Mottosu “Sanat ulaşılabilir olmalı” olan, oldukça genç bir müzeden bahsetmek istiyorum. Amsterdam’da küçücük bir müze olarak başlayan bu yolculuk, Barcelona ve şimdi Londra’da sanatseverlerle buluştu.
2016 yılında Amsterdam’da çağdaş sanatın daha kolay erişilebilir bir formunu sunma ve aynı zamanda sosyal bir etkileşim aracı olması gerekliliğini savunan müze, şehrin en prestijli bölgesi Museumplein’deki tarihi Villa Alsberg’de açıldı ve kısa zamanda şehre gelen turistlerin ilgi odağı oldu. 2018’de Barcelona’da açılan müze, genç sanatçılar ve dijital sanat gibi çok taze bir kavrama ait eserlere ev sahipliği yaptı. Londra’da, şehrin kolaylıkla erişilebilir bir semti olan Marble Arch’da açılan müze, pek çok çağdaş sanatçının adeta imzası haline gelmiş kült eserlerine ev sahipliği yapmakta.
Üç katlı müzenin girişinde sizi Jeff Koons’un renkli ve eğlenceli dünyası karşılıyor. Sanatçının, çocukluğunda Winnie the Pooh çizgi filmindeki Eeyore karakterinin mavi ve hafif depresif halinden etkilendiği çalışması:
1999 Donkey
Amerikalı pop-art sanatçısı Tom Wesselmann’ın 1960 yılı çalışması:
Tüketim ve arzu temalarında kadını nesneleştirmekten çekinmeyen sanatçının eseri: Smokers
Damien Hirst’ün 2006 yılı çalışması: The Human Voice
Müzenin vitrininde sergilenmekte. Binlerce kelebeğin ölümü ne kadar sanatsal bir değer taşır, ben bilemiyorum ama Hirst’ün sanat için canlılara zarar vermesini rahatsız edici buluyorum.
Daniel Arsham - Porsche 911-S
Amerikalı çağdaş sanatçı, özellikle otomotiv ve sinema tarihinde kullanılan spor arabalara olan ilgisi ile bilinmekte. Burada 1975 Porsche 911 S Coupe versiyonu sunuluyor. Araba, dış gövdenin ve iç kabinin her santimini kopyalayarak tam bir hassasiyetle dökülmüş. Arsham, çalışmalarında genellikle kum, kuvars, pirit ve volkanik kül gibi jeolojik malzemeler kullanmakta. Sanatçı evreninde, bu eserleri binlerce yıl sonra bir dönüşüme maruz kalmış, aşınmalar geliştirmiş ve kristalleşmeye uğramış halde sunuyor.
Yine Amerikalı ünlü sokak sanatçısı Keith Haring’e ait büyük boyutlu bir çalışma:
Sokak sanatçısı olan Haring, çalışmalarında erişilebilirliğe öncelik vermiştir. Sanatı, kolayca tanınan görselleri ve sadeliği ile eleştirel mesajları iletmek ve halka ulaşmak için bir araç olmuştur.
Devrimci bir Amerikalı sanatçı olan Jean-Michel Basquiat, ham, politik-şiirsel çalışmalarıyla sanat dünyasında yepyeni bir sayfa açtı desek abartmış olmayız. 1960 yılında Brooklyn’de doğan sanatçının annesi, genç yaştan itibaren en büyük destekçisi oldu. Mezuniyetinden bir yıl önce liseyi bırakmasına rağmen, New York sokaklarında sanat eserlerinin yer aldığı sweatshirtler ve kartpostallar satarak geçimini sağladı.
Benzersiz bir sembol dizisi aracılığıyla deneyimini ve dünyaya bakış açısını dile getiren sanatçı, sanatıyla bize güç, dayanıklılık ve kültür temalarıyla ilham vermeye ve meydan okumaya devam ediyor.
“Hiçbir zaman sanat okuluna gitmedim, okulda aldığım tüm sanat derslerinden kaldım. Sadece baktım… Sanırım sanatı orada öğrendim, ona bakarak.” - Jean-Michel Basquiat
Pop-art denince Andy Warhol’suz bir müze düşünülebilir mi?
1950’lerde ayakkabı sektöründe tasarımcı olarak başlayan, Glamour ve Harper’s Bazaar gibi moda dergileri için illüstratör olarak kariyerine başlayan sanatçı, her ayakkabıya ustaca benzersiz bir kişilik verdiği için “ayakkabı ticaretinin Leonardo da Vinci’si” lakabını aldı.
Warhol, hayatının son on yılında, kendisine farklı ayakkabılarla dolu bir kutu gönderen yakın arkadaşı, moda tasarımcısı Roy Halston’ın sipariş ettiği bir dizide ayakkabı konusunu yeniden ele aldı. Yere boşaltıldığında kendiliğinden oluşan görüntü Warhol’u büyüledi ve onu bu sahneyi fotoğraflamaya adeta zorladı. Bu Polaroidler, sanat eserlerinin temeli oldu.
