Türkiye'nin İlk Özel Müzesi: Sadberk Hanım Müzesi 40 Yaşında! | Ebru Nalan Sülün

Ebru Nalan Sülün

3 yıl önce

1980 yılında açılışı gerçekleşen Sadberk Hanım Müzesi bu yıl; 40. yılını kutluyor. Müze koleksiyonundan oluşturulan bir seçki, 40. yıl etkinlikleri kapsamında İstiklal Caddesi’nde bu kez görünür kılınıyor. “Meşher” de müze koleksiyonundan bir seçkiyi güncel ve dinamik bir sergileme yöntemi ile kente sunan “Sadberk Hanım Müzesi”; böylelikle eserleri küratöryel bir yaklaşım ile düzenleyerek daha fazla izleyene koleksiyonu izleme şansı sunuyor. Bir müzecilik yaklaşımı olarak oldukça olumlu ve önemli olan bu kutlama sergisinin, “Sadberk Hanım Müzesi” başta olmak üzere müzelere olan ilgiyi, farkındalığı ve merakı artıracağını düşünüyorum. Ayrıca; “Meşher” in şeffaf, camla kaplı ve iç mekâna dair merak uyandıran dış cephesinin de tüm sergilerde olduğu gibi bu sergide de aidiyet ve görünürlük açısından bir avantaj sağlayacağı kesin.

Müze bilimi araştırmalarında; müze binaları, imajı, koleksiyonları, sosyal çevreleri, müze vizyonu, koleksiyon- süreli sergi ilişkisi, müze eğitimleri, müzelerin halk ile kurduğu temas, eğitimler ve aidiyet oluşturma … gibi pek çok problem tartışılır ve tartışılmaktadır. Her geçen gün, müzecilik bilimi; çemberi genişleterek farklı sorunsalları bu tartışma alanlarına eklemeye başladı. Kezâ; Covid dönemi de bildiğimiz üzere bu konuda dijitalleşme, sanal sergiler, müzeler vb gibi çok farklı alanlar, tartışma sahaları yarattı…

Tüm bu sorunsallar düşünüldüğünde; Türkiye’nin ilk özel müzesi olan ve 2000’li yıllarda Türkiye sanat ortamını dönüştüren, özel müze faaliyetlerine öncülük eden “Sadberk Hanım Müzesi” nin, 40. yıldönümü sergisi için daha merkezi bir konumda ve sanat dünyasının uğrak yeri olan “Meşher” i seçmesi de oldukça önemli bir adım. Bir Vehbi Koç Vakfı (VKV) kuruluşu olan “Meşher” de gerçekleşen serginin küratörlüğünü ise; “Sadberk Hanım Müzesi” müdürü Hülya Bilgi üstlenmiş. Müzenin Arkeoloji ve Türk- İslam Sanatı koleksiyonlarından derlenen ve 200’ü aşkın eseri bir araya getiren serginin diğer önemli unsurlarından birisi ise; müze mekânına alternatif bir sunum alanı ve sergileme yöntemi olanağı yaratılmış olması. Ayrıca; müzenin tüm koleksiyonuna hâkim, müzenin müdürünün sergi küratörü olarak seçilmiş olması da bu yıldönümü sergisinin bir sentez niteliğine dönüşmesine neden olmuş.

“Mâziyi Korumak: “Sadberk Hanım Müzesi’nden Bir Seçki” sergisi, 2020 biterken oldukça anlamlı ve önemli bir müzecilik girişimi olarak kayıtlara geçirilmesi gereken bir sergi etkinliği. Müzelerin; halk ile yakınlığını artırması, koleksiyonlarının ve tarihçelerinin görünür kılınması amacıyla bu tarz küratörlü sergilerle müze dışı mekânlarda da paralel etkinlikler, sergiler düzenlemelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Müze koleksiyonları genellikle müzelerde belli başlıklar ya da küratör seçkileriyle görünür kılınmaktalar. Pek çok eser ise; depoda sergileme alanı yokluğundan sergilenemiyor, yazıları yazılamıyor, kataloglarda yer alamıyor. Tüm bu nedenlerle, eserler yaşadığı zamana faydalı olamayıp depolarda görünür olmayı bekliyorlar. Bu tür sergilerin sayısı artırılarak depo eserlerin de görünür kılınması, tarih araştırmacıları ve izleyenlerle buluşması sağlanabilir. Elbette paralelinde de yayınlarla belgelenmesi gerekir… Bu konu; oldukça detaylı tartışılması, yazılması gereken bir konu…

Tarihimizin ilk özel müzesi olan “Sadberk Hanım Müzesi” nin açılışının gerçekleştiği 1980 yılı ve o dönemde var olan koleksiyonculuk, müzecilik gelişiminden de söz etmek istiyorum. Ve tabii; “Sadberk Hanım Müzesi” nin açılış öyküsünden….

1970’li yılların sonu, özel galeri sayısının arttığı, banka koleksiyonlarının oluşmaya başladığı, sermaye sahibi isimlerin taleplerinin belirginleşmeye başladığı bir dönem olarak nitelendirilmektedir. 1970’li yılların en önemli gelişmelerinden birisi ise, İstanbul dışında Ankara’da bir ‘Resim Heykel Müzesi’ açma gerekliliğinin tartışmaya açılması idi. “İstanbul Resim Heykel Müzesi” nin 1976 yılında yangın tehlikesi nedeniyle kapalı tutulması, sanat gündeminde eleştirilmiş ve bu durum Türkiye’deki müzecilik sorununun gündeme getirilmesine neden olmuştu[1]. 1970’li yıllarda başlayan, yoğun bir koleksiyon çalışması ve arayışının ardından “Ankara Resim Heykel Müzesi” açılış çalışmaları 1980 yılında sonlandırılmıştır.  İstanbul dışında açılışı gerçekleştirilen ilk devlet müzesi olan “Ankara Resim Heykel Müzesi” nin açılışı 1980 yılında gerçekleşmiştir.

Türkiye’nin ilk özel müzesi olan “Sadberk Hanım Müzesi” nin açılışı da 1970’li yıllarda başlayan bir hazırlık sürecinin sonucunda 1980’yılındadır. Sadberk Hanım; edindiği koleksiyonunda Türk ve Osmanlı eserlerine yönelmiştir. Kapalıçarşı’da gezmeyi çok seven ve tarihi değeri olan eserleri edinen Sadberk Hanım; çoğunlukla bu alışverişlere çocuklarını da götürerek onların da sanat eserlerini tanımaları için çaba göstermiştir. Suna Kıraç'ın kaleminden Rıdvan Akar'ın yayına hazırlamış olduğu "Ömrümden Uzun İdeallerim Var" kitabından, yayınlardan, sözlü tarih çalışmalarından öğrendiğimiz kadarıyla Sadberk Hanım, tüm ailenin kültür-sanata karşı duyarlılığının mimarı olan önemli bir isim olmuştur. Sadberk Hanım’ın en büyük isteği ise; eşi Vehbi Koç ile bir müze kurmaktır. Sadberk Hanım’ın oğlu Rahmi Koç, Sadberk Hanım’ın eski eserlere olan ilgisini çocukluk çağlarında da hissettiklerini belirterek annelerinin koleksiyoncu kimliği hakkında şu yorumu yapmış: “Annemiz kapalı çarşıyı gezerek eserleri toplarken bizlerden de fikir alırdı. Evde bu konudaki itici güç annemiz idi” [2].

Pera Müzesi’nin kuruluşunun 5. yılı için hazırlanan belgesele bu sözlerle katkı sunan Rahmi Koç, annesi Sadberk Hanım’ın Kapalıçarşı’dan eser satın alırken çocuk olmalarına rağmen onlardan da fikir aldığından söz etmiş. Bu ifadeler, aslında Sadberk Hanım’ın kültür-sanat ve tarih duyarlılığını ailede nasıl inşa ettiğini de anlamamızı sağlıyor. Sadberk Hanım’ın yaşamı süresince edindiği koleksiyonu ölümünün ardından aile üyelerinin çabaları ile açılan “Sadberk Hanım Müzesi” ile müzeye dönüştürülmüş, nesillere aktarılmış.

Sadberk Hanım, 1973 yılında eşi Vehbi Koç’a hitaben yazdığı vasiyetnamesinde koleksiyonu ve müze açma hayallerine dair şu ifadeleri kullanmış: “Hayatım, kocam. Elli senelik hayatımız sona erebilir. Allah senden ve evlatlarımızdan razı olsun. Çok mesut ol. Çocuklara gelince; bugünün en iyi çocukları.Sadberk Hanım, 1973 yılında eşi Vehbi Koç’a hitaben yazdığı vasiyetnamesinde koleksiyonu ve müze açma hayallerine dair şu ifadeleri kullanmış: “Hayatım, kocam. Elli senelik hayatımız sona erebilir. Allah senden ve evlatlarımızdan razı olsun. Çok mesut ol. Çocuklara gelince; bugünün en iyi çocukları. Hep birlikte müzemi yapın. Koç Holding’e kalsın”. "Ömrümden Uzun İdeallerim Var" kitabı[3] bize bu bilgiyi sunar.

Sadberk Hanım, özenle biriktirdiği eserlerin bir müzede sergilenmesi için yaşarken de çok emek harcamış, bu isteği vefatından yedi yıl sonra yerine getirilebilmiştir. Aile üyeleri tarafından gerçekleştirilen müze çalışmaları sırasında 19. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş olan ve 1950 yılında Vehbi Koç tarafından satın alınan Azaryan Yalısı müze binası olarak tasarlanmıştır. Azaryan Yalısı, 1977 yılına dek Koç Ailesi’nin yazlığı olarak kullanılmıştır. Bu tarihten sonra yalı Vehbi Koç Vakfı’na bağışlanmış ve restorasyon çalışmaları başlatılmıştır. Sedat Hakkı Eldem’in 1978-1980 yılları arasında gerçekleştirdiği restorasyon çalışmalarının sonucunda Azaryan Yalısı, 14 Ekim 1980 tarihinde “Sadberk Hanım Müzesi” olarak hizmete açılmıştır. Böylece; ‘Sadberk Hanım Müzesi’ ile Türkiye’de özel müzecilik tarihinin ilk örneği müzecilik dünyasına kazandırılmış oldu. Müzenin açılabilmesi için aile, özel kişilerin de müze kurabilmesine imkân veren yasanın çıkarılması için emek vermiş ve sonunda bu yasa kabul edilmiş, Türkiye’nin ilk özel müzesi de böylece açılmıştır. Dolayısıyla, bu özel müze girişimi, müze kurma sürecine dair yasal yolların da değişimini sağlamış ve bu açıdan da öncü olmuştur.

“Sadberk Hanım Müzesi”, açılışının ardından 1981 yılında vefat eden Hüseyin Kocabaş’ın koleksiyonunu da 1983 yılında satın alarak koleksiyonunun gücünü artırmıştır. Bu noktada; kaybolma riski taşıyan koleksiyonların müze koleksiyonlarına toplu alımına dair de bu girişim, 1983 yılı için oldukça öncü ve önemli bir girişim idi. Müze, 1983 yılında Hüseyin Kocabaş’a ait arkeolojik eserlerin sergilenebilmesi amacıyla var olan müze binasının yanına ek bir yapı oluşturdu.  Mevcut müze binasının yanında yer alan, yarı yıkık haldeki yalı satın alınmış, İbrahim Yalçın tarafından restorasyon projesi gerçekleştirilmiş, müze inşaatı 1988 yılında tamamlanmış ve yeni bina 24 Ekim 1988’de hizmete açılmıştı. Bu restorasyon süreci çağdaş müze uygulamaları ve restorasyon süreci nedeni ile 1988 yılında “Europa Nostra” ödülüne sahip olmuştur.

Müzenin bu yapısına ise; müzenin kuruluşundan itibaren hem müze koleksiyonunun gelişimi, hem de müzecilik çalışmalarına katkısı nedeniyle “Sevgi Gönül” ün ismi verilmiştir. Müzenin açılış sürecinde sunduğu emeklerin yanı sıra Sevgi Gönül, 2003 yılında vefatına dek müzenin icra komitesi başkanlığını da üstlenmiştir. Sevgi Gönül, müze çalışmaları kapsamında yurtdışında gerçekleştirilen müzayedelerden pek çok İslam ve Osmanlı dönemine ait eseri satın almış ve bu yolla eserlerin ülkemize getirilmesini sağlamıştır.

 ‘Sadberk Hanım Müzesi”, arkeoloji ve Erken İslam, Selçuklu, Eyyubi, Memluk, Timurlu ve Safevi dönemlerine ait eserlerin yanında Osmanlı sanatının en seçkin örneklerini barındıran, 19.000’i aşan eser sayısı ile “Arkeoloji” ve “Türk-İslam Eserleri” bölümlerinden oluşmaktadır. Müze, Türkiye’de özellikle 2000’li yıllarda sayıları artan özel müze girişimlerinin bu yönleri ile öncüsü olmuştur.

“… Sadberk Hanım Müzesi’nin de özellikle üzerinde durduğu, kültürel mirasın korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasının önemine dikkat çeken sergi, Anadolu uygarlıklarının ve Osmanlı sanatının seçkin örneklerindeki yaratıcılığın ve ustalığın öyküsünü nadide nesnelerle ziyaretçilere sunuyor…” küratör açıklaması ile sunulan “Mâziyi Korumak: Sadberk Hanım Müzesi’nden Bir Seçki” sergisi, korona şartlarına da uyum sağlayarak yaz sonuna dek 16 Aralık 2020–1 Ağustos 2021 tarihleri arasında Meşher’de izlenebilir… İzleyebilmek için şansımız bol demektir…

[1] Ankara Resim Heykel Müzesi’nin açılış süreci, o yıllardaki müzecilik tartışmaları, koleksiyonculuk tarihi ve Sadberk Hanım Müzesi’nin açılış süreci hakkında daha detaylı bilgi edinmek için “Türkiye’de Çağdaş Sanat Koleksiyonculuğu” kitabımın ilgili bölümleri incelenebilir.

[2] ‘Bir Düşün 5 Yılı’. (2010). 1.25 dak. Pera Müzesi, İstanbul.   

 

[3] Akar, R. (ed.). (2006). Ömrümden Uzun İdeallerim Var. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Yayını, İstanbul.

Yazı: Dr. Ebru Nalan SÜLÜN / Sanat Tarihçi-Sanat Eleştirmeni (AICA-TR)

Yazı ve Fotoğraflar: Ebru Nalan Sülün

Paylaş:


Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

En Çok Okunanlar