Çizme ülke İtalya’da sanat gezime bir önceki yazımda anlattığım Vatikan'dan sonra Roma’daki GNAM (The Galleria Nazionale d’Arte Moderna e Contemporanea / Ulusal Modern Sanat Müzesi) ile devam ettim.
Haaarika bir bina. Binanın kendisi de sanat eseri.
Merdivenlerde bir sürü aslan heykelleri vardı, sanki sanatı korur gibi. Sanki sanattan mutluluk duymuş gibi yatanlar vardı.
Müze iki bölüm. Bir bölümünde Klimt, Kandinsky ve Pollock gibi ustaların olduğu bir bölüm. Bir de Robert Morris’in çok etkileyici eserlerinin olduğu bölüm.
Gustav Klimt’in 1905 yılında 178x198 cm boyutlarında tuval üzerine yağlıboya ile yaptığı “Kadının 3 Çağı” eserini gördüm.
Klimt hep parlak boyamalarla süslü eserler yapmış ama bu eserinde siyah arka plan kullanarak bu 3 çağı da sembolize etmiş. Bu eserdeki yaşlı bir kadın boynu eğik olarak yüzünü kapamış. Genç kadın kollarında kızını tutarak resmin ana noktasındaymış. Ve en genç çağ olarak da kız çocuğu sembolize edilmiş. Hayatın çağlarını hem duygusal hem de gerçekçi olarak resmetmiş. Böylece yaşamın sanki bir hikaye gibi giriş, gelişme ve sonuç kısmını sembolize etmiş. Sanki yaşamımızın özetini tuvalin üzerine renklendirmiş.
GNAM’da yine aynı bölümde Jackson Pollock’un 1947 yılında tuval üzerine yağlı boya ile yaptığı 114x86 cm boyutlu “Sulu Yollar” eserini gördüm.
Pollock'da benim gibi çocukluğundan beri ressam olmak istemiş. :) ‘Resim yaparken ne yaptığımın pek farkında olmam. Resimde değişiklik yapmaktan, genel görünümü bozmaktan korkmam; çünkü resmin de kendine has bir yaşamı vardır.“ demiş Pollock. Duygu ve imajları resimlerine aktarmaya başlamış.
1947’den itibaren tuvali yere koyarak ve boyaları tuvalin üzerine damlatarak resim yapmaya başlayan Pollock, yaratıcısı olduğu damlatma tekniğini kullanmış. Pollock bu tekniği ortaya çıkartırken Kızılderili kum ressamlarının çalışma metotlarından etkilenmiştir. Pollock, tüm bunların yanı sıra resimlerinde çubuklar, mala, boya kutuları ve bıçak gibi alışılmışın dışında nesneler kullanmıştır.
1948 yılında yaptığı No:5 isimli resim, 140 milyon dolarla tüm dünyada satılan en pahalı ilk 5 resim arasındaymış. Yaşamının son yıllarında damlatma tekniğini bırakmış ve resimlerinde, gittikçe daha koyu renkler kullanmaya başlamıştır.
Yine GNAM’da aynı bölümde soyut sanatın babası olan Rus ressam Wassily Kandinsky’nin 70x60 cm boyutlarındaki yağlı boya ile yaptığı Açısal Çizgi (Linea Angolare) eserini gördüm. Bu eseri 64 yaşında yapmış.
Aristokrat bir ailenin çocuğu olan Kandinsky liseye giderken resim yapıyor, piyano ve viyolonsel konserleri veriyormuş. Üniversitede ekonomi ve hukuk eğitimi almış. Moskova’da çok büyük bir sergi açtıktan sonra renklerin sihrinin peşinden koşmaya karar vermiş ve 30 yaşındayken Almanya’ya resim eğitimi için gitmiş. Birinci Dünya Savaşı nedeniyle Rusya’ya dönmek zorunda kalmış ve bu arada 500’e yakın eseri kaybolmuş :(
Kandinsky’nin ilk eserleri doğa çalışmalarıymış. İlk soyut çalışmasını 1910’da 44 yaşında suluboya ile yapmış. Picasso, Matisse ve Klee ile toplanıp soyut resim, hakkında tartışmalar yapıyor, Mondrian, Delaunay ve Miro ile soyut geometrik resimler hakkında konuşuyorlarmış. Bende orada olup dinleyebilseydim keşke. 1. Dünya Savaşı’na kadar resimlerinde hareketli ve çok renkli eserler yapmış. Daha sonra geometrik renk çizgilerle kompozisyonlar yapmaya başlamış.
GNAM’da beni çok etkileyen diğer bölüm de Robert Morris’in Monumentum sergisi.
Maalesef Kasım 2018'de vefat eden sanatçının hayatının son yıllarında yaptığı eserler sergileniyor.
Reçine, Belçika keteni, siyah karbon fiber ve vernik kullanan sanatçının eserlerinin anlamı bir reçine sever olarak beni çok etkiledi.
Rodin ve Goya’ya göndermede bulunan eserleri ‘Ve Ölü bir Vücudun Düştüğü gibi Düşüyorum’, ‘Kendine Sakla’, ‘Çapraz Kesişen’, ’Geçmişten Gelen’ favorilerim.
12 Ocak’ta biten sergiyi gezebildiğim için, ilham alabildiğim için çok şanslı hissediyorum. Umarım benimle gezdiğiniz bu sergi size de benim kadar ilham vermiştir.
Yazı ve Fotoğraflar: Dora Özyurt