Geleneksel sanat anlayışı ile dijital dünyanın sunduğu imkanlar arasında köprüler kuran çağdaş sanatçılar, yaratıcı süreçlerini teknoloji ile yeniden şekillendiriyorlar. Sanat üretiminde yapay zeka ve algoritmaların etkisini derinlemesine incelemek, bu yeni dünyaya dair önemli soruları da beraberinde getiriyor. Sanatçılar, dijital araçları yaratıcı süreçlerinde nasıl konumlandırıyor? Geleneksel sanattan dijital sanatın estetik kurallarına geçişte hangi sınırlar ve fırsatlar ortaya çıkıyor?
Sanat, insana her zaman yeni yollar açan, yeniliklere alan tanıyan ve dönüşümün öncüsü olan bir disiplin. Bugün bu dönüşüm, dijital teknolojilerle yepyeni bir boyut kazanıyor. İşte tam da bu nedenle genç kuşak sanatçılar arasında öne çıkan Ecem Dilan Köse ile bir araya geldik.
Ecem Dilan Köse, eserlerinde teknolojiyi bir araçtan öte, bir anlatı dili olarak kullanıyor. Dijital sanatın olanaklarını, insan doğasına dokunan bir duygu yoğunluğu ile birleştirerek bambaşka hikayeler anlatıyor.
Dijital araçların Ecem Dilan Köse’nin sanat pratiğinde nasıl bir yer tuttuğunu, yapay zeka ve programlama dilleriyle nasıl çalıştığını ve tüm bu süreçlerin bir sanatçı olarak ona kattıklarını konuştuk.
1. Sanatçı yaratıcı sürecin merkezinde yer alırken, dijital araçlar ve algoritmalar bu süreci nasıl destekliyor veya dönüştürüyor? Sanatçının geleneksel anlamda kullandığı yaratıcı düşünme biçimleri ile algoritmik süreçlerin sunduğu yenilikçi imkanlar arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu bağlamda, sanatçının rolü nasıl değişiyor?
Dijital araçlar ve algoritmalar, sanatçının yaratıcılık sürecini genişleten bir alan sunuyor. Geleneksel düşünce yöntemleriyle birleştiğinde, algoritmaların sunduğu yenilikçi imkanlar hem yaratıcı bir ortak hem de farklı bir perspektif sunan bir araç olarak işlev görüyor. Bu süreçte sanatçının rolü dönüşüyor; sanatçı yalnızca bir yaratıcı değil, aynı zamanda algoritmik süreçlerin küratörü ve tasarımcısı oluyor. Ancak bu dönüşüm, insan dokunuşunun ve duygusal bağın önemini yitirdiği anlamına gelmiyor; aksine, teknoloji sanatçının vizyonunu daha önce mümkün olmayan şekillerde ifade etmesine olanak tanıyor.
Crane, 2023 - Gatchina Palace , Venus Pavillion
2. Algoritmalar ve dijital teknolojiler genellikle matematiksel ve soğuk bir yapı ile ilişkilendirilir. Ancak sanatçıların bu teknolojileri kullanarak kendi duygusal, estetik ve kişisel izlerini bırakmaları nasıl mümkün oluyor? Sanatçının kişisel üslubu ve yaratıcı vizyonu dijital eserlerde nasıl hissediliyor?
Algoritmalar sanatçının duygusal ve estetik katkısıyla anlam kazanıyor. Neden soğuk olsun ki bir fırça da tek başına soğuk öyleyse veya bir seramik toprağı. Bunlar sadece nostaljik olduğu için mi acaba soğuk algılanmıyor? Sanatçı, algoritmayı yalnızca bir araç olarak değil, kişisel izlerini bırakabileceği bir tuval olarak görüyor. Bu, sanatçının kullandığı parametreler, renkler, kompozisyonlar ve hatta rastgelelik düzeyleriyle mümkün oluyor. Her algoritma, sanatçının yaratıcı vizyonuyla birleştiğinde benzersiz bir yapı oluşturuyor ve bu da dijital eserlere sanatçının üslubunu yansıtan bir kişilik kazandırıyor. Bütün yaşam algoritmalar üzerine kurulu, fraktallardan bozulmalara dönüşüm ve oluşum algoritmaları yaşamın kendisinde var. İşlerimde çokça işliyorum ve söz ediyorum ‘ikinci doğa’ kavramından. O kadar benzer ki :) Heyecan verici. Brian Eno (çok severim) der ki:
“A composer is like a gardener. Algorithms are the seeds, but the art lies in how they are cultivated.”
Ben çiçekleri figür olarak kullandığım yapıtları yaparken hep bunu düşünürdüm. Hem metaforik olarak hem de dijital medyumda çiçekleri canlandırırken. Tatlı :)
3. İnsan algısının estetik anlayışı ile algoritmaların yarattığı estetik kurallar arasında nasıl farklar var? Dijital ortamda üretilen sanat eserlerinin estetik değerleri, geleneksel sanat eserleriyle karşılaştırıldığında nasıl farklılaşıyor?
İnsan algısındaki estetik, geçmiş deneyimler, duygular ve kültürel bağlamlarla şekillenirken, algoritmaların estetiği daha çok matematiksel modeller ve optimizasyon süreçlerine dayanır. Dijital ortamda üretilen eserler, insan algısının estetik anlayışını sorgulamaya açarken, aynı zamanda yeni bir estetik dil yaratır. Geleneksel sanat eserleri, dokunsallık ve fiziksel varlıkla derinleşirken, dijital eserler sonsuz tekrar ve dinamik form ile estetik değerini farklı bir düzlemde sunar. Yine de ben farklılık görmüyorum. Uzun vadede başka bir ölçekte şu an hissedilen farkın kaybolacağına inanıyorum. Bu medyumda yapılan çalışmalar yüzlerce sene tekrarlandığında gelenekselleşecektir.
4. Dijital sanat ve yapay zeka ile yaratılan eserlerin geleneksel sanatın yerini alabileceğine inanıyor musunuz, yoksa her iki alanın birbirini tamamladığı bir süreç mi öngörüyorsunuz? Dijital sanatın evrimi, sanat tarihindeki klasik formları nasıl etkileyebilir? Geleneksel sanat formları, dijital devrimle nasıl bir simbiyotik ilişki kurabilir?
Dijital sanat geleneksel sanatın yerini almak yerine onu tamamlayan bir alan olarak görülmeli. Geleneksel sanat, tarihsel ve kültürel mirasla derin bağlara sahipken, dijital sanat bu mirası yeni teknolojik araçlarla yeniden yorumluyor. Gelecekte bu iki alanın simbiyotik bir ilişki kurarak birbirini zenginleştireceğine inanıyorum. Örneğin, yapay zekâ ile klasik bir tabloyu dijital bir deneyime dönüştürmek mümkün olduğu gibi, dijital bir eserin fiziksel bir heykel veya dokunsal bir forma dönüşmesi de mümkün. Geçmiş gelecekten daha güzel mi? Daha başka bir şey mi? Şimdi olan güzel. Geçmiş ve geleceğe eşit uzaklıktaki şimdi güzel. O yüzden geleneksel yapıtlar ve dijital yapıtların birlikte olduğu bu zamanımız zengin.
Hollow
5. Dijital araçlar ve algoritmaların sanat üretiminde ne gibi sınırları olabilir? Bu sınırlar nasıl aşılabilir ve teknolojinin mevcut sınırları sanatsal ifade biçimlerinin çeşitlenmesine nasıl katkıda bulunabilir?
Dijital araçlar genellikle yazılım ve teknolojik altyapı ile sınırlıdır. Ancak bu sınırlar, sanatçıların yaratıcılığıyla aşılabilir. Sanatçılar, mevcut araçları hackleyerek veya beklenmedik şekillerde kullanarak bu sınırlamaları bir avantaja dönüştürebilir. Teknolojik sınırlar, aslında yeni ifade biçimleri ve deneysel yaklaşımlar için bir ilham kaynağı olabilir. Bu sınırlar heyecan verici, aşmak için heyecan verici; aşamadığın ve içinde kaldığın deneysellik heyecan verici. Bütün bu keşif yolculuğunda her bir sanatçının farklı özgün yaklaşımı da çeşitliliğin güzellemesi oluyor.
6. Sanat dünyasında dijital teknolojilerin ve yapay zekanın kullanımıyla ilgili olarak veri kullanımı, kopyalama, telif hakları ve yaratıcı mülkiyet gibi konularda hangi etik sorunlar ortaya çıkıyor? Sanatçılar bu etik sorunları nasıl ele alıyor?
Görünürde veri kullanımı, kopyalama, telif hakları ve yaratıcı mülkiyet dijital sanatın karşılaştığı en büyük etik sorunlardan. Sanatçılar, kullandıkları verilerin kaynağını ve algoritmaların karar mekanizmalarını sorgulamalı. Bu konulara dair şeffaflık, sanat dünyasında güven inşa etmek için kritik önem taşıyor. Fakat öyle bir zamana geldik ki gerçekten özgün bir şey var mı bundan emin değilim. Bu sebeple benim ilgilendiğim etik sorunlar daha çok teknoloji kullanımında araçların gücünü nasıl kullandığımız, toplumsal etkileri ve söylemleri üzerine olan kısımlar. İstemsizce(?) insanı küçümseyip makineyi ululaştıran işlerden hoşlanmıyorum. Ben kendimce hayatın içindeki sihirleri seviyorum, arıyorum, yaşıyorum. Bu sebeple yaptıklarımda söylediklerimde bunu vurguluyorum. Benim verdiğim değer bu yönde. Kendimce umut dolu, insana ve doğaya önem veren bir sorumluluk hissim var. Kendi etiğim de bununla çelişip çelişmemesiyle ilgili oluyor.
7. Çalışmalarınızda genellikle hangi temalara odaklanıyorsunuz? Bu temaların sizin için özel bir anlamı var mı?
Çalışmalarım, doğa-teknoloji-insan üçgeninde konumlanıyor. Bu üç unsur arasındaki dinamik etkileşimleri keşfetmeye odaklanıyorum. Özellikle, teknolojinin insan deneyimini nasıl dönüştürdüğünü ve bu dönüşümün doğa ile olan ilişkimize nasıl yansıdığını araştırıyorum. Bu bağlamda tarihsel öğeler de işimde önemli bir rol oynuyor. Geçmişin izlerini dijital bir lensle yeniden yorumlayarak, geçmişin, bugünün ve geleceğin nasıl iç içe geçtiğini keşfetmek istiyorum. Örneğin, geçmişte insanların doğal materyalleri kullanarak yarattığı formlar, bugün yapay zekâ ve algoritmik süreçlerle yeniden hayal edilebilir. Troya Müzesi için yaptığım video mapping projesi, bu yaklaşımın bir örneğiydi; antik bir kültürün hikâyesini dijital araçlarla çağdaş bir anlatıya dönüştürdüm. Bu, teknolojinin sadece bir araç değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel katmanların yeniden keşfi için bir köprü olabileceğini gösteriyor. ‘Anthrostrata’ isimli video işi müze cephesinde çağdaş bir iş olarak konumlandı. Müze içerisinde binlerce yıllık bir tarih duruyordu. İşi deneyimleyen insanlar dünyayı geleceğe adım adım götüren bizlerdik. Anthrostrata ise minnacık mikron seviyesinde bir iz olarak arada geçici bir katman olarak bulundu.
Anthrostarata , 2024 - 9. Çanakkale Bienali Troya Müzesi
Bunun yanı sıra doğa, işlerimde hem bir ilham kaynağı hem de bir metafor olarak yer alıyor. Doğanın organik ritimleri, teknolojinin matematiksel düzeniyle yan yana geldiğinde, aralarındaki uyumu ve gerilimi ortaya koyuyorum. Bu, insanın geçmişten bugüne kendini tanımlama sürecinin bir uzantısı gibi. Aynı zamanda yarattığımız dijital dünya ile öyle benzer ki hala şaşırıyorum. Algoritmalar benzer, his benzer bir şekilde; deneyim farklı. Belki şimdilik farklı. Bu temalar, insanın zamana ve mekâna bağlı deneyimlerini sorgulamama olanak tanıyor ve izleyiciye hem geçmişle hem de gelecekle bağlantı kurma fırsatı sunuyor. Doğadaki yerini, kim olduğunu, bulunduğun zamanı malzemenin teknoloji olduğu bir medyumda sorgulayabiliyorsun. Bu alanda beni heyecanlandıran şeylerden biri de budur.
8. Dijital sanatta kullandığınız materyaller veya yazılımlar nelerdir? Bu araçları seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Ah her gün değişiyor. Ben kavram- method ilişkisine önem veriyorum. Bir kavrama yakıştığını düşündüğüm bir method varsa onu çok iyi biliyor olmamdan bağımsız olarak deneyip kullanıp keşfetmeyi seviyorum. Yine de çoğunlukla 3 boyutlu modelleme programları , üretken görsel yazılımlar , video düzenleme araçları kullanıyorum. Ve tabii yapay zeka araçları :) Bunların hepsi temelde ışık ve ses kaynaklarından çıkıyor. Ekranlar, projeksiyonlar :)
9. 2024 yılında yapay zekayı/dijital araçları kullanarak yaptığınız katıldığınız projelerden bahsedebilir misiniz?
2024 yılında birçok interaktif iş ile beraber, güzel sahne performansları yaptım. Bu sahne performansları kimi zaman benim için kimi zaman ise başka sanatçılar için oldu. ( Edis, Ocean Orientalist, Yaybahar, Sasha bunlardan bazıları ) 2024 yılı içerisinde 26 tane yapıt ortaya koymuşum. Çılgınlık. Her bir işin içerisinde kimi zaman dil modelleri kimi zaman görsel üretim modelleri kimi zaman ise ses üretim modelleri olarak yapay zeka bulundu. Bana yardımcı oldu.
Edis - Harbiye
10. Nasıl bir dijital dönüşüm isterdiniz?
Bu soru benim sanatçı söylemimin temeli, beni sanat üretimine teşvik eden bir soru. Hayal ettiğim dijital dönüşüm, insanları teknoloji aracılığıyla doğayla daha derin bir bağ kurmaya teşvik eden, etik, kapsayıcı ve umut dolu bir süreç. Dijital araçların, insanın çevresiyle olan ilişkisinde bir köprü oluşturabileceğine inanıyorum. Bu dönüşüm, teknolojiye yalnızca bir üretim aracı olarak değil, doğayı anlamamıza, onunla bağlantı kurmamıza ve onu korumamıza yardımcı olan bir ortak olarak yaklaşım olmalıdır. Richard Louv gazeteci ve doğa savunucusudur. "Teknoloji, dikkatli kullanıldığında bizi doğal dünyadan uzaklaştırmak yerine, doğal dünyaya yeniden bağlayabilir." düşüncesini savunur ve kitaplarında anlatır. Bu perspektif benim için temel bir ilke. Dijital araçların yalnızca sanal bir dünya yaratmak yerine, doğayı taklit eden, onun organik döngülerini anlamamızı sağlayan bir araç olarak kullanılabileceğine inanıyorum. Örneğin, yapay zekâ ve artırılmış gerçeklik, doğal ekosistemlerin karmaşıklığını daha geniş bir kitleye göstermek ve bu ekosistemleri koruma bilincini artırmak için güçlü bir araç olabilir. Ayrıca, insanların teknoloji aracılığıyla sadece bilgi tüketen bireyler olmaktan çıkıp, doğayla daha anlamlı bir etkileşim kurabilen yaratıcı bireylere dönüşmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu dönüşüm, insanın hem kendi içsel dünyasında hem de doğayla ilişkilerinde bir denge ve uyum arayışını tetikleyebilir.
Gelecekte teknolojinin, doğayı ve insanı birbirinden ayıran değil, birbirine bağlayan bir unsur haline gelmesi için çaba göstermeliyiz. Dijital devrim, insanlara doğayı yeniden keşfetme, koruma ve onunla bütünleşme fırsatı sunmalıdır. Yaşam böyle anlamlanır dünya böyle güzelleşir.
Yazı ve Fotoğraflar: Özge Kahraman
Mevlüt Akyıldız’ın Dünyası: Sanat, Mizah ve Camaltı
Art Basel Paris 2024: Sanat ve İlham Dolu Bir Deneyim
Sanat, Teknoloji ve Yaratıcılık Üzerine: Pınar Yoldaş ile Evrimsel Bir Yolculuk
T. Melih Görgün ile Sinopale 9 Üzerine: Sanatın Sürdürülebilirlik ve Toplumsal Duyarlılık Alanındaki Rolü
Gülsün Karamustafa’nın Venedik Bienali Projesi ve Kitabı Üzerine Melis Cankara ile Söyleşi
Yorum yapmak için tıklayın