8ca5a857-34c2-4d85-8ef4-6abb7e34ee4c.jpg

Gülsün Karamustafa’nın Venedik Bienali Projesi ve Kitabı Üzerine Melis Cankara ile Söyleşi

Özge Kahraman

22 gün önce

Gülsün Karamustafa’nın Venedik Bienali 59. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu için hazırladığı “Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli” eseri, sanatçının derin kavramsal yaklaşımını ve sanat pratiğini yansıtan çok katmanlı bir yapı sunuyor. Melis Cankara’nın editörlüğünde hazırlanan, iki ciltlik kitabın yaratım süreci üzerine Minoa Pera’da gerçekleşen söyleşide, hem sanatsal hem de akademik bir perspektifin buluştuğu detaylı bir sürece tanıklık ettim. 

Cankara, Karamustafa’nın eserine dair çok katmanlı yapıyı nasıl oluşturduklarını, kitabın her iki cildinde farklı odak noktalarını nasıl işlediklerini büyük bir incelikle anlattı. Bu röportajda, Venedik Bienali gibi küresel bir platformda yer almanın hem kitabın yapısına hem de içeriğine nasıl katkı sağladığını konuştuk. Kitabın sanatçı metinlerinden tutulan güncelere, malzemeler üzerine yazılan denemelere kadar uzanan geniş yelpazesi, Karamustafa’nın eserinin derinliklerine inmeyi mümkün kılıyor.

Grafik tasarımcı Esen Karol’un görsel diliyle kitabın içeriği arasındaki dengeyi kurma çabalarını ve iki dilde yayımlanan kitabın zorlu çeviri sürecini Melis Cankara’dan dinledim. 

 

“Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli” kitabının editörlüğünü üstlenirken hem sanatsal hem de akademik bir bakış açısıyla, Gülsün Karamustafa’nın eserine dair çok katmanlı bir yapıyı nasıl inşa ettiniz? Eserin tematik zenginliğini kitaba nasıl aktardınız ve bu süreci yönetirken hangi editoryal stratejileri benimsediniz?

Bizi bu katmanlı yapıya yönelten nedenler oldukça somuttu: Öncelikle eserin kendisi katmanlı bir yapıya sahip. Bunun yanı sıra kitap çalışması yapılırken eserin üretimi sürüyordu, dolayısıyla eseri göstermemiz pek mümkün değildi. Öte yandan “Sürmekte olan bir işin kitabı nasıl yapılabilir?” sorusu hepimizin gündemini meşgul ediyordu. Çalışmanın henüz başında, kitabın grafik tasarımcısı Esen Karol’un eserin malzemelerine yönelme fikriyle başladı bu süreç. Genel olarak temel hizaları belirleyerek herkesin kendi alanını ve katmanını yaratmasına olanak sağladık. 

İlk kitapta Gülsün Karamustafa’nın sanatçı metni ve güncesiyle çizilen çerçeveye malzeme metinleri birer katman olarak eklendi.

İkinci kitapta, Esen’in bu yayına özel hazırladığı sorulara cevaben, Gülsün Karamustafa tarafından kaleme alınan bir metin yer alıyor. Esen Karol’un malzeme, kavramlar ve üretim biçimleri temelinde hazırladığı sorular aracılığıyla sanatçının önceki eserleriyle Oyuk ve Kırık Dökük arasındaki benzerlikler ve farklılıklar aktarılıyor. Karamustafa’nın akıcı aktarımı çok katmanlı bir sürekliliği gözler önüne seriyor. Esen’in yönlendirmelerini, bu akışı kesintiye uğratmamak için kitaba dahil etmedik.

Sanatçının Venedik projesinin bağlayıcı sözü olarak gördüğü videodaki görüntülerden üretilen afiş bu iki kitabın arasında yerini aldı. İki ucu açık kutu ise yayının parçalarını bir arada tutan “içi boş” bir bağlaç ya da hepsini saran “bir hâl” gibi düşünülebilir.

 

Kitabın iki cilt hâlinde yayımlanması ve her birinin farklı bir odak noktasına sahip olması, eserin farklı katmanlarını ortaya koyuyor. İlk ciltteki yazarlara, eserle ilgili olarak nasıl bir yönlendirme sağladınız? 

Öncelikle, her yazarı spesifik olarak bir malzeme üzerine yazması için davet ettiğimizi belirtmeliyim. Yazarlarla Gülsün Karamustafa’nın yazdığı sanatçı metnini paylaştık, ancak kimseden özel olarak eserle ilişkilenmesini talep etmedik. Daha doğrusu bu kararı yazarlara bıraktık. Niyetimiz yazarların kendi alanlarını yaratarak esere farklı bir katman ya da titreşim eklemesi yönündeydi. Bunu yaparken olabildiğince geniş bir sınır çizerek herkes kendi biricik pozisyonunu belirlemesini istedik.

 

Bu yazıların eserin malzemelerini ve kavramsal yapısını doğru bir şekilde yansıttığını düşünüyor musunuz?

Açıkçası bunun doğrusu ya da yanlışı olduğunu düşünmüyorum. Ancak, bu kitap için doğru eylemin yansıtmaktan ziyade katman eklemek olduğunu söyleyebilirim. Kitaptaki bazı metinler duygu ve deneyim içerirken, bazıları daha teknik, bazıları daha kavramsal, bazıları da daha edebi bir dille yazıldı. Yazarların bir kısmı işe tamamen mesafeli durmayı tercih ederken, bir kısmı işin içine daha çok girmeye çalışıp sanatçıyla görüştü, bir kısmı sanatçı metninden ilhamla daha arada ve öznel bir yaklaşımla yazarken kimi yazar da bizim yaklaşımımıza eleştirel bir bakış getirdi. Sonuç olarak, herkes kendi biricik bakış açısıyla farklı bir katman oluşturarak işe paralel ve onu zenginleştiren bir katkı sağladı. Böylelikle kitabın hazırlığı sırasında sürmekte olan Venedik projesi üzerine hem kolektif hem de bağımsız yeni düşünceler üretilmiş oldu. Bu projeden bağımsız yola çıkan bazı yazılar nihayetinde sanatçının güncesiyle birlikte bu kitabın sonunda yer alan anahtar kelime ve kavramlarla ilişkilenmiş oldu ki yazarları bunu ancak kitabı ellerine aldıklarında fark edebildi. Bu, hepimiz yeni ve riskli bir deneyimdi. Her şeye rağmen, ortaya çıkan çeşitliliğin iyi bir ritim ve dengeyle bir araya geldiğini düşünüyorum.

 

Sanatçının üretim sürecinde tuttuğu günceler ve anahtar kelimeler de kitaba dahil edilmiş. Bu kişisel notlar, eserle ilgili olarak okuyucunun anlamını derinleştirmek adına nasıl bir katkı sundu? Güncelerle eserin kavramsal çerçevesi arasında nasıl bir bağ kurdunuz?

Günce ve notlar bana ulaştığında kişisel ve gündelik olaylara dair bilgiler de içeriyordu. Bu notlar, editoryal bir müdahaleyle sadece işe odaklanan bütünlüklü bir günce ve onu destekleyen anahtar kelimeler şeklinde kitaba dahil edildi. Her ikisi de sanatçının düşünce biçimini ve üretim sürecini gözler önüne seriyor. Ama bence daha da önemlisi sanatçı metninin nasıl o kadar yoğun, net ve kısa olabildiğini anlamamıza olanak sağlıyor. Bu kadar kısa ve yoğun bir anlatım büyük bir maharet ve ancak zihinde belli bir mesai hatta fazla mesai ile mümkün olabilir. Öte yandan günce ve notlar, sanatçı metniyle açılan ilk kitabın çerçevesini oluşturuyor. Bu çerçeve içinde, sanatçı metnindeki sırayla yer alan on iki malzeme üzerine yazılan denemeler var. Biraz dikkatli bakınca birinci kitapta yaratılan bu formun izlerini sanatçı metninde bulmak da mümkün. Bu notları hiçbir yazarla paylaşmamıza rağmen eserle ilişkilenmeyen bazı yazıların dahi bu kavramlar etrafında örülüşünü de düşünecek olursak, günce ve anahtar kelimeler hem bir önceki sorunuzda bahsettiğim “kolektif ve bağımsız” üretimi güçlendiren ve kitabın parçalı yapısını bağlayan bir tutkal işlevi gördü hem de ilk kitaptaki çerçeveyi kurmamızı sağladı diyebilirim.

 

Kitabın iki dilli olması, geniş bir kitleye hitap etmesini sağlıyor. Türkçe ve İngilizce edisyonlar arasında çeviri sürecinde karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi? Eserin özgün dilini ve kavramsal derinliğini iki dile aktarmak adına ne tür önlemler aldınız?

Öncelikle, tüm yazıların Türkçe yazılmasını tercih ettik. Bu sayede aktarımı tek bir dile indirgeyerek sürecin hem hızlanmasını hem de metinlerin tutarlılığını sağladık. Yazarların tümünün eserlerini daha önce okumuş olmam, bazı yazarların editörlüğünü yapmış olmam ve Türkçe redaksiyonu titizlikle gerçekleştiren Nihal Boztekin ile önceden çalışmış olmam, eserin Türkçe edisyonunu hızlandıran ve kolaylaştıran önemli etkenlerdi. İngilizce edisyon ise, Baptiste Gacoin’nin incelikli çevirisi ve Melissa Larner’ın özverili redaksiyonuna rağmen benim için daha zorlu bir süreçti. Her ikisine de eseri olabildiğince iyi bir şekilde aktarmaya çalıştım, ancak mutlaka eksiklerim olmuştur. Sevgili Gülsün Karamustafa her aşamada süreci takip ederek eksikliklerimi gidermem konusunda büyük destek sağladı.

Benim için en büyük sorun, sürenin çok kısıtlı olması ve İngilizce çeviriler üzerinde çalışırken Türkçe metinlerin matbaa kontrollerinin yapılıyor olmasıydı. Bazı yazarlar, özellikle İngilizce çevirinin ilk taslağını görmek ve ona müdahale etmek istediler. Baptiste ile bu talepte bulunan yazarlarla yazışarak süreci yürüttük. Aslında ideal yöntem bu olmasına rağmen, takvim buna elvermediği için sadece talep edenlerle bu yolu izleyebildik.

Eserin çok katmanlı yapısını yansıtmak için Esen Karol’un grafik tasarımıyla içeriği dengelemek oldukça kritik bir süreç. Bu tasarım ve editoryal iş birliği nasıl gelişti? Kitabın görsel dili ile yazılı içeriği arasında nasıl bir uyum yakaladınız?

Tıpkı Gülsün Karamustafa’nın eseri gibi kitabın da çok katmanlı olacağı hemen işin başında kendini hissettirdi. Süreç boyunca Esen Karol ve Gülsün Karamustafa ile sürekli haberleşerek ve birlikte düşünerek çalıştık. Önemli kararların çoğu genellikle bir krizi çözmek üzere birlikte yaptığımız toplantılarda alındı. Beni bu projeye katılmam için aradığında görseller konusunda Esen’le bir anlaşmaya vardık. Bu konudaki tüm yetki ondaydı, dolayısıyla bu sorunuzun yanıtını Esen verebilir.



En Çok Okunanlar

Bizi Whatsapp'ta takip edin