Seriyi farklı kılan şey, Warhol’un baskı sürecinde elmas tozunu yenilikçi bir şekilde kullanarak ışıltılı, dokulu bir yüzey yaratmasıydı. Bu lüks dokunuş, kompozisyonu moda ve güzel sanatların sofistike bir karışımına yükselterek, Pop sanatçısı olarak ticari tasarım ile yüksek sanat arasındaki sınırları bulanıklaştırma yeteneğini ortaya koyar.
Selfportrait-Camouflage, 1986
Kamusal bir figür olan, “Ben bir makineyim,” diyecek kadar materyalleşen sanatçının aynı zamanda ne kadar maskeli ve korunaklı olduğunu gösteren müthiş bir otoportresi. Sanatçının son otoportrelerinden biri olarak günümüze ulaşan bu çalışmada, sanatçının hayatında deneyimlediği çelişkiyi ve ikililiği gözler önüne seriyor.
Andy Warhol, Queen Elizabeth II, 1985
Pablo Picasso, The Painter, 1964
Kubizmin kurucusu, 20. yüzyılın yaşayan en ünlü sanatçısı olma unvanını elde eden Picasso ve onu ikonikleştiren Breton stili tişörtü ile kendi portresi.
Altkatta, farklı disiplinlerde sürrealist üretimleri olan genç sanatçı Miranda Makaroff’a ait bir duvar halısı:
Daddy’s Fairytale, 2024
PAK, WhlsBe ve Beeple NFT’leri
NFT konusu benim için hâlâ bitcoin kadar karmaşık, maalesef.
Anthony James’e ait aynalı küreler
Işık oyunları, LED’ler, aynalarla görsel bir şölen sunan enstalasyonları ile tanıdığımız genç ve yetenekli sanatçı, 2021’de Oxford Street Flannels mağazasının vitrinini 3 düzine dijital tuval ve 33 milyon LED ile donatmış; aynı yılın Aralık ayında Marble Arch’da yukarıdaki kürelerin küp versiyonlarından oluşan 12 enstalasyonu sergilemişti.
Reflection My Heart in You
Lorenzo Quinn ve BREAKFAST’ın müthiş eseri. Kinetik çalışma, sizin hareketleriniz ile etkileşim halinde. Eserin merkezinde, kalbi dinamik bir hafıza bankasına dönüştüren BREAKFAST’ın etkileşimli ve kinetik katkısı bulunuyor. Sanat ve mühendisliği birleştiren BREAKFAST sanat stüdyosunun yenilikçi yaratıcılığı, Lorenzo Quinn’in müthiş heykelleri ile birleşince ortaya olağanüstü bir eser çıkmış. BREAKFAST’ın 2011’den beri çalıştığı bir ortamda 3.000’den fazla flip-disk kullanarak eserle etkileşimleri kaydediyor ve tekrar oynatıyor; anıları sağlamlaştırıyor ve izleyicileri sanat eserinin ayrılmaz bir parçası olmaya davet ediyor.
Daniel Arsham, Lunar Garden
Güzel sanatların pek çok disiplininde üretimlerini sürdüren genç sanatçının eserlerinde konu çoğunlukla zamanın geçişkenliği. Adeta bir zaman arkeologu gibi dünü, bugünü ve yarını bir araya getiriyor. Bu arada, renk körü olan Daniel Arsham, gerçeküstü bir kalite elde etmek için rengi seyrek kullanıyor ve izleyicileri yaşanmış zamanın hızını hatırlamaya ve sorgulamaya davet ediyor.
Üç kattan meydana gelen serginin -1. katından serginin devamı için 1. kata geçiyoruz.
Chris Levine’e ait 3 çalışma
Işığı yaratıcı bir şekilde kullanmasıyla tanınan İngiliz sanatçı Chris Levine’in çalışmaları arasında lazer enstalasyonları, hologramlar ve fotoğraflar yer alır. Sanatında ışığın etkisini kullanırken sınırları zorlayan teknikler kullanan sanatçının eserlerinden Rocketman (2024) ve She is Light (Kate Moss), ayrıca duvarda Kraliçe’nin Jubilee versiyonu çalışmaları dikkat çekiyor.
Londra’da sokaklarda, bina girişlerinde karşınıza çıkabilecek Julian Opie figürleri… Çok belirgin tarzında pop, minimalizm ve grafik tasarım yer alır. Günlük yaşamı basitleştirerek ve yeniden yorumlayarak görme biçimimizle adeta oynar.
Banksy, Bean Field, 2009
Brian Donnelly (KAWS)
1974 doğumlu Brian Donnelly, namı diğer KAWS. Grafiti sanatçılığından günümüz çağdaş sanat ve pop kültürünün ikonik ismi haline gelen bu genç sanatçının eğlenceli figürü Chum. Büyük, canlı bir vücut ve ağızsız, üstü çizilmiş gözler gibi KAWS’nin imza motifleriyle karakterize edilmiş, abartılı ve karikatürize bir figür.
“Bir noktada çizgi filmlerin kültürler ve farklı ülkeler arasında insanların veya dillerin yapamadığı bir şekilde seyahat ettiğini fark ettim.” - KAWS
Our Outer Space 2018 ve Superflat
1962’de Tokyo’da doğan Takashi Murakami, geleneksel Japon sanatını modern, küresel temalarla harmanlayan parlak, pop-art tarzıyla tanınan Japon çağdaş sanatının en önemli isimlerindendir. Sanatçının çağdaş çalışmaları, “Superflat” olarak bilinen bir hareket ve tarzda Japon manga, anime ve Batı pop kültürünün unsurlarını bir araya getirdiği için parlak bir tezat oluşturarak eğlenceli aynı zamanda derinlikli olarak tanımlanabilir. Heykelleri, resimleri ve enstalasyonları tuhaflık ve şakacılıkla doludur. Aynı zamanda tüketim, küreselleşme ve çağdaş toplumda sanatın rolü gibi daha derin temalar da aynı eserde yer alıp izleyiciyi her zaman şaşırtabilmektedir.
Marina Abramović, Chair for Human Use 2015
Marina Abramović’in Şifa Frekansı, maddi ve maddi olmayan, fiziksel ve ruhsal arasındaki sınırları keşfetmeye bir yolculuk adeta. Sanatçının çağdaş tüketici kültürü söylemlerine, ruhsal zenginleşmeden kolektif bir kopuşa yönelik bir eleştirisi.
Sanatçı, sanatın şifa ve ruhsal uyanış için bir kanal görevi gördüğü bir alana geçiş için izleyiciyi harekete geçirir. Abramović, bedeni temel pozisyonlarda harekete geçirerek bizi gündelik nesneler hakkındaki bilgimizi sıfırlamaya zorlayan performatif bir diyaloğun içine çeker. Performanslarında gözlemciler katılımcı olabilir ve katılımcılar gözlemci olabilir; bu, sanatçının sıkça başvurduğu bir yöntemdir.
Tracey Emin’e ait neon işler.
Damien Hirst, Last Memories in a Fragmented Paradise 2003
İlacın gücü bağlamında sanat, bilim ve inanç üzerine tartışmalı araştırmalarını ele alan bir çalışma. Mükemmel yuvarlak hapların sunumu, aynalı steril bir hastane dolabında sonsuza kadar tekrarlanıyor. Sanatçı, ilaç endüstrisinin kâr odaklı gündemini eleştirerek, dünya çapında tüketilen ilaçların etkinliğini sorguluyor ve “Mal gibi hissettirmeye başlayan bedenlerimiz” diyor.
Sanatçıya göre günümüz insanı, yazılım güncellemesi gibi kusurlarını hızla onarmaya ve kendisinin yeni, şık bir versiyonunu yeniden inşa etmeye çalışıyor. Eser, cennette elde edilebilen mutluluğu sağlamak için acıyı silen ilaçların baştan çıkarıcı vaadini ve tüketim kültürü ile sağlık ve mutluluk arayışımız arasındaki karmaşık ilişkiyi incelemesi açısından oldukça ilginç.
Yayoi Kusama, Fire 1988
Geleneksel bir Japon uçurtması olarak gökyüzüne uçmak üzere tasarlanan Fire, Kusama’nın sonsuz alemleri keşfetme temasını temsil ediyor. Uçurtma, beyaz bir zemin üzerinde yüzen kırmızı, kurbağa yavrusu benzeri şekillere sahip.
Moco müzesinden çıkarken düşündüm de, bana adeta 100 Soruda Felsefe ya da çağdaş sanat gibi küçücük, hap gibi kitapları anımsattı. 20. yüzyıl çağdaş sanatına ait önemli, dikkat çekici isimleri ve eserlerini kısaca bir çocuğa bile anlatabilecek yalınlığa sahip bir müze.
Çağdaş sanattan hiç anlamıyorsanız, Tate Modern veya MoMA gibi devasa müzelerde kaybolup eser aramak hoşunuza gitmiyorsa, en azından bu yüzyılda neler yapılmış, bu isimler kimlerdir diye merak ediyorsanız, cep kitapçığı gibi harika bir müze. Benden tavsiye…
Yazı ve Fotoğraflar: Nurdan Ateş
Yazı ve Fotoğraflar: Nurdan Ateş
MoMA'nın Kuruluşunun Arkasındaki Gizemli Kadın: Lillie P. Bliss
David Hockney’nin Renkli Dünyasına Yolculuk: Londra’da Büyüleyici Bir Sergi
Sonbaharın Habercisi: Frieze Sculpture 2024
Marina Abramović Kraliyet Sanat Akademisi’nde Retrospektif Sergi Açan İlk Kadın Sanatçı Oldu! I Yazan Nurdan Ateş
Kenan Yavuz Etnografya Müzesi'nde Hasat Sonu Şenliği I Yazan Nurdan Ateş
Yorum yapmak için tıklayın