Pınar Yoldaş, dijital sanat ve biyomorfik formlar üzerine çalışan, teknoloji ile doğayı birleştirerek sanatında yeni bir dil geliştiren öncü bir sanatçı. Şu anda Ekavart Gallery’de devam eden “Evrimsel Form” başlıklı sergisi, bu temaların bir yansıması niteliğinde. Sergide, doğanın evrimsel süreçlerinden ilham alan formlar ve dijital teknolojilerin sunduğu yenilikçi araçlar bir araya geliyor.
Pınar Yoldaş ile gerçekleştirdiğim bu röportajda, sanatın teknolojiyle nasıl evrildiğini ve dijital dünyanın sanatsal üretime kattığı yenilikleri derinlemesine keşfetme fırsatı buldum. Yoldaş, biyomorfik formlar ve doğa temalarını dijital teknolojilerle buluşturarak sanatın sınırlarını genişleten bir sanatçı. Yapay zeka ve algoritmaların sanatta nasıl kullanıldığını, geleneksel yaratıcı süreçlerle olan etkileşimini konuştuk. Bu röportaj, sanat ve teknoloji arasındaki simbiyotik ilişkiyi ve sanatçının bu yeni dünyadaki rolünü daha iyi anlamak için ilham verici bir sohbet oldu.
• Sanatçı yaratıcı sürecin merkezinde yer alırken, dijital araçlar ve algoritmalar bu süreci nasıl destekliyor veya dönüştürüyor? Sanatçının geleneksel anlamda kullandığı yaratıcı düşünme biçimleri ile algoritmik süreçlerin sunduğu yenilikçi imkânlar arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu bağlamda, sanatçının rolü nasıl değişiyor?
Bir yandan pek değiştirmiyor, bir yandan çok değiştiriyor. Geleneksel anlamda beden, doğanın bir uzantısı olarak sanatın üretiminde doğrudan rol almıştır. Bu, kile ya da fildişine kesici bir aygıt yardımıyla biçim veren elden ve gözden başlar. İpek halıyı dokuyan kollarla devam eder. Fırçayı tutan el, kamerayı tutan vücut, teknik bir aygıtla buluşsa dahi sürecin parçasıdır.
Yapay zeka ile bedenin sanat üretim sürecinden silindiği bir ana bakıyoruz. Bedensiz bir zihin? Mümkün mü? Tamam, mümkün. Peki, sağlıklı mı?
• Algoritmalar ve dijital teknolojiler genellikle matematiksel ve soğuk bir yapı ile ilişkilendirilir. Ancak sanatçıların bu teknolojileri kullanarak kendi duygusal, estetik ve kişisel izlerini bırakmaları nasıl mümkün oluyor? Sanatçının kişisel üslubu ve yaratıcı vizyonu dijital eserlerde nasıl hissediliyor?
Örnek veriyorum ama tam emin değilim: Yapay zekâya “Bana nostaljik bir gül çiz” ya da “Bana komik bir gül çiz” dediğinizde iki farklı sonuç alırsınız. Hatta buna bir üçüncüyü ekleyelim: “Bana romantik bir gül çiz” diyelim yapay zekaya. Şimdi bu algoritma, veri tabanında bizim ona söylediğimiz bu kelimeye uygun sonuçlardan bir şeyler bulup ortaya karışık bir şey çıkaracaktır. Ne o bu durumu kontrol edebiliyor ne de biz kontrol edebiliyoruz. Yani şöyle düşünün: Sizden önce gelen nesiller boyunca sanatçılar, romantik gül ile nostaljik gül ve komik gül arasındaki farkı sanatlarıyla icra etmiş, bu duyguyu anlamış ve görselleştirmişlerdir. Yapay zeka bize bunlardan bir potpori çıkarıyor. Ama yapay zeka bu duygulara sahip değil; biz bu duygulara sahibiz. Ve biz bu duygulara sahip olduğumuz sürece de sanatçının sanatına duygu koyması mümkün olacaktır.
• İnsan algısının estetik anlayışı ile algoritmaların yarattığı estetik kurallar arasında nasıl farklar var? Dijital ortamda üretilen sanat eserlerinin estetik değerleri, geleneksel sanat eserleriyle karşılaştırıldığında nasıl farklılaşıyor? Bu eserlerin izleyiciler üzerindeki etkisi ne ölçüde farklı olabilir?
Ben algoritmaların yeni estetik kurallar yarattığına inanmıyorum; sadece algoritma ile üretilen sanat eserleri bir noktada birbirine benzemek suretiyle beyni bir çerçevede eğitiyor. Örneğin, şu an “algoritmik sanat” dediğimiz zaman gözlerimizi kapattığımızda bir şey aklımıza gelecek hale geldik. Bu özelliklerden biri dinamizm ve interaktivitedir. Bu eserler sürekli hareket ederler ve kıpırdarlar; bu nedenle beynin sadece görsel alanlarını değil, hareket alanlarını da aktive ederler. Bir başka özelliği, bu eserlerin ölçeğidir. Geleneksel eserlerin o kadar büyük bir ölçekte yapılma imkânı olmamıştır. Ölçek çok büyük olduğu için insan üzerinde bıraktığı etki de büyüktür. Son olarak, ışık, projeksiyon ve ekran bazlı eserlerin insanı uyandırıcı ve dikkat çekici özellikleri vardır.
• Dijital sanat ve yapay zeka ile yaratılan eserlerin geleneksel sanatın yerini alabileceğine inanıyor musunuz, yoksa her iki alanın birbirini tamamladığı bir süreç mi öngörüyorsunuz? Dijital sanatın evrimi, sanat tarihindeki klasik formları nasıl etkileyebilir? Geleneksel sanat formları, dijital devrimle nasıl bir simbiyotik ilişki kurabilir?
Birlikte evrimleşmek zorundalar; başka bir seçenek yok. Burada en belirleyici kuvvet pazar olacaktır. Koleksiyonerlerin ellerinde ne var, nereye gidiyorlar, ne gibi trendler onların ilgisini çekiyor ve sanat profesyonelleri değişen değerler karşısında sanat piyasasını idare edebilecek mi?
• Dijital araçlar ve algoritmaların sanat üretiminde ne gibi sınırları olabilir? Bu sınırlar nasıl aşılabilir ve teknolojinin mevcut sınırları sanatsal ifade biçimlerinin çeşitlenmesine nasıl katkıda bulunabilir?
Enerji tüketimi, bütçe, hız ve erişilebilirlik. Dijital araçlar da en nihayetinde araçtır. Algoritma da bilişsel bir araçtır. Ancak en temel aracın insanın kendi bedeni ve zihni olduğunu unutmamak gerekir. Eğer teknolojinin rotasını insan bedenini, toplumsal yapısını ve insan sağlığını anlamak ve korumak olarak çizersek ve teknolojiyi insan-ötesi varlıkları da kapsayacak şekilde düşünürsek, ancak o zaman uzayın sonsuz karanlığında yolumuzu bulacağız.
• Sanat dünyasında dijital teknolojilerin ve yapay zekanın kullanımıyla ilgili olarak veri kullanımı, kopyalama, telif hakları ve yaratıcı mülkiyet gibi konularda hangi etik sorunlar ortaya çıkıyor? Sanatçılar bu etik sorunları nasıl ele alıyor?
Bunlar çok önemli konular. Sanatçıların hakları gün be gün değişiyor. Ben eserlerimi paylaşırken daha çok düşünüyorum.
• Teknolojiyle sanat üretimi arasında kurulan ilişki, sanatçının yaratıcı sürecindeki rolünü nasıl yeniden şekillendiriyor? Sanatçı, dijital araçları yaratıcı süreçlerinin bir uzantısı olarak mı görüyor, yoksa bu teknolojilerle daha derin bir ortaklık mı kuruyor? Bu ortaklığın sanatçının kimliğine ve üretim biçimine etkileri neler olabilir?
Basit bir hipotezde bulunacağım; bu, her yeni teknolojiyi kullanırken üzerinden geçilen yollarla alakalı. Diyelim ki Photoshop; bu program aslında makas, kâğıt, bant, boya gibi şeylerin dijital ortama yansıtılması ve fotoğraftan gelen bazı tekniklerin dijital ortama getirilmesi ile başlamıştır. Yapay zeka ile yapılan işlerde, önceden elle ya da atomlar kullanılarak yapılan işlerin dijital ortama taşınmasından ziyade, dilden gelen kavramların doğrudan imgeye dönüştürülmesi söz konusudur.
• Ekavart Gallery’de yer alan/alacak serginizde “Evrimsel Form” başlığını kullanarak izleyicilere ne tür bir mesaj vermeyi amaçlıyorsunuz? Bu başlık, serginin temasıyla nasıl bir ilişki kuruyor?
Etrafımızda gördüğümüz canlı formlarının hepsi evrimin ürünüdür. Sanat anlayışımız da evrimin milyonlarca yıl boyunca ürettiği binlerce ses, doku, koku, renk ve formun izlerini taşımaktadır. Sanat, doğa olmadan düşünülemez.
• Eserlerinizde genellikle doğa ve teknoloji arasındaki ilişkiyi nasıl ele alıyorsunuz? Bu temayı işlerken hangi yaratıcı süreçleri izliyorsunuz?
Yaklaşık 20 yıl önce, belki daha da önce, kaygı kökenli eserlerim ortaya çıktı. Teknolojinin sadece pozitif ya da sadece negatif bir şey olmadığını gördüm. Her teknolojinin kendi kavramsal çerçevesi ve yerel koşulları içinde incelenmesi gerekir. Çalıştığım konular üzerine genellikle birkaç sene süren bir araştırma sürecine giriyorum; bazen çok daha uzun sürebiliyor bu süreç.
• Eserlerinizde kullanılan malzemeler ve teknikler hakkında bilgi verir misiniz? Bu seçimleriniz, serginin genel konsepti ve iletmek istediğiniz mesajla nasıl bir ilişki kuruyor?
Şu anki sergimde doğal malzemeler kadar plastik ve akrilik gibi yapay sentetik pigmentler de kullandım. İşler 2009’dan 2024’e kadar çok geniş bir zaman aralığına yayıldığı için kullanılan malzemeler o anki koşullara ve o an çalışılan esere bağlı. Bu nedenle çok genel bir şey söyleyemiyorum; gelip görmek lazım.
• Sanat pratiğinizde kullanılan biyomorfik formlar ve organik yapılar, bilimsel ve felsefi kavramları nasıl yansıtıyor? Bu unsurları kullanma motivasyonunuz nedir?
Doğal formlara ve doğaya çok aşığım; bu formların tuvallere ve heykellere yansıması beni pek şaşırtmıyor. Keşke yaptığımız her şey doğa kadar güzel, mükemmel ve hayat dolu olsa.
• Nasıl bir dijital dönüşüm isterdiniz?
Gücün tek birkaç kişinin elinde toplanmadığı ve enerji tüketimine ve özellikle de sürdürülebilirlik ve yeşil ekonomiye özen gösterildiği ve insan haklarına %150 sahip çıkılan kimsenin sesinin bastırılmadığı özellikle kadın hakları konusunda %250 ilerlemiş bir dijital dönüşüm isterdim
Yazı ve Fotoğraflar: Özge Kahraman
Art Basel Paris 2024: Sanat ve İlham Dolu Bir Deneyim
T. Melih Görgün ile Sinopale 9 Üzerine: Sanatın Sürdürülebilirlik ve Toplumsal Duyarlılık Alanındaki Rolü
Gülsün Karamustafa’nın Venedik Bienali Projesi ve Kitabı Üzerine Melis Cankara ile Söyleşi
Seyhan Boztepe ile Çanakkale Bienali: Zamana Bırakmak
Yapay Zekanın Sanatla Buluşması: Hakan Yılmaz ile Dijital Dönüşüm
Yorum yapmak için tıklayın