Behruz Kuul | Ağlayan Söğüt | Santral İstanbul | Enerji Müzesi
132 B izlenme 29.03.2023Behruz Kuul
Ağlayan Söğüt
28 Kasım - 31 Aralık 2022
Santral İstanbul - Enerji Müzesi
Çocukluğundan itibaren resime olan tutkusunu üstün yeteneğiyle ortaya koyan Behruz Kuul’un sanat yolculuğu doğduğu topraklarda, Nahçıvan’da başladı. İlk olarak ortaokul yıllarında tanışıp atölyesine katıldığı Profesör Dr. Hüseyingulu Aliyev’in Nahçıvan Devlet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden öğrencisi olarak yetişti. Nahçıvan coğrafyasının Kuul’un sanat pratiğini şekillendiren en önemli unsurlardan biri olduğunu belirtmek gerekir. Sanatçı hem akademi yıllarında hem de sonrasında Nahçıvan’ın dağlarını, ovalarını, nehirlerini karış karış gezerek, yanından ayırmadığı ‘şövale-etüdnik’iyle, yüklendiği kilolarca boya ve sanat malzemesiyle, hemen hemen her gün doğaya çıkıp resmetmiştir. Sanatının ilhamını, kökünü, özünü doğada bulmaktadır.
Behruz Kuul doğayı merkez alarak oluşturduğu işlerinde renkli paleti, içgüdüsel ve dışavurumcu fırça darbeleri ve yer yer impasto uygulamalarıyla imgesel alanlar yaratmakta. Sanatçının düşsel bir kurguda oluşturduğu betimlemeler yalın bir ifade biçimiyle tuvaline yansıyor. Görsel diline getirdiği yeni bir açılımla salkım söğüt ağaçları serisi bu sergiyle ilk defa izleyiciyle buluşuyor. Sanatçının önceki dönem işlerindeki arka planda doğanın hep bir soyut manzara haliyle yer aldığı kompozisyonların yerinde, bu sefer tuvalin neredeyse tamamını kaplayan, rüzgar esintisinde, devasa bir salkım söğüt beliriyor. Kuul, ‘Ağlayan Söğüt’leriyle diğer serilerinde betimlediği bir ev, elektrik direği ve bunlara zaman zaman eşlik eden tek bir nesne (sandalye, masa, yatak vb.) gibi medeniyet izlerinden vazgeçerek adeta insanın doğayla olan ilişkisinde doğanın üstünlük ve öncelikliğini vurguluyor. Sanatçı doğaya olan tutkusunu ve inancını sanat anlayışındaki minimal ve tekilcil ifade biçimine paralel olarak, söğüt ağacının varlığında ve tek başınalığıyla ifade ediyor.
Aşağı doğru sarkık görünümü dolayısıyla ‘ağlayan ağaç’ olarak da bilinir salkım söğütler ve hatta İngilizce gibi bazı dillerdeki karşılığı da böyledir. Behruz Kuul estetik dokunuşuyla, hünerli fırça darbeleriyle salkım söğütü doğadaki gerçekliğinden soyutlayarak renkli ve özgün bir biçimde yeniden ele alıyor. Gün batımlarını ya da masalsı bir atmosferdeki hayali manzaraları işlediği kompozisyonlarındaki ağaçlara adeta zoom yaparak oradaki salkım söğütü alıp çıkarıyor, yakınlaştırıyor.
Behruz Kuul resminde, bir taraftan insanın doğayla olan ilişkisini gözlemlerken diğer taraftan da izole edilmiş yalnızlığa, tenhalığın ötesinde bir ıssızlığa kapı aralamaktadır. İnsan medeniyetinin unsurları ve doğa arasındaki gerilim, manzara tasvirinin içerisinde estetize edilmiştir. ‘Ağlayan Söğüt’lerin Türkiye’nin ilk enerji santrali olan Santral İstanbul’da, fabrika alanının doğrudan içine yerleştirilmesi ve buradaki dizilimi bu sefer doğa-insan gerilimini başka bir boyuta taşımaktadır. Mekânın işlerle yarattığı kaçınılmaz diyalog neticesinde, mekânın kendisi eserle birleşerek adeta bir arka plana dönüşmektedir. Yani, sanatçının diğer kompoziyonlardaki doğa manzarasının yerini endüstriyel bir manzara almıştır. Suyu, güneşi, aydınlık yerleri seven, kabuklarından aspirinin etken maddesi salisilik asitin elde edildiği bir doğa mucizesi olan ‘Ağlayan Söğüt’, belki de bir insan ‘mucizesi’ olan enerji santralinin oluşturduğu atmosferde bir zıtlık ve hatta aykırılık yaratmaktadır.