Bir Kedi Gördüm Sanki | Yazan Zuhal Demirarslan
Kim yaşamının her alanında özgür ve stressiz olmak istemez ki? Yalnızca eylemlerimizde değil kafamızın içinde de özgür olmayı düşleriz. O çok moda olan “akışa bırakmak" sözünün gerçekten hakkını vermeyi, anlamlı ve doyumlu bir yaşam sürmeyi. Kediler bunu ezelden beri hiç çaba göstermeden yapabiliyorlar. Benimsedikleri yaşam felsefesi; yemek, uyumak, oynamak ve sadece hoşuna giden şeyleri yapmak. Bizlerin gündelik yaşamlarımızda işimize yarayacak pek çok yeteneğe kediler doğal olarak sahipler. Özgür, dingin, meraklı, zarif, gözlemci, sessiz ve karizmatikler. Siz hiç bir kedinin kendinden şüphe duyduğunu gördünüz mü? Asla. Kendine güveni tamdır. Öyle ki kedi bir mekana girdiği zaman varlığı hissedilir. Doğal bir karizması vardır. O hiç bir zaman rol kesmez. Zira buna ihtiyacı yoktur. Olduğu gibidir. Dikkat çekmek için kendini bir şekle sokmaya gerek duymaz. İçten ve sadık bir dosttur. Sizi severse, bilge bakışlarıyla halinizi hatırınızı sorar, oyunlarıyla sizi neşelendirmeye çalışır. Kedilerle ilgili bu satırları yazmamın nedeni, Ardan Özmenoğlu’nun “bir kedi gördüm sanki” adlı sergisi. Ardan, dokunduğu her şeyi sanat eserine çevirebilen sanatçılardan. Yıllar önce Sezen Aksu’nun “Bir Kedim Bile Yok” adlı parçasının ne anlama geldiğine kafa yorarak bunun üzerinde çalışmaya başlamış. Hayatımızı paylaştığımız kedilerin portrelerini, bıyıklarını, gözlerini, patilerini, yürüyüşlerini ve bize yaşattığı o eşsiz duyguları tuvallerine yansıtmış. İstanbul’da yaşayan kedileri merkezine alan sergide, post-it notlarla oluşturulmuş onlarca farklı kedi karakterini görebilirsiniz. George Bernard Shaw, “İnsan kediyi anladığı ölçüde uygarlaşmıştır” diye boşuna söylememiş:) Dünyaya kedinin gözleriyle bakmak, onların sessiz, dingin, rahatlatıcı enerjilerini solumak için kısa bir mola verin ve Ardan Özmenoğlu’nun kedilerini ziyarete gidin. Sergi 9 Kasım’a kadar Ekavart Gallery’de. Yazı: Zuhal Demirarslan
Yazı ve Fotoğraflar: Zuhal Demirarslan
Yorum yapmak için tıklayın