Monet’yi Anlamak | Yazan Gönül Özgürel
19.yüzyılın ve empresyonizimin öncüsü ünlü ressam, Oscar Claude Monet'yi daha iyi anlamak için, en önemli esrim bahçemdir dediği, Paris’e 80 km uzaklıkta olan Gverny deki bahçesini ve müze evini görmek gerekiyor…
Oscar Claude Monet'nin gençlik yıllarında karikatür ile başlayan sanat hayatı, savaşların ve yoksulluğun getirdiği dramlarla sanatçıyı zor günler geçireceği bir sürece sürüklüyor. Ailesinin tüm karşı çıkmalarına rağmen, model Camille ile evlenmesi bu süreci daha da ağırlaştırıyor ve ailesi sanatçıya yaptığı finansal yardımı kesiyor.
Monet büyük aşkı Camilla’dan bir oğul sahibi olduktan sonra, daha da ilerleyen maddi sıkıntıları ile savaşırken bile, adını duyuracak eserler üretmeye devam ediyor.
Uzun yıllar zor hayatın içinde zayıf düşen aşkı Camila'yı tüberkilozdan kaybetmesi, sanatçının tüm hayatını değiştiriyor ve izlenimci tarzını geliştirerek, daha soyut bir bakış açısıyla kendini resme adamasını sağlıyor.
En büyük eserim dediği bahçesini gezerken , Monet'nin muhteşem bir bahçıvan da olduğunu keşfediyorsunuz. Bahçedeki gölet, göletin içindeki nilüferlerin, ışığın, renklerin ve yansımaların, sanatçıyı ne denli etkiledigini ve her bir görüntünün, sanatçının gözünde kendi hikâyelerini oluşturduğu gözlemliyorsunuz.
Oscar Claude Monet’nin eserlerindeki, somut soyut geçişleri ve su üzerindeki ışık yansımalarının oluşturduğu değişimi resimlerine nasıl yansıttığına tanıklık etmek, resimlerini yaparken hissettiklerini ve onu büyük bir aşkla takip eden sanat severlere hissettirdiklerini de keşfetmek için, mutlaka görülmesi gereken bir müze ev ve muhtesem bir bahçe.Monet bahçesinde, güneşin hareketlerine göre seçilmiş her daim yeşil ve çicekli kalacak bitkiler ve ağaçlarla rüya gibi bir tablo oluşturmuş. Göletinde ki Nilüferler ise düşlerinin yansıması gibi...Her bir ağacın, çiceklerin ve gökyüzünün buluşması ise matamatiksel bir zeka gerektiriyor…
Her bir ayrıntının özenle seçildiğini hissetiğiniz rüya gibi bu bahçede, Monet’nin derin bir içsellik ve sanatsal bir romantizimle yaşadığını görmemek mümkün değil...[[Video:https://data.arttv.com.tr/ekav/temp/mp4/2017/11/10/3406.mp4
Monet’nin 5 mt derinligi, 40 metre uzunluğunda ki masallara konu olabilecek yeşil panjurlu evinin dışı ise, yine çiceklerle donatılmış. Monet’nin yatak odasından, hatta evin her odasından, bahçenin muhteşem manzarasına bir nefes kadar yakın olmak ise, bu evi büyülü bir hale getiriyor.Sade ama şık, 18.yüzyıldan mobilyalarla döşenmiş yatak odasından eşi Alicenin yatak odasina geçiliyor.Monetin yatak odasında, Cezanne, Renoir, Pissarro, Sisley, Morisot, Boudin’ in eserleri asılı.
Evdeki dikkat çekici ayrıntılardan biri de, sevdiği ve etkilendiği sanatçılardan aldığı çok sayıda eserin, kendi yatak odası dahil evin diğer odalarında da asılı olması.
Özel misafirlerini ağırladığı stüdyosunda, sanatçının önemli bazı eserlerinin reprodüksiyonları asılı, diğer eşyaları ise original halleriyle saklanmış.Evin en çarpıcı yeri olan, sarı renge boyanmış yemek odasında Monet tarafından toplanmış japon sanatçıların gravürleri asılı. Hokisia, Hiroşe, Utamara'ya ait gravürler dikkat çekmekte…Monet’nin Japon sanatçılara ait cok ciddi bir koleksiyonu var. Bu koleksiyon evin değişik odalarında sergilenmekte. Yemek odasından geçilen bir mutfak var. Mutfaktaki bakır koleksiyonu çarpıcı bir ayrıntı. Mavi desenli Rouen fayanslarıyla kaplı duvarlar hoş bir tezatlık yaratıyor. Mutfaktaki özen Monet’nin zarif ruhunu yansıtıyor.
Evin genelinde kullanılmış mavi, