Modern Türk Sanatının önemli isimleri Saatchi Galeri Londra ‘da sanatseverlerle buluştu. TA London, Renko London organizasyonu ve Kin Partners iş birliği ile hayata geçen bu organizasyonda Türkiye, Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs ve Avrupa’da yaşayan 21 Türk sanatçının 88 eseri, İngiltere’nin en prestijli sanat galerilerinden biri, Saatchi Galeri'de İngiliz sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
Çağdaş Türk Sanatını Avrupa’ya taşıma vizyonu ile hayata geçen TA London her yıl farklı içerikler ile Londra’da gelenekleşecek bir etkinlik olmayı planlıyor. Her yıl bir Baş Sanatçı (Featuring) etrafında gerçekleşecek bu etkinliğin ilk yılında Baş Sanatçı; 1960 ‘lardan günümüze özellikle İstanbul temalı çalışmaları ile Türkiye ve dünyada çağdaş sanatın efsane isimlerinden biri, resmin şairi Devrim Erbil.
Açılışını Londra Büyükelçimiz Sn.Ümit Yalçın‘ın yaptığı ve kendilerinin çok kıymetli katkılarıyla gerçekleşen sergiye, Yeni Rakı Global ekibinin sunduğu içkiler ve nefis Türk mezeleri ayrı bir renk kattı. 800‘ün üzerinde davetlinin katılımıyla gerçekleşen açılışa pandemi sebebiyle maalesef Devrim Erbil katılamadı.
Bu sergi ile ilgili detayları, gelin bir de çok kıymetli ve sevgili Renk Erbil’in ağzından dinleyelim ;
“Boşandıktan sonra 2 çocuğumla birlikte yaşadığım Londra ‘da hem sanat yapıp hem de Türk sanatını ve Türk sanatçılarını nasıl daha ıyı tanıtıp, uluslararası bir platforma taşıyabilirim diye düşünürken 3,5 sene önce Sanat Danışmanlığı şirketim Renko London’ı kurdum. Başta Devrim Erbil olmak üzere, Mehmet Günyeli, Bahri Genç olmak üzere 9 sanatçı ile çıkılan bu yolculuğa İngiltere’de yaşayan pek çok sanatçı daha eklendi. Büyük Britanya Adası'nda 500,000 ulaşan Türk komünitesine hizmet verecek bir sanat danışmanlığının bulunmaması çıkış noktamdı. Talep var ve bu talebi karşılayacak, Türk sanatseverlerle Türk sanatçılarını buluşturacak bir kurum olarak yola devam ettim. Ekibim çok iyi ve vizyonları çok geniş. Sonra aramıza Türkiye’de Büyük spor organizasyonları yapan Playmaker Events’in kurucusu ve sahibi Kerem Mutlu katıldı. Onunla bir araya gelerek bu olayı bir seviye üste nasıl taşırız diye düşünürken araya pandemi girdi. Pandemi ile galeriler kapandı, sanat camiası için oldukça zor bir dönemdi. Ama biz hiç durmadık. Bu dönemde büyük bir risk alarak işe koyulduk ve Saatchi Galeri ile projemizi görüştük. Sanatçılarımızın listesini hazırladık, verdiğimiz listelere Saatchi‘den onay geldi. Bu arada galerilerin açıldığı dönemde, görüşmelerimizde sanat dünyası için çok güzel bir dönem olan EKİM ayı için karar kıldık. Kendi portföyümüz dışında gerek Türkiye’den gerek Azerbaycan’dan Sakit Mammadov, Kıbrıs ‘tan Emin Çizenel gibi önemli isimleri de etkinliğimize davet ettik. İsmi (Turkish Artists) TA London koyduk. TA günlük sokak İngilizcesi'nde “Thank you”nun kısaltılmışı. Gittiğimiz şehitlere bir anlamda şükranlarımızı sunmak, teşekkür etmek anlamına da geldiği için TA London kullanmayı uygun bulduk. Bundan sonda gideceğimiz yerlerden ilki Aralık ayında Alaçatı olacağı için ismi TA Alaçatı olacak. Sergimiz Alaçatı‘da sponsorlarımızdan The Stay Alaçatı Warehouse ‘da gerçekleşecek. Bu arada pandemi ile birlikte sıkışan ekonomi ile birlikte çıktığımız yolda pek çok zorluklarla karşılaştık. Başta bizimle yola çıkan, sponsor olacak firmalarımız son dakikada vazgeçtiler. Hatta birgün 3 ayrı firma aynı gün sponsorluktan vazgeçtiklerini bildirdiler. Ama o kadar özveri ve tutkulu yaklaştık ki bu projeye, bizi hiçbir şey durduramadı. O dönemde Türkiye’nin kırmızı listede olmasından dolayı sanatçılarımızın vize durumu, gerek lojistik, PR anlamında bizi oldukça zorladı. Sağolsun Büyükelçimiz Ümit Yalçın tüm diplomatik yazışmaları gerçekleştirerek sanatçılarımızın vizelerini zamanında almalarını sağladı. Türk Havayolları lojistik sponsorumuz olarak, eserleri diplomatik kargolar ile sorunsuz gelmesini sağladı. Sonunda 21 sanatçı ve 120 eseri Saatchi galeride sanatseverlerle buluşturmayı başardık. 800 kişinin üstünde katılımcı ile açılışını gerçekleştirdiğimiz sergi büyük beğeni topladı.”
Bundan sonra projeleriniz neler diye sordum:
“Alaçatı ‘dan sonra ilk gerçekleştirmek istediğim TA etkinliği Berlin ve Paris olmasını planlıyorum. New York’tan teklif geldi, NewYork’u düşünüyorum. TA London ‘un her sene bir Başsanatçısı olacak. Açılışı Türkiye ‘de ve dünyada tanınan büyük isim, Devrim Erbil oldu. Türk çağdaş sanatına katkılarına şükranlarımızı sunmak ve onurlandırmak istedik. Pandemi sebebiyle kendisi maalesef katılamadı. Kendisinin ilk NFT çalışması “London Like a Dream “ ilk defa izleyici ile buluştu ve büyük ilgi topladı. Bundan sonra her sene gerçekleşecek TA London‘da farklı bir Başsanatçımız olacak. ”Bu vesileyle Londra’da yaşayan Türk sanatseverlere bu etkinliğin her sene gerçekleşeceği müjdesini de vermiş olduk.
London like dream, Devrim Erbil
Sergide yer alan eserlerin öykülerini sanatçılarının ağzından dinleme şansım olunca bende size birebir aktarmak istedim.
Cengiz Yatağan
Hayatının önemli bir bölümünde inşaat, renovasyon, dekorasyon işleri ile ilgilenenmiş sanatçı. 2012 yılında hobisi olan resim tutkusunu işe dönüştürmüş. Yıllarca hobi olarak, tuval üzerine akrilik boya ile yaptığı çalışmalarına yeni malzeme arayışı içinde sanatçı epoksi ile tanışıyor, piyasada inşaat malzemesi olarak satılan epoksi içine farklı kimyasallar ekleyerek kendine özgü bir malzeme geliştiren sanatçı, çalışmalarında bu malzemeyi kullanıyor. Çalışmalarında heykel gibi farklı disiplinleride kullanan sanatçının, Osmanlı padişahlarından Abdülhamit ve puzzle heykelleri bunun en güzel örneklerinden... Resimleri ilk bakışta soyut işler gibi görünse de çıkış noktası gerçek gündelik yaşam. Soyut formu kullanmasının sebebini, her soyut çalışmanın farklı insanlarda farklı hisler farklı etkiler yaratabilme gücü olduğunu belirten sanatçı çalışmalarında çok sabırsız olduğunu belirtiyor. Spontane bir şekilde başladığı bir resmi 4,5 saat içinde mutlaka tamamlamalı. Hayatının bir döneminde Mevlananın etkisiyle, benimde favorim olan Elif, Vav çalışmaları ortaya çıkmış. Ney ve saksafon çalan sanatçının hayatında müziğin etkisi çok büyük.
Renk Erbil
Yiğit Yazıcı çalışmalarıyla
Esra Meral
''Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü mezunuyum. Yüksek Lisans'ı da yine aynı yerde yaptım. Resim benim için hep büyük bir tutkuydu. Önce Kocaeli Üniversitesi'nde Kimya okudum ama tabii resim yapma aşkı hep içimde olduğu için, yeniden üniversite imtihanlarına girdim ve hayallerimin peşinden giderek resim okudum. Son dönemlerde çalışmalarımda “Kadın“ konusuna ağırlık veriyorum. Çünkü kadın çok derin ve zengin bir konu. İlk görünenin ardındaki kadınla başlamıştım, çünkü kadınlar ilk etapta dış görünüşlerine göre yargılanırlar, sonra iç dünyalarına girdiğinizde bambaşka bir karakter ile karşılaşabilirsiniz. Sonra ki dönemlerde Kelebek Etkisi konusu ilgimi çekmeye başladı ve kelebek etkisini, kadın ile bütünleştirmeyi düşündüm. Kelebeğin etrafına verdiği olağan üstü etki neyse kadınında etrafına verdiği etki aynen böyle çok büyük ve gördüğünüz gibi kelebek etkisi kendisini Londra’ya getirdi. Bakalım bundan sonra kadının gücü ve kelebeğin müthiş etkisi nereler gidecek nasıl evrilecek?''
Mine Zapçı sanat hayatına ressam olarak başlamamış bir sanatçı, bir gece bir rüya görüyor ve o rüyada gördüğü renklerin yansımalarından çok etkileniyor ve University for the Creative Arts bölümüne başvuruyor ve koşulsuz kabul alıyor. Londra‘da White Cube Gallery, The Boiler House, Candid Arts Trust Galleries, Parallax Art Fair, Türkiye ‘de Art Gallerim, Bakrac Art Gallery, Bodrum Bienali gibi pek kişisel ve grup sergilerde eserlerini sergileme imkanı buluyor. Şimdi sözü sanatçıya verip, çalışmalarıyla ilgili bilgileri sanatçının kendi ağzından sizlere aktarıyorum:
''Bütün sanat hayatım 2002-2003 ile başladı. Üniversitesiye bitirmeden asla sergi açmak istemedim. Yaptığım herşey kendine özgün, benzersiz. Hiç bir çalışmam bir diğerine benzemez. Birşey hissediyorsam aynı anda, 30 tane pastel çizip, aynı anda yağlı boya yapabilirim. Çalışmalarımın üstüne mutlaka şiirlerimden bir bölümü, duygularımı, hislerimi paylaşıyorum, yani bir bakıma kendimim. Ama kendimiz diye birşey yok zaten düşünceyi evrende paylaşıyoruz ve mutlak ortak bir noktada buluşuyor enerjilerimiz. Bazı çalışmalarımı başlıksız bırakıp orda izleyici ile çalışmalarımın etkileşim halinde olmasını onlarla konuşmasını istiyorum. Çalışmalarımı yaparken saat yok, zaman yok ne zaman ne durumda ne hissediyorsam o ana ait.''
Konuşmamız sırasında telefonundan gösterdiği bir çalışmasını mutlaka görmek istedim, sağolsun beni kırmayarak ertesi gün benim ve ARTtv okuyucuları için getirdi ve hikayesini anlattı.
''Bir gün resimlerimin sergilendiği galeriye yürürken 2.el eski kitaplar satan bir dükkanın önüne atılmış bir kutu içinde 100 yılın üstünde eski, kurtlanmış, sayfaları yırtılmış bir kitap yığını ile karşılaştım. Hemen bir torba satın alarak tüm kitapları toplayıp eve getirdim. İçlerini kurtlarından teker teker temizledim ve üstüne kendi şiirlerimi yazıp boyadım. Artık onlar eski yüzyıllık atılmış bir çöp değil, birer sanat eserine dönüşmüştü.”
1998-2002 yılları arasında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nden mezun 1979 İzmir doğumlu Barış Sarıbaş resim öğretmeni bir annenin oğlu. Çok değerli Kemal Gürbüz, Mehmet Özer, Mustafa Pilevneli ve Hüsamettin Koçan’ın öğrencisi olan sanatçı ilk kişisel sergisini 2002 de gerçekleştirdi. Pek çok ödülü olan sanatçı çok yoğun bir çalışma dönemi içinde. Sağolsun bu yoğunluk arasında vakit ayırıp eserlerini kendi ağzından dinleme şansına sahip oldum.
“Benim resimlerim cenneti ve cehennemi anlatmayı hedefler, çağdaş bir dil kullanır. Dünya resim birikiminin tüm olanaklarından yararlanır. Yaşadığımız çağın içersinde aynı anda çok katmanlı düşünceler ve görüntüler var. Ressam görüntü avcısı ve ben Cennetin ve Cehennemin görüntülerini tıpkı Dante ‘nin İlahi Komedyasında yazdığı gibi anlatmaya gayret ediyorum.“
Barış Sarıbaş ve bana hep umudu çağrıştıran Uçan Balonları.
Başak Cansu Güvenkaya
2016 yılı Mimar Sinan Üniversitesi Heykel bbölümü'nü birincilikle bitiren başarılı genç sanatçı aynı yıl Sakıp Sabancı Vakfı Sanat ödülüne layık görüldü. 2020 yılında ilk kişisel sergisini açan sanatçının çalışmaları, 2021 yılı Royal Scottish Academy'nin 195.yılı sergisinde yer almaya hak kazandı. Bu sergide 2 si kinetik toplam 5 çalışması ile yer alan başarılı sanatçı ile konuşmamız sırasında heykelleri bulunduğu platformları bile kendinin yaptığını ve boyadığı öğrendim.
''Öncelikle TA London ve Renko London a bu muhteşem sergi için teşekkür etmek istiyorum. Bu sergiye, biri kinetik olmak üzere 2 heykel grubuyla katılıyorum. Sergide toplam 5 heykelim yer alıyor. Çalışmalarımla bu sergiye pozitiflik ve renk katmayı hedefledim.
Heykellerimle, kötülüğün ve negatifliğin olmadığı güvenli bir yer, dünya yaratmaya çalışıyorum. Bu yeri bir oyun alanı gibi düşünebilirsiniz. Burada aynı çocukluğumda olduğu gibi endişesiz güvenli ve mutlu hissediyorum.''
1959 Kıbrıs doğumlu Sümer Erek Sanat, 1985 St. Martin’s School of Art mezunu. Eğitimini heykel üzerine almasına rağmen profesyonel sanat kariyerini ressam olarak devam ettiren sanatçı Londra‘da yaşıyor. Uzun zaman kamusal alanda enstelasyon çalışmaları yapan sanatçı son 10 -15 senedir resim, enstelasyon, heykel, fotoğraf, performans gibi farklı disiplinlerdeki pek çalışması mevcut. Sergideki çalışmalarıyla İlgili bilgiyi sanatçının kendi ağzımdan dinleyelim.
''Buradaki eserler her ne kadar resimsel çalışmalar gibi görünselerde temellerinde pek çok farklı disiplinden çıkışla oluşturulmuş işler. Resimdeki lekeler bir anlamıyla o süreçlede ilgili bir ipucu veriyor.Katman katman oluşturulmuş işler. Bazen otobiyografik, çoğu kez bir hikayeden çıkışla bir konsept oluşturup o konsept içersinde ürettiğim bir dizi işler. İçsel ama içinde bulunduğumuz dönemide yansıtan çalışmalar. Adını geçen sene koyduğum Yaşam Sanat ve Ötesi .Yaşamla şunu özdeşleştiriyorum; özne temelli çalışmış olduğumdan dolayı o özneden çıkan hikayeyle oluşturduğum çalışmalar ilk aşamada bir tür canlı performans çalışmasına dönüşüyor .Burdan film ve fotoğraf çıkıyor. Daha sonraki aşamada bir tür nesnel temellere olan o görsellere geleneksel resim tekniklerini kullanarak bir tür müdahalelerde bulunuyorum. Çalışmalarımda geleneksel resim teknikleri olmasına rağmen çok çağdaş digital medya ve dijital düzlemide taşıyan işler sanatında bir tür yolculuğu gibi.''
Ece Clarke
İstanbul’da doğan Türkiye ve Almanya da eğitim gören daha sonra Uzakdoğu, Ortadoğu ve şimdi Londra’da yaşayan sanatçının gelişim hikayesi kendi deyimiyle siyaset, kültür ve din üçgeni içinde yer alıyor. Yaşamının çeşitli dönemlerinde farklı kültürlerin içinde yer almış ve onlardan etkilenmiş. Şu dönem ilgi alanları herseyin altında yatan uyumlar ,kalıplar ve ritimler. Sanatçı resimlerinde yağ, akrilik, bitüm ve gomalak gibi geniş bir malzeme yelpazesi kullanıyor.
Londra’da yaşayan her Türk vatandaşı gibi 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mıza denk gelen bu önemli haftada şanlı bayrağımızı dünyaca ünlü bir galeride dalgalanmasını görebilmek benim için inanılmaz bir kıvanç ve onur meselesiydi. Bu vesileyle Renk Erbil ve Kerem Mutlu olmak üzere emeği geçen tüm TA London ve RenkoLondon ekibine, sanatçılarına, tüm sponsorlarına teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.
Yazı ve Fotoğraflar: Nurdan Ateş
MoMA'nın Kuruluşunun Arkasındaki Gizemli Kadın: Lillie P. Bliss
bir ay önceDavid Hockney’nin Renkli Dünyasına Yolculuk: Londra’da Büyüleyici Bir Sergi
2 ay önceSonbaharın Habercisi: Frieze Sculpture 2024
bir yıl önceMarina Abramović Kraliyet Sanat Akademisi’nde Retrospektif Sergi Açan İlk Kadın Sanatçı Oldu! I Yazan Nurdan Ateş
bir yıl önceKenan Yavuz Etnografya Müzesi'nde Hasat Sonu Şenliği I Yazan Nurdan Ateş
Esra Kizir Gokcen
Londra'da yasayan bir Turk sanatci olarak TA London sergisini görmekten gurur duydum. ArtTV'de sanatcilarin calismalari hakkında kendi ifadelerini okumak sergiyi daha iyi anlamama ve sergide eseri bulunan sanatcilari daha iyi tanımama yardimci oldu. Emegi gecen herkese teşekkürler.