Avrupa’daki En Büyük Soutine Koleksiyonu Yazan:Leyla Ünsal
Zamanın en büyük sanat koleksiyonerlerinden Paul Guillaume, 1922 senesinde Soutine’i keşfederek dışavurumcu ressamlar dünyasına müthiş parlak bir fırça kazandırmıştır. (1893 Smilovitchi – 1943 Paris) Chaïm Soutine’in 22 eserinden oluşan Musee de l’Orengerie’de bulunan koleksiyon, Avrupa’da bulunan en büyük Soutine koleksiyonu özelliği taşımaktadır. Bu serginin çıkış noktasını da koleksiyonun bu ünvanına borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz.
Paysage
Alışılageldik kuralların tamamen yıkıldığı, bilinen kompozisyon kalıplarının kırıldığı bu eserler, kronolojik bir düzende sergilenmektedir. Tutkulu bir dışavurumcu sayılan Fransız ressam, eserlerinde sayısız canlı renkten oluşan ve böylece yoğun kontrasta izin veren göz alıcı bir palet kullanmıştır.
Portrait D'homme Emile Lejeune
Aynı temayı birden çok kez resmettiği serilerde, sanatçının detayları işleme konusundaki titizliğine şahit olmaktayız. Bu da, sanatçının çalışmalarında mükemmeliyetçiliği amaçladığının bir kanıtı niteliğini taşımaktadır.
le grand enfant de choeur ve l'enfant de choeur
Eserlerinde tutkuya ve aşırı bir duyarlılığa yer veren Soutine, portresini resimledigi kişilere karsı gerçek bir sevgi ve bağlılık taşımaktadır. Genellikle yakınlarını resmettiği bu portrelerde Soutine, Louvre Müzesi’ne yaptığı ziyaretlerinde etkilendiği Fouquet’nin Le Portrait de Charles VII eserinin yansımalarını kolaylıkla görebilmekteyiz.
Fouquet, Le Portrait de Charles VII
Sıklıkla koyu renklerden oluşan bir fon üzerinde sergilediği insan figürleri, gerçek boyut ve görünüşlerinden tamamen uzaklaşmış, yayılmış, hatta bazen aşırı derecede deforme edilmiştir.
Portrait de Maria Lani
Soutine, çizgilerindeki bu farklı tutumu, resimde yansıtmak istediği duygulara ulaşabilmek amacıyla tartışılmaz başarıda bir öznelliğe ulaşarak gerçekleştirmiştir. Madeleine Castaing portresinde gördüğümüz gibi, vurucu tondaki kırmızı elbisenin etrafını saran siyah manto, kontrast eşliğinde güçlenen kontörüyle belirgin bir siluet oluşturmaktadır.
Madeleine Castaing
İnceleyerek baktığımızda karşılaştırdığımız neredeyse üçgenleştirilmiş bir yüz, uzatılmış bir burun, yerinden oynatılmış kırmızı dudaklar görmekteyiz. Sanatçının çizimindeki bu üslup, eserin karakterini sağlamlaştırdığı gibi portresi çizilen kişinin karakteristik özelliklerini, görünüşündeki detayları abartılı bir şekilde ön plana çıkarmayı, seyircinin dikkatini çekmesini sağlamaktadır.
Oscar Miestchaninoff
Oscar Miestchaninoff portresi de bu karakteristik fırçaya bir örnektir.
1919 yılından sonra Fransa’nın güneyine yolculuk yapan ressam, gittiği yerlerdeki tipik köyleri, birbirine yapışık evleri, dar sokakları ve sarp duvarları, çevrelerini saran bitki örtüsünü konu edinmiştir.
la maison blanche
Tablolarında yer verdiği bu ev, ağaç, insan figürleri adeta fırtınaya kapılmış bir kompozisyonda deforme edilmiş şekilde resmetmiştir sanatçı. Resimler, çizdiği yerin gün içinde değişen hallerini ve anın geçiciliğini yansıtmaktadır. Sanatçı fırçasını Maisons aux toits pointus tablosunda dans ettirmiş, La Colline de Ceret’de kasırgaya kaptırmış, Le Vieux Moulin eserinde ise titremeye bırakmıştır.
Maisons aux toits pointus
La Colline de Ceret
Le Vieux Moulin
Escalier rouges à Cagnes’da sıcak renklerin bitki örtüsünün yeşili ve gökyüzünün mavisiyle yarattığı kontrast göz alıcı bir birliktelik oluşturmaktadır.
Escalier rouges à Cagnes
Ağaçlar kompozisyonun büyük bir kısmını kaplarken, resimdeki alanı kurgulamakta, tablonun en önemli elemanı niteliğini taşımaktadır.
L’Arbre couché
L’Arbre couché, ev figürlerini örterek, rüzgara kapılmış kocaman bir buket yeşillik gibi yayılmıştır.
1925 yılında Paris’e dönen Soutine, bir natürmort serisi resmetmiştir.
Boeufs ecorchés
Canlı kırmızı renkleri, tablolarında hayvanların cansız bedenlerindeki damarları çizmekte kullanmıştır. Sarıyı kullanımındaki bolluk, turuncu ve kızıl için de geçerlidir. Bu sıcak renkleri soğuk bir koyu mavi fon üzerinde sergilemiştir.
Yazı ve Fotoğraflar: Leyla Ünsal