Günlük koşuşturma içinde kimbilir ne güzel detayları kaçırıyoruz, nelerin yanından hiç birsey yokmuş gibi geçiyoruz hiç düşündünüz mü?
Her zaman geçtiğim bir yerden geçerken kafamı kaldırıp bakmadığım, belki dalgınlıktan dikkat etmediğim için göremediğim o eser bu yazıyı yazmamda ilham kaynağım oldu desem yalan olmaz sanırım.
Sanatın sokağa taşınabildiği, kimi zaman bir parkta, kimi zaman bir bina avlusunda bir sanatçının eserine rastlayabileceğiniz enteresan bir şehir Londra. Bu sefer bir mücevherat dükkanı üstüne yerleştirilen bir sanat eseri ile beni şaşırtmayı başardı.
Sanırım 2014 senesiydi Contemporary İstanbul‘u gezerken bir ipe asılmış bir gergedan figürü dikkatimi çekmişti. İtalyan sanatçı Stefano Bombardieri‘e ait olduğunu ögrenmiştim. Seneler sonra Capri adasına yaptığım bir seyahat sıradında ada meydanında ki devasa büyüklükteki eser; ince işlenmiş detaylara, mükemmele yaklaşan gerçekçiliğe sahipti. 2018 yılında Mikanos adasının ikonik klübü Nammos da bu sefer sanatçının Gergedan serisi çalışmaları ile karşılaşma şansım olmuştu.
2018 tarihli instragram hikayemde paylaştığım Marta e l’Elefante
2019 yılında İçimdeki Çocuk sergisinde “Struzzo Rubik” isimli (kafasını bir rubik küpüne gömen devekuşu) eseri ile Türk sanatseverle tekrar buluşan sanatçının, dev gergedan heykeli ile Knigtsbridge‘de bir mücevherat dükkanı üstünde karşılaşmak daha da büyük bir sürpriz oldu benim için.
İçimdeki Çocuk sergisinde Abdülmecit Efendi Köşkü bahçesinde sergilenen “Struzzo Rubik”
Icaro Transport
Genç Stefano‘nun çocukluğu heykeltraş babasının atölyesinde çeşitli malzemelerle yaptığı deneysel çalışmalarla geçmiş. Genç yaşlarında İtalyan fütürizminin yaratıcılarından ve ustalarından Umberto Boccioni ve Giacoma Balla’nın eserlerinden ilham almıştır. Sanatında figüratif yaklaşımlardan etkilenerek, büyük ölçekli nesnelere yer veren sanatçının çalışmalarında gergedanlar, filler, su aygırları, sumo güreşçileri, efsanevi yaratıklar hatta konteyner kamyonu bile bulunmakta. Enstelasyonlarında sıklıkla hayvanlara yer veren sanatçı için her insan varoluşunun bir hayvansal metaforu bulunmakta. Sanatçı kendi alt egosunda gergedan olduğunu düşündüğü için çalışmaklarında ağırlıklı olarak gergedana yer veriyor. Çalışmalarında hiper-gerçeklikle sürrealizm arasındaki denge çok belirgin. Bir çocuk ve fil bazen küçük bir çocuk dev bir gergedanla. Var olma mücadelesi veren 2 dünyayı temsil eden sanatçı için sanat, felsefi duruşunun bir nevi ifadesi. Doğada insanlar tarafından hunharca katledilen, yakalanan hayvanların acısı daha gerçek nasıl ifade edilebilirdi ki?
Bi röportajında sanatçı; sanatını acısına merhem olarak kullandığını ve aynı acıları paylaşan başkalarıyla bağlantı kurmanın bir yolu olduğundan bahseder. Enstelasyonlarını ağırlıklı olarak şehir merkezlerinde, kamusal alanlarda sergileyen sanatçı için amaç sorgulama, üretmek ve düşünceyi kışkırtmak içindir. Venedik Bienali'nde de eserleri sıklıkla yer alan sanatçının eserleri İngiltere, Yunanistan, Belçika, Monako, Almanya ve ülkemizde Contemporary İstanbul aracılığıyla sanatseverlerce izlenme imkanı bulmuştur.
Umarım yine sürpriz bir mekanda buluşuruz Bombardieri ile...
Yazı ve Fotoğraflar: Nurdan Ateş
David Hockney’nin Renkli Dünyasına Yolculuk: Londra’da Büyüleyici Bir Sergi
bir ay önceSonbaharın Habercisi: Frieze Sculpture 2024
11 ay önceMarina Abramović Kraliyet Sanat Akademisi’nde Retrospektif Sergi Açan İlk Kadın Sanatçı Oldu! I Yazan Nurdan Ateş
bir yıl önceKenan Yavuz Etnografya Müzesi'nde Hasat Sonu Şenliği I Yazan Nurdan Ateş
bir yıl önceÇin’in “Asi Dehası” Ai Weiwei Design Museum’da! I Yazan Nurdan Ateş
Neriman Ferhatoğlu
Ben de sanatçının İstanbul’daki deve kuşu sonrası, Torino’da fil heykeline (omaggio a colbert) denk geldim. Süpriz oldu. Şimdi gergedanı arayacağım :))