6109d5f6-b0e3-40d8-bad6-12b8e06fda9f.jpeg

Üç Farklı Solo Sergi | Anna Laudel Contemporary

91 B izlenme  
2.11.2020

Ekin Su Koç, Hiçbir Yerde Mutlu 

Tuğçe Diri, Bir Başka Dünya 

Tülay İçöz, Var-oluş Halleri 

15 Kasım 2018 – 6 Ocak 2019

Anna Laudel Contemporary

Anna Laudel Contemporary üç farklı kişisel sergiyi 15 Kasım 2018 – 6 Ocak 2019 tarihleri arasında bir araya getiriyor. İstanbul’un önde gelen dinamik güncel sanat galerilerinden biri olan Anna Laudel Contemporary , sezona farklı malzeme ve tekniklerle çalışan üç sanatçının işlerini sergileyerek devam ediyor. 

Galeri, temsil ettiği sanatçılardan Ekin Su Koç ’un Hiçbir Yerde Mutlu , Tuğçe Diri ’nin Bir Başka Dünya ve Tülay İçöz ’ün Var-oluş Halleri başlıklı sergilerinin açılışını 15 Kasım 2018 tarihinde gerçekleştirecek. Çalışmalarında, göç ve kimlik; geleneksel kültürel altyapı ile güncel üretim pratikleri arasındaki bağ; varoluş süreci ve evren gibi farklı temaların yer aldığı üç farklı sanatçının kişisel sergileri 6 Ocak 2019 tarihine kadar Anna Laudel Contemporary ’de görülebilir. 

Ekin Su Koç, Hiçbir Yerde Mutlu

İşlerinde genellikle göç, yersiz yurtsuzluk ve beden algısı gibi kavramlar üzerine gelişen güncel tartışmalardan beslenen Ekin Su Koç, kağıt üzeri kolaj, tuval üzeri boya gibi tekniklerin yanı sıra son dönemlerde çalışmalarına kumaş malzemeyi de ekliyor. Resimlerindeki öğe ve imgeler, zamanın, mekanın ve insanların, sanatçının kendi üzerinde bıraktığı izlerden yola çıkarak toplumsal referans noktalarına da dokunuyor. Kimlik ve aitlik oluşturma süreçlerinin izlenmesini sağlayan işleriyle sanatçı, izleyiciye, kendisinin sürüklenme ve köklenme halindeki sürecine dair bireysel bir okumaya olanak veriyor. Balık kılçıkları, Osmanlı kumaşları, haritalar, eski göçmen evlerinden çıkan siyah beyaz fotoğraflar, danteller, farklı model ve renklerde saçlardan görüntü parçaları, çok cinsiyetli veya cinsiyetsiz algılanabilecek figürler gibi tüm detaylar, bir vücutta toplanan farklı beden parçalarını yansıtıyor. Ayrıca aidiyet, parça-bütün ilişkisi üzerinden yaratılan yeni kimlik ve bedenler temaları çevresinde dönen işler bilinçaltı süreçlerini gözlemleme imkanı vererek hem görsel hem de kavramsal anlamda zengin, hayalsi ve oyunsu bir dünyayı mutsuzluk/mutluluk üzerinden yorumlayarak yeni bir dil yaratıyor. 

Tuğçe Diri, Bir Başka Dünya

Yaşadığı coğrafya ve tecrübeye dayanan süreci, sanatının kendi yaşamsal gerçekliğini plastik olarak ortaya koyma çabası olarak ifade eden Tuğçe Diri, kağıt üzeri desen, tuval ve dantel, tuval üzeri akrilik gibi birbirinden farklı malzemelerle çalışarak temelde birbiriyle birleşerek gelişen seriler üretiyor. Sanatçı, çağdaş ifade biçimleri kullansa da, geleneksel sanatlar üretim sürecinin başlangıç noktasını oluşturuyor. 

Sanatçının geleneksel kültürle güncel üretim pratikleri arasındaki bağ arayışı, kağıt işlerindeki, tezhip sanatından etkilenerek ürettiği desenlerde gözlemlenebiliyor. “Bir Başka Dünya”ya adını veren seri ise, zamansız, hangi uzam ve mekânda olduğunu anlamadığımız fakat bize aşina gelebilen doğal formların yeniden yorumlanmasıyla ortaya çıkan parlak, ütopik ve bazen çocuksu bir resimsel dil yaratıyor. 

İşlerinde Ursula K. Le Guin’den etkilenerek doğadaki formları tekrar yorumlaması ile, dokuların genişleyerek yüzeyde yarattığı muğlak diyarlar ortaya çıkıyor. Resimlerindeki belirsiz alanlarda bulunan parlak odak noktaları, sanki formların kendi içlerinden gelen bir yaşam enerjileri varmışçasına, tılsımlı bir şekilde izleyiciye yayılıyor. Tüm bu sürecin son aşaması olan dantel serisi “Simbiyotik” ise, desenler ve dantellerin hem bir form, hem bir düşünme pratiği olarak birbiri olmadan var olamayacağı, birlikte hayat bulacağı bir yapıyı izleyiciye aktarıyor. 

Tülay İçöz, Var-oluş Halleri

Tülay İçöz’ün heykel pratiğini evren ve insanın var olma halleri üzerine kurulan düşünceler oluşturuyor ve sanatçı, ahşap heykellerinde varoluş sürecinin hareketliliğini ve tamamlanmamışlığını bize yansıtıyor. Evrenin döngüsü, oluşma ve tamamlanma çabası ile bizleri birbirimize bağlayan enerji dalgaları ve dünyanın sürekli dönme haline göndermeler yapıyor. Dönen dünya ve geçen zaman içinde yayılan tüm dalgalar/frekanslar, kendi iç enerjilerini tüm varlıklara yaymaya çabalıyor. 

Organik bir madde olan ahşap yontuldukça ortaya çıkan dalgalar, bir yandan çiçek gibi açılarak var olurken, diğer yandan da ne olacağı belli olmayan, varlıkla yokluk arasına sıkışmış ve geçişken bir akış içindeki bedenimizin kendisini yaratıyor. İnsan bedeninin iskelet yapısını yansılayan heykellerde somutlaşan bu dalgalar, aynı zamanda bedenimize hareketlilik sağlayan bir güce dönüşüyor. Fakat varoluş gücü ile bedensel enerjinin metaforu olarak ahşap üzerinde somutlaşan bu dalgalara rağmen, tinsel olanın gölgesi maddi dünyaya sızarak, geçicilik ve yok olma ihtimalini de hissedilir kılıyor. 

Parçalarından bazıları statik, bazıları dinamik olan heykeller, varlığın ve yokluğun olasılıklarını içinde taşıyan döngüsel ya da rutin hareket olanaklarına sahipler. Öyle ki bu hareketler, Big Bang’den beri varoluşun dalgalarının, tensel ve tinsel enerjilerin görünür kılındığı somut varlıklar olarak sürekli deviniyorlar. 

Müzik: Müzikotek

Devamı

Seçtiklerimiz

Bizi Whatsapp'ta takip edin