6109d5f6-b0e3-40d8-bad6-12b8e06fda9f.jpeg

Vincent Van Gogh'un Otoportreleri Londra Courtauld Somerset Binası'nda! I Yazan Nurdan Ateş

Nurdan Ateş

2 yıl önce

Abisi Theo’ya 1889 Eylül’ünde yazdığı mektupta oto portre yapmanın zorluğunu ‘‘İnsanlar kendilerini tanımayı zor bulurlar, kendilerini resmetmek en az o kadar zordur’’. şeklinde ifade eden Van Gogh'un, 37 senelik kısacık ömrünün son 2 senesinde ürettiği 35 adet otoportre çalışmasının yarısını bir arada görebilmek için Courtauld Somerset Binası’ndayım.

Somerset House’un ikonik avlusunda beni plastik şişelerden, çamaşır sepetlerine, CD kapaklarından, plastik kutulara, su bidonlarına, bambu kamışlarına tüm geri dönüşüm malzemelerinden üretilmiş 3 adet dev bir  filo  karşıladı.  Dünyamızı ve üstünde yaşayan tüm canlıları yakından etkileyen, maalesef biz insanoğlu üretimi bu plastik atıkların sebep verdiği çevre kirliliği ve iklim krizine dikkat çeken enstalasyon ‘The Arks Of Gimokudan’ un yaratıcısı 1986 Filipin doğumlu Leeroy New. Eğitimini yontu sanatı üzerine alan sanatçı, prodüksiyon, moda tasarımı, ticari amaçlı 3D maketler olmak üzere pek çok alanda üretimlerini sürdürüyor. Koloni öncesi mitolojik hikayelerden esinlenerek tasarladığı bu denizaltılar izleyiciye okyanus altından bakıyor izlenimi vermesi için yerden 3 metre yükseklikte kurulmuş. Sanatçının ülkesi Filipinler, 2021 Aralık Odette Kasırgası’yla küresel iklim krizinde yara alan ve bu konuda farkındalık ve çevre bilinci oluşturma çabasında. Dünya çevre günü için seçilen bu  enstalasyon 26 Nisan’a kadar Somerset House avlusunda görülebilir.

Courtauld Galeri‘de Empresyonist akıma ait tabloların sergilendiği 3. katın bir bölümü sergi alanı olarak tahsis edilmiş. Morgan Stanley, Van Gogh Müzesi ve Van Gogh Vakfı katkılarıyla ilk defa biraya gelebilme imkanı bulmuş 16 kendi portresi  dönem sırasıyla gezmeye başlayalım.

3 sene önce ‘The EY Exhibition: Van Gogh &Britain’ sergisi ile ilgili izlenimlerimi paylaştığım yazımda detaylı bahsettiğim sanatçının hayatını kısaca özetlersek. 1853 Hollanda’da dünyaya gelen sanatçı küçük yaşlardan itibaren sanata eğilimli, hep çok mutsuz ve huysuz bir çocuktur. 20’li yaşlarda Londra’ya gelir ve Covent Garden’da sanat galerisinde simsarlık yapar. Londra’nın puslu havası, Thames nehri boyu yaptığı yürüyüşler, Viktoryen dönem Londra’sı ve Ulusal Galeri’de gördüğü büyük ustaların şahaserleri onun yaratıcılık ve resim yapma arzusunu günden güne arttırır. Fransa’ya dönerek öğretmenlik, vaizlik, sanat simsarlığı olmak üzere pek çok iş yapan sanatçı kararını vermiştir, o ressam olacaktır. 1886’da yaşamda tek dostu, ağabeyi sanat galerisi yöneticisi Theo ile birlikte yaşamak üzere Paris’e gelir. Paris ve Fransa  bu dönem yoğun Claude Monet ve Georges Seurat gibi empresyonist ve neo-empresyonist sanatçıların eserlerinin yoğun etkisi altındadır. Sanat anlayışı bu etkiler ile birlikte değişime dönüşüme uğrayan sanatçı otoportreleri ile ünlü Rembrandt hayranıdır. 63 yılda 40 dan fazla otoportresi bulunan Rembrandt aksine Van Gogh kısacık ömründe 35 adet otoportre yapması takdire şayandır. Sanatçı ilk otoportre çalışmasını Paris’te yaptı.

Fötr Şapkalı Otoportresi Aralık 1886-1887 ve Self-Portrait Paris, 1887 Bahar

Fötr Şapkalı Otoportresi Aralık 1886-1887: 1886 sonlarında Paris’e geldikten sonra ilk otoportresi. Paris’te tanıştığı ressamlardan ışığı kullanmanın farklı yollarını denemeye başladı. Bu çalışmada yüzünün bir tarafına güçlü güçlü bir ışın düşerken, diğer taraftaki derin gölgelerde pembe ve yeşil tonları kullanılmış. Yüzeyin mat etkisi için  Van Gogh‘un iyi tanıdığı Edgar Degas ve Henri de Toulouse Lautrec ‘in kullandığı pentüre a l’essence (yağlarının çoğu süzülmüş ve terebentin ile inceltilmiş boya ) tekniği kullanmış.

Self-Portrait Paris, 1887 bahar: Paris’teki ilk yıllarında kullandığı paletindeki renklerde koyulardan uzaklaşarak daha parlak renklere yöneldiği bir dönem. Sergi öncesi portrenin üstündeki sararmış vernik kaldırılarak temizlenmiş.

Self Portrait with Grey Felt Hat, 1887- Paris ve Self-Portrait, Mart-Haziran 1887 - Paris

Self Portrait with Grey Felt Hat, 1887- Paris: Sanatçı kendi portrelerini farklı stiller denemek ve geliştirmek için kullandığı bir dönem. Bu çalışmaVan Gogh ‘un doğrudan izleyiciye baktığı nadir bir tasvir.Sanatçı eksik dişlerinin oyduğu zayıf yanaklarını vurguladığı için bu tasviri nadiren kullanmış.

Self-Portrait, Mart-Haziran 1887 - Paris: 1887 baharında çalıştığı bu seri oto portrede sanatçı lacivert biyeli kahverengi ceketi, beyaz gömleği ve mavi kravatı kullanmış. Kıyafetleri hep aynı olsada izleyiciye verdiği hissiyat farklı. Çalışma genelde bitmemiş izlenimi verse de resmin başlangıcında zengin mor bir arka plan ve onu canlandırmak için yeşil - mavi noktalar kullanmış. Zamanla solan mor, daha parlak ve canlı kalan yeşil-mavi noktaları belirginleştiriyor.

 Self-Portrait, Bahar - 1887

Paris’te bulunduğu dönemde George Seurat ve pointillismden yoğun ilham alarak yaptığı çalışmasında sanatçı zeminde yeşil-mavi ve turuncu, ceketinde kırmızı ve yeşil-mavi gibi zıt renkleri kullanarak çarpıcı bir etki yaratmış. Büyük Seurat hayranı olup tarzını büyük titizlikle takip etse de renkleri ve fırça darbelerini içgüdüsel olarak kullanmayı tercih etti.

Self Portrait, Paris yaz- 1887 ve Self Portrait, Paris, Ocak-Haziran 1887

Self Portrait, Paris yaz- 1887: Bu çok çarpıcı çalışmada kullandığı tuval daha önce kullandığı eski bir çalışmanın arka yüzü.  Theo’ya yolladığı bir grup çalışmayı, Paris’te kardeşi ile yaşadığı evde bulur ve onları tekrar kullanmaya başlar. Bu dönem sanatçının malzeme temin etmekte zorladığı bir dönem olarak anlamlandırılabilir. Sanatçı  önceki çalışmalarında ceketli, kravatlı Paris burjuvasına ait imajının aksine, kendini ilk defa mavi çalışma gömleği ile betimlemiş.

Self Portrait, Paris, Ocak-Haziran 1887: Bu kadar çok otoportre çalışan bir sanatçının sadece 2 çizimi olması şaşırtıcı. Çizim bir tabloya hazırlık değil, genel bir çizim niteliğinde. Sol üst köşesi kayıp olup sonradan tamir edilmiş. Kayıp kısım muhtemelen Van Gogh’un yüzünün başka bir tasvirini içeriyor. Kayıp kısım muhtemelen Van Gogh’un yüzünün başka bir tasvirini içerdiği, kurşun kalem çizgilerine bakılırsa onarımın  sakalda kısmında olduğu düşünülür.

2.oda Van Gogh’un Paris’ten taşınmadan önceki son dönem ve 1988 başında Fransa’nın güneyine taşınmasından sonra yaptığı portrelerden oluşuyor. Bu dönem çalışmaları biraz daha iddialı ve ayrıntılı olsa da, otoportrelerde kesin ve değişmez bir benzerlik hedeflemediği çok göze çarpıyor. Otoportrelerini  sanatçının aynada kendisiyle yüzleşirken ortaya çıkan ham duyguların aksine, yeteneklerini ortaya serdiği  bir nevi  test alanı  olarak kullanmış.

Self Portrait, Paris yaz-1887 ve Self Portrait with Grey Felt Hat, Paris Eylül - Ekim 1881

Self Portrait, Paris yaz-1887: Bu çalışmada yüzünü ve saçını vurgulayan kısa fırça darbeleri ve koyu yeşil çizgiler belirgin. Fotoğrafı sevmeyen ve 19 yaşında ki bir fotoğrafı hariç hiç fotoğrafı olmayan sanatçı kardeşi Theo’ya yazdığı mektupta ‘’Ressamın rolü bir fotoğrafçının fotoğraf makinesiyle insanı çekmesinin ötesinde, insanın içinde ne olduğunu ortaya koyabilmesinde yatar.’’ Vincent Van Gogh

Self Portrait with Grey Felt Hat, Paris Eylül - Ekim 1881: Teknik olarak diğer çalışmalarda fırça darbeleri yüzünün kıvrımlarını takip ederken bu çalışmada merkez burun alınarak dışarı doğru yayılıyor. Bu etki başının üstündeki hare şeklinde oluşturulan uzun mavi fırça vuruşlarının  üzerine  turuncu noktalar  ile daha da güçlendirilmiş.Resmin teknik incelenmesi bu resmin tek bir seferde yapılmadığını, sanatçının renklerin yerleşimi ve efekt seçimi hakkında düşündüğünü ortaya koyuyor.

Self Portrait, Paris Sonbahar-1887 ve Self-Portrait with Bandaged Ear, Arles Ocak - 1889

Self Portrait, Paris Sonbahar-1887: Ressam arkadaşı Emile Bernard’ın ‘ateşli yüzler’ adını verdiği bu eseri, ilk 1887 ‘de Montmartre’de bir lokantada sergilemiş.

Self-Portrait with Bandaged Ear, Arles ocak-1889: Fransa’nın güneyine yerleştikten sonra yakın arkadaşı Paul Gauguin’i evine davet eder. Başlarda iyi giden arkadaşlıkları sanata genel bakış açılarındaki farklılar ,sanatçının dönemsel artan zihinsel rahatsızlıkları nedeniyle kötü tartışmalara dönüşür. Alkol ve uyuşturucunda yoğun etkisiyle bir akşam sol kulağını keser. Bu olay üzerine Gauguin evi terk eder ve bir daha hiç görüşmezler. Tedavi gördüğü hastaneden ayrıldıktan 1 hafta bu sonra bu ikonik çalışmasını yapan sanatçı bu resimde sağ  kulağını kesik olarak betimlemesinin sebebi sanatçının ayna ile çalışmasına bağlanır. Arkada şövale üzerine tuval, yanda sanatçının ilham kaynağı Japon gravürleri ile tam sanatçıyı anlatan bir çalışma.

Self Portrait, Saint-Remy Eylül ilk haftası 1889 ve Self-Portrait Saint-Remy Eylül’ün ilk haftası 1889

Self Portrait, Saint-Remy Eylül ilk haftası 1889: Mayıs 1889’da sinir krizleri artınca kendi isteğiyle St.Remy’de bir kliniğe tedavi için yatar. Tedavisi sırasında kendini resmetmeye tekrar başlar. Kardeşine yazdığı mektuplarda ‘‘Eğer iyileşirsem… çünkü çalışarak kendimi iyileştirdim, bu da irademi güçlendiriyor ve sonuç olarak bu zihinsel zayıflıklarımı azaltıyor‘’ diyerek ifade eder. Bu sanatçının büyük zorluklar karşısında cesur duruşunu ifade etmesi açısından önemlidir. Akıl hastanesinde yaptığı bu portre ve yanındaki diğer portre 130 sene sonra bir salonda buluştu. Bu çalışmasını hastanede bir arkadaşına hediye eden sanatçı, diğer resmi abisi Theo’ya hediye etmişti.

Self-Portrait Saint-Remy Eylül’ün ilk haftası 1889: Hastaneye yattığı ilk haftanın sonunda yaptığı çalışma. Kendini nadir olarak ressam olarak betimleyen Van Gogh kardeşine yazdığı mektupta kendini ilk haftadan çok iyi hissettiğini belirtmiş ve ilk çalışmasına kıyasla  kendını özgüvenli ve sağlıklı betimlemiş. Bu çalışmasını kardeşi Theo’ya gönderen sanatçı diğerini klinikteki bir arkadaşına hediye etmişti. O günden bu güne tam  130 yıl hiç yanyana gelebilme şansı olmayan bu 2 çalışma bu sergi ile aynı duvarı paylaşabilmek imkanı bulmuşlardır.

Self portrait with Straw Hat Paris Ağustos-Eylül 1887 ve Self-Portrait with Straw Hat, Paris Ağustos-Eylül 1887

Self-Portrait with Straw Hat, Paris Ağustos-eylül 1887: 1887 yazında kendi portrelerine yeni bir unsur ekleyerek bu hasır şapkayı ve tamamlayıcı unsur olarak mavi ceketi kullandı. Hasır şapka o dönem açık havada çalışan ressamları güneşten koruyan en önemli aksesuar ve ceketinin mavisi ile hoş bir zıtlık oluşturuyor.

Self-Portrait with Straw Hat, Paris Ağustos-eylül 1887: Her iki eserdede Vincent Van Gogh büyük hasır şapka ile ve aynı açıdan karşımızda. Ama mavi çalışma gömleği yerine bu sefer beyaz gömlek mavi kravat ve kırmızı biyeli kadife bir yelek giymiş. Ayrıca kontrastı denemek için uzuvlarının rengi ile oynamış. Sakalını ve şapkasının turuncumu sarısını tamamlayan bir gözü mavi bir gözü yeşil kullanmış.

 

Bu son çalışma bir otoportre değil belki ama bir otoportre gibi sanatçıyı anlatan bir çalışma. Arles’te yaşarken kullandığı rüstik ahşap sandalye uzun zamandır sembolik bir otoportre olarak kabul ediliyor.

 

Van Gogh’un bu çalışmasını ne zaman görsem çağdaşı ve ev arkadaşı  Paul Gauguin’in ceviz sandalyesi gelir aklıma. Sizlere de paylaşmak istedim. Basit 2 sandalye ve bizlere hissettirdikleri.

Sanatçıların hayatları hakkında  nasılda ipuçları veriyor izleyicilerine... Kısacık yaşamında sade, alçakgönüllü saman tabanlı bir sandalye gibi Van Gogh...

Daha önce sadece Paris’te yaşadığı dönem yaptığı otoportrelerinin sergilendiği 1960 ve 1995 yıllarında 2 sergisi olan sanatçının ilk defa hem Paris hem Arles’te yaptığı otoportrelerinin sergilendiği  bu özel sergiyi Courtauld Galeri Somerset House’da 8 mayıs 2022 tarihine kadar görebilirsiniz.

Yazı ve Fotoğraflar: Nurdan Ateş



En Çok Okunanlar

Bizi Whatsapp'ta takip edin