Pompidou' da, Soto Baş Döndürüyor Yazan: Leyla Ünsal
Senegalés, 1988
Venezuelalı sanatçı Jesus Rafael Soto (1923-2005), Avrupa’da 1950 ve 1960 yılları arasında kinetik sanat akımının öncülerinden sayılmaktadır. Bu yıllarda sanatçılar, sanatta harekete başvurmaya başlayarak, hareket, devinim yani kinetik sanat ortak bir sınıflandırma etiketine dönüştü. İlk olarak 1967 senesinde birbirine geçmiş halkalar, boşlukta asılmış hacimler, üst üste gelmiş ince çubuklar, birbirine paralel, birbirine dik sıralanmış cizgiler yaratarak seyirciyi eserlerinin içindeki yolculuğa davet etti usta sanatçı Soto. Ve bugün, dünyanın en önemli çağdaş sanat müzelerinden Paris’te bulunan Pompidou Müzesi’nin koleksiyonuna katılan , 1955-2004 tarihi taşıyan 29 eseriyle muhteşem bir boşluğu tepeden tırnağa doldurarak, bu alanda etiketlenmiş kinetik sanat tarihine ışık tutmakta. İşte bu sergi, Soto’nun ailesi tarafından devlete vakfedilen eserlerin ilk kez sanat severlere açıldığı, eşsiz bir görsel şölen niteliği taşımakta.
Hélène, 1960
Soto’nun eserlerinde: zamanın ustaları, soyut sanatın öncü ve kurucu ismi Mondrian, Malevich ve Moholy- Nagy aynı zamanda da kendi çağdaşlarından en başarılı isimler olan Yves Klein ve Jean Tinguely ile belirgin bir şekilde etkileşimde olduğu farkedilmekte.
Polychromie avec tés, 1980
Dynamique de la couleur, 1957
İlk olarak 1951 senesinde Paris’te sergilenen resimlerinde Soto’nun, Mondrian’in “sanatta hareket” projesini takip ettiğini görüyoruz. Eserlerine plexi kullanımı ile 1953 senesinde hareketliliği, titrek ışık dalgalarını sokan Soto, tıpkı kendi sözlerinde de belirttigi gibi, ‘demateryalizasyon’a giderek, geometrik şekillerle oyunlar oynamış, maddeselliği kırmıştır.
Courbes immatérielles jaunes, 1979
Structure cinétique, 1955
1958 senesiyle beraber eserlerinde metal kullanımına başlayan Soto, boşlukta sallanan demir çubuklarla insan beyninde yanılsamalar yaratan hareler, degişken görüntüler oluşturmustur.
Premier carré vibrant, 1958
Cube pénétrable, 1996
Bu akımda eserler oluşturma arzusu, sanatçı Soto’nun yalnızca renkler ve biçimlerle oynama isteğinden ibaret değildi. O aynı zamanda hareket eden gerçekliğin peşindeydi. Kinetik sanatın bir moda haline dönüştüğü senelerde, optik yanılsamanın kolayına kaçmaktansa sanatçıyı tamamen eserin içine çekme yoluna giden sanatçı Soto, 1967 senesinde Paris’teki ünlü galeri Denis Rene’de Penetrable isimle eserini sergileyerek, seyirciyi kendi ile birlikte eserin içine, boşlukta sallanan çubukların arasına sokma fikrini başarıyla gerçekleştirmiştir. 1969 senesinde yazdığı gibi: “hiç kimse şu an burada değil. Başka bir dünyadayız. Farklı bir boyutta, farklı bir bütünlüğün içerisindeyiz. Yaratmak istediğim ve eserimle kuşatılmış izleyicime hissettirmek istediğim duygu işte bu farklı boyut.”
Ecriture noir du Havre, 1965
Grand carré cobalt, 1979
Vibration jaune, 1965
Hareket eden yada hareket ediyormuş gibi görünen sanat kinetik sanatı tanımlar. Formlar, renkler ve düzlemler hareket ederek değişken bir bütün elde edilir. Bu plastik sanat formuna hareketli / kinetik sanat denir. Degişken ışık hareketleri, optik görsel hareketi tanımlar.
Centre Pompidou'da 27 Şubat'ta başlayan Jesús Rafael Soto sergisi 20 Mayıs'a kadar izlenebilir.
Yazı ve Fotoğraflar: Leyla Ünsal
Daha fazla bilgi için aşağıdaki linki TIK layabilirsiniz.
http://artracking.wordpress.com/2013/03/24/kinetik-sanatin-oncusu-soto-pompidou-koleksiyonuna-katildi