bauer’in 1912’de yapılmış ikinci bir portresinde abartıdan uzak bir altın boya vardır. Renk daha ön plandadır; beyazlara bürünmüş Adele mavi, yeşil ve pembe bloklar önüne konmuştur.
Gustav Klimt, bu yeni üslubu geliştirecek vakti bulamadı. 1.Dünya Savaşı’nın başlamasıyla sanatçının sanatsal verimi kısıtlandı.
11 Ocak 1918’de ressama felç indi.
Kısmen felç geçirmiş olarak hastaneye götürüldü, orada zatürre oldu ve 6 Şubat 1918’de öldü.
Klimt sanatını tutkuyla icra eden, resim yaparken kaftan giyen, utangaç ama büyüleyici. Kedisine tapan ve kadınlara hayran. Aşk’a inanan ama hiç evlenmemiş olan efsane ressam.
“Benim hakkımda bir şey bilmek isteyenlerin eserlerime dikkatlice bakmaları, ne olduğumu ve ne yapmak istediğimi anlamaya çalışmaları yeterli.” Gustav Klimt
İçi dışı bir, özü sözü bir olan yengeç burcu insanı.
Gustav Klimt kadar duyarlı mısın?
Yengeç burcunun sert kabuklarına, içinde yatan duygusallığa en iyi örnek olan; Edgar Degas’da burcunun naif özelliğini balerinleri’nin zarif endamlarıyla eserlerinlerinde gösteren Fransız ressam, heykeltraş ve çizer. Degas tekniği ve üslubuyla burcunun özelliklerini yansıtan bir sanatçı.
Edgar Degas - Dans Dersi
Modern sanat hareketinde yer alan, büyük Ekspresyonist ressam Marc Chagall. Memleketinin hatıralarına bağlı kalan: “Ben ve Köyüm” eseriyle, yengeç burcu gibi geçmişine sadık bir sanatçı.
Önümüzdeki ay yattığı yerden belli olan, yelelerinin ardında yatan egosu ve dimdik duruşu ile aslan burcu ve sanatçısıyla tekrardan görüşmek üzere.
Yazı: Yasemen Çavuşoğlu
Yazı ve Fotoğraflar: Yasemen Çavuşoğlu
Karanlığa Selam: Karanlık Eserleriyle Sanata Işık Tutan Ressamlar | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Gizemleriyle Leonardo Da Vinci | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Sevdalı Kadın: Tomris Uyar | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Kusurların Mükemmeliği: Wabi-Sabi & Kintsugi | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Modigliani ve Ebedi Aşkı Jeanne | Yazan Yasemen Çavuşoğlu
Yorum yapmak için tıklayın