Bubi ile Sansürsüz Bir Röportaj
Gülseli: İstanbul Modern’den bu şiparişi nasıl aldınız?
Bubi: Müzeden yetkili bir kişi beni telefonla arayıp müzenin gala gecesinde sergilenip satılmak üzere kendilerine bir iş yapıp yapamayacağımı sordu.
Gülseli: Bu teklife nasıl yanıt verdiniz?
Bubi: Olumlu karşılayıp çalışmaya başlayacağımı söyledim.
Gülseli: Müze size bu siparişi verirken herhangi bir sınırlama koydu mu?
Bubi: Hayır tamamen özgür bıraktı, hatta istersem bir eşya ya da nesne de yapabileceğimi söyledi.
Sakıncalı Bulunan Eser
Gülseli: Sonuç olarak estetik bir nesne yapmaya karar verdiniz?
Bubi : Ben genellikle çalışmalarımda estetik kaygılar taşımayan bir anlayıştan yola çıkarım. Yaklaşık bir ay çalıştıktan sonra ortaya sandalye formlu bir ‘Oturak’ çıktı. Bu doğal bir süreçti. İş bittiğinde de müzeyi arayıp işi almalarını söyledim.
Gülseli: Sonra ne oldu?
Bubi: Müze yetkilisi eserin fotoğrafını çekmek için atölyeme geldi. Önce hafif bir şaşkınlık yaşadıktan sonra,bu eserin fotoğrafının atdolyede çekilemiyeceğini fotografın müzede çekilmesinin daha doğru olacağını söyledi. Ayrıca işi bu haliyle koleksiyonerlere ulaştırmanın zor olduğunu söyledi. Ben ise oturakta herhangi bir değişiklik yapamıyacağımı bu hali ile sergilenmezse gala gecesinde işin olmasına gerek olmadıgını söyledim. Bunun üzerine müze yetkilisi gala gecesi satışı yapacak olan müzayede yetkilisinin fikrini de alması gerektiğini söyledi.
Gülseli : Yaklaşımınız ne oldu?
Bubi: Müzayedeyi yapacak kişinin günümüz sanatları alanında bir uzman olmadığını, neyin sergilenip neyin sergilenmiyeceğine benim dışımda kimsenin karar veremeyeceğini anlattım dahası böyle bir yaklaşım karşısında çok kızacağımı da belirttim. Oturakta bir değişiklik yapamayacağımı gereğinde sergilenmemesini tercih ettiğimi vurguladım,Bana nihai kararı yarın vereceklerini söylediler .
Gülseli: Sonra nasıl bir yanıt geldi?
Bubi: Ertesi gün oturağı bu haliyle sergilemenin sakıncalı olduğunu zaten bu haliyle alıcıda bulamıyacağını söylediler. Ben oturakta hiç bir değişiklik yapamıyacağımı bu haliyle sergilenmemesinin sansür olarak niteleyeceğimi ve bunu kamu oyuna açıklayacağımı bildirdim.
Birer gün ara ile araya giren iki önemli galerici müze ile benim aramda orta bir yol bulmaya çalıştılar,’Örneğin önce Oturağı’ koltuğa çevirmem için daha sonraki gün ise üstünü bir bezle örtmemi önerdiler.
Onlara hayır yanıtını vermenin yanısıra “-tekliferinize evet dese idim gözünüzde hala eski Bubi olabilirmiydim sorusunu sorduktan sonra her iki galericide bana başka bir öneri getirmedi.
Gülseli: Sizde Manet ve Courbet gibi dünya sanat tarihinde ‘Sakıncalı’lar listesine girdiniz. Aklınıza gelen başka sakıncalı ressam var mı?
Bubi: Bildiğim kadarıyla bu istisnai bir durum. Genelde sanatçıların müze bienal gibi kuruluşlara işinin sergilenme önerisi karşısında bazı sorunlar ve sansür uygulanmış benim isimde ise siparışi hemde koşulsuz olarak bana veren müze yani yapacağımda beni daha baştan özgür brakmış. Bu yüzden bu olayı örneklemek zor. Yine de bu olayı Rönesans’taki kilise siparişlerine benzetebiliriz kilise bir sanatçıya verdiği siparişleri sansürleyebiliyordu.
Gülseli : PSD’den neden istifa ettiniz?
Bubi: Öncelikle bir sanatçı derneğinin sanatçıların haklarını koruma yerine müzenin tarafını tutması beni çok şaşırttı. Dahası göz göre göre Oturak eserinin sergilenmesinin sakıncalı bulunarak sansürlenmesinin bir sansür olmadığı söylenerek durumun vehameti ortadan kaldırılmaya çalışıldı.
Gülseli : Sanatta sansürü konuşalım isterseniz?
Bubi: Sansür kısaca herhangi bir üretimin bir bölümünün veya tümünün sergilenmesinin engellenmesidir. Ki benim işim sakıncalı bulunarak sergilenmesi engellenmiştir. Bakın bir sanat yapıtı sanatçısından çıktıktan sonra kamusal alanın içine girer. Kamusal alan içinde onun bir kısmının veya tümünün sergilenmesini engellemek sansürdür. Müzede benim atölyem olmadığına göre işime sansür uygulanmıştır.
Gülseli: Gerçekte İstanbul modern sizin eserinizi red ederken koleksiyonerler adınada söz almış oldu, bir müzenin sanatçıları değil de koleksiyonerleri koruması dünyada ilk kez yaşanıyor.
Bubi: Evet, müzenin koleksiyonerler adına söz alması çok tuhaf ve şaşırtıcı. Onların neyi beğenip neyi beğenmeyeceğine müzenin karar vermesi Türk koleksiyonerlerini bir yerde hiçe saymak, aşağılamaktır. İstanbul Modern’in geniş kitlelere yeni , aykırı ve farklı işleriulaştırması gerekirken tam ters bir tutumla daha muafazakar hareket ediyor.
Gülseli: Sanat yöneticileri her şeyden önce vizyoner ve yenilikçi olmak zorundadır. Bu konuşma için teşekkürler.
Bubi ve Gülseli İnal
Bubi röportajını izlemek için, TIK layın!
https://www.arttv.com.tr/sanatcilar/diger/bubi-ile-atolyesini-gezdik