6109d5f6-b0e3-40d8-bad6-12b8e06fda9f.jpeg

Frida Kahlo ile Aşk, Acı ve Modern Dans | Yazan Pelin Okvuran

Pelin Okvuran

8 yıl önce






Frida’nın hayatı malumunuz, büyük fiziksel rahatsızlıklarla geçmiş, çocukken geçirdiği çocuk felcinden tam iyileştim derken korkunç bir otobüs kazası sonucu 2 yıl yatağa mahkum kalmış ve hayatı boyunca da onlarca kez ameliyat olmuş, özetle dramatik bir yaşam... Fakat, belki de bu durum sayesinde Frida, ikonik bir sanatçı olmuş. Andre Breton, Kandinsky, Picasso gibi sanatçıların övgüsünü almış. Bir diğer sürrealist ressam Dali’nin aksine, karakteri gereği hep özgürlükçü bir yol izlemiş. Hatta, 6 Temmuz 1907’de doğmasına rağmen doğum gününü Meksika’nın Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü ilan edecek kadar protest olmuş! Frida Kahlo bacağındaki aksaklığa, vücudundaki derin yaralara ve kalbindeki derin acılara rağmen sanatın peşinden koşmuş mücadeleci bir kadın! Kendi acılarını bırakıp ülkesinin ve Dünyanın çektiği acılara çözüm yolları aramış, sadece kendisi için değil başka insanların mutluluğu için de kafa yormuş bir Anti Prenses!





Gelgelelim Frida, fiziksel olarak yaşadığı acıların kat be kat şiddetlisini ‘Diego Rivera’ ile yaşamış. Genellikle bilinenin aksine Diego öyle sıradan, yalnızca haz düşkünü bir insan değil, yıllardır Frida’nın gölgesinde kalsa da yaşadığı dönemde ‘Meksikalı Michelangelo’ olarak anılmış bir ressam. Fakat sanatta birbirlerini tamamlasalar bile aşkta, ‘Fil ile Güvercinin evliliği’ olarak tanımlanmışlar ve kötü sondan kendilerini kurtaramamışlar.





Sözün kısası, bildiğiniz üzere Diego, Frida’nın kalbini çok kırmış, yine tekrarlamakta fayda var: sanat eleştirmenlerine göre Frida bu aşk acısının etkisinde, ‘başyapıt’ dediğimiz çalışmalarını ve herkesin hayatının bir döneminde alıntı yaptığı mektupları yazmış. Diego ile yaşadığı gelgitler süresince bir çok insanla birlikte olmuş, bunlardan biri de son İstanbul Bienalinde sıkça duyduğumuz Rus Marksist teorisyen Lev Troçki. Bu çalkantılı durumlar resimlerindeki şiddet, cinsellik, acı ve karamsarlık temalarıyla karşımıza çıkmakta. Picasso’nun ‘bizler, onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz’ dediği Kahlo, kendini bir sürrealist olarak görmez, çünkü resimlerinde gerçek acılarını çizmiş olduğunu belirtir.

Daha anlatabileceğim onlarca şey var Frida hakkında... Üzerine yazılan onca kitap, çekilen filmler, paylaşılan hikayeler, sevdiceği Diego’ya yazdığı tutku dolu aşk mektupları, sergileri ve müzesi... 2016 yılı itibariyle Kahloizm her yanımızı sarmakta!
 
Benim gibi bir modern sanat aşığı iseniz ve bilhassa güçlü, mücadeleci kadın sanatçılara büyük bir hayranlık duyuyorsanız, herkesin üstündeki –evet, benim de var-Frida baskılı t-shirtlerden, ayakkabılardan, takılardan- tokalardan ve kollardaki bohem dövmelerden bıkmış ve yeni bir şeyler arayışındaysanız, size vereceğim haber eminim mutlu edecek!!!






Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Modern Dans Anasanat Dalı akademisyenlerinden Özgür Adam İnanç’ın koreografisini yaptığı, ‘Frida’ Modern Dans eseri geçtiğimiz hafta Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde prömiyerini yaptı ve Ankaralı sanatseverler tarafından büyük bir ilgi ile karşılandı. Modern Dans Topluluğunun ‘Frida’ eseri, Ressamın hayatından kesitler sunan, resimlerinde rastlanılan sembolleri ve metaforları, fiziksel ve ruhsal acılarını, hayal kırıklıklarını, aşklarını ve tutkularını nefes kesici bir görsellikle sahneye taşımakta.







 

Hayatına ve sanatına hakimseniz ya da en azından filmini izleyip bir iki yorum okuduysanız, hiç bir sıkıntı çekmeden büyük bir zevk ile izleyeceğiniz gösteri, 2 perdeden oluşuyor. Ayrıntılı bilgiye Google’dan ‘frida mdt’ yazarak ulaşabilirsiniz.
 
Modernitenin anlamsızlıkla ve gereksizlikle ilişkilendirildiği, ‘ne var canım, bunu benim oğlan da yapar’ diyen milyonlarca kişinin yaşadığı ülkemizde, Modern Dans’ın, -hiç çekinmeden- modern sanatın en önemli figürü ile buluşması benim için uzun zamandır hasret kaldığım bir sanat olayı... Hele de git gide yozlaşan ve kuruyan Ankara için bulunmaz bir nimet...





Frida’nın sanatını anlamak, onun eserlerindeki yoğun duyguları; aşkı, acıyı, tutkuyu, fedakarlığı, doyumsuzluğu ve saplantıyı içselleştirmek ve paylaşmak, yenilikçi sanatının, yaşadığı dönemdeki önemini algılamak, her sözünü okuduğunuzda kendinizden, yaşadığınız kalp kırıklıklarından bir şeyler bulmak... Kahlo, benim için bu... Sizin nezdinizde bir Frida hayranı olarak Özgür Hoca’ya ve Modern Dans Topluluğuna teşekkür ediyorum...
 



 

Kendini ‘aşkın, acının ve devrimin kadını’ olarak tanımlayan Frida’nın en sevdiğim resmi ve Diego için yazdığı mektubu ile yazımı sonlandırıyorum:
 
Senden niye vazgeçtim Diego!
Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden 'sen' olduğun için vazgeçtim.
Bencil olduğun için vazgeçtim.
Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.
 
 


Yazı: Pelin Okvuran
 


En Çok Okunanlar

Bizi Whatsapp'ta takip edin