Nilbar Güreş Rampa'da
34 B izlenme 3.02.2021Rampa, 9 Nisan 21 Mayıs 2011 tarihleri arasında Nilbar Güreş sergisine ev sahipliği yapıyor.
Viyanada yaşayan ve çalışan Nilbar Güreşin görüntü üretimi, performatif bir yaklaşım ve kültürel gözlem üzerine kurulu. İşleri süreç içinde toplumsal cinsiyetin, kavramsal mekan kurgusunun ve hikayeci sahnelemenin arasında şekillenerek, fotoğraf, kolaj, desen ve video gibi formlara dönüşüyor.
Güreş, günlük hayatın ve kollektif bilinçaltının içinden besleyerek yükselttiği sesiyle, kadının kendi gücünü kendi eline alarak ayakta kalmasinin ne kadar onemli oldugunu; duzenin kendini korumak icin farkli olana yonelttigi taciz, tecavuz ve siddetin asla haklilastirilamayacagini bize bir kere daha hatirlatiyor.
6. Berlin Bienalinde Kreuzbergte gösterilen Çırçır (2010) serisi, sorunlu bir kentsel dönüşüm yaşayan İstanbulda, devlet eliyle istimlak edilen bir mahallede geçiyor. Ataerkil yapının egemen olduğu göçmen kültüründe yaşayan kadınlar, başrolünde oldukları bu açık uçlu senaryolarda kolektif bilincimizi uyararak, yeniden özgürleşiyor. Güreş tanıdıklarına ait İstanbul sınırlarındaki tünel yapımı için yıkılmak üzere olan- eski evi, ailesindeki sosyal yapılanmaları gösteren bir sahne olarak kullanmış.
Güreş, TrabZONE (2010) serisinde Trabzona yeniden bakma dürtüsüyle, çocuk-hafızasında yer etmiş bir coğrafi gerçekliğin izinden gidiyor. Kadının sosyal görünürlüğünün coğu Türkiye şehri gibi özgür olmadığı, kadınla erkeğin öyle sözsüz, nikahsız yanyana gözükmesinin çok da sıcak karşılanmadığı, bu geleneğine göreneğine bağlı şehirde ve civarında çektiği sahnelemelerde Güreş, gelenek göreneğin örtüsü altında yaşanabileceğini hayal ettiği hikayelere yönelmiş. Tasarladığı sahnelemelerle gördüklerini kendi istediği şekilde yeniden kurgulamış.
Güreşin 2007den beri üzerinde calıştığı ve yeni bitirdiği kolaj ise yeni bir üretim döneminin habercisi olarak okunabilir. Neredeyse soyuta yonelen suret tasvirinde bu kez sanatçının kendiyle ilgili bir rüya okuyoruz sanki. Güreş, burada kendi içine dönüp farklı bir kişiselliğe yöneliyor. Kuru çiçekler ve eşek arılarıyla kumaş üzerine yaptığı İsimsiz (Yüz) (2011) sanatçının geçtiğimiz yıl Londradaki inIvada da gösterdiği Arıcı (2010) serisini hatırlatsa da bu serinin oyunculuğu yerini daha tekinsiz ve daha derinden gelen bir hissiyata bırakıyor.
Avrupa`daki `İslamofobik` bakışın ürettiği kadın imajına tepki olarak doğan video-performans Soyunma (2006) ve Self-Defloration adlı kolajı, kendini kültürel bir deneyimci/araştırmacı olarak tanımlayan Güreş´in, cinsiyet ve kültür kodlarıyla oynadığı sergideki diğer önemli işleri. 2006 yılında gerceklestirdigi Self-Defloration, Güreşin kendini bu dünyada nasıl konumladığına dair en temel işlerinden biri. Toplumun kadına yüklediği cinsel role meydan okuyan bu kumaş-kolajda kendi kendini bozan kadın kendi cinselliğini kendi kurma gücünü eline alıyor, kendini kendi bedeninin sahibi yapiyor.
Self Defloration kenar mahallesinden üniversite eğitimlisine kadınlara sınıfsız şekilde öğretilen edilgen bekleme hallerine, kimileri için hayal edilmesi bile imkansız olan o alternatifi ekleyerek gücünü bedenden alan bir isyana işaret ediyor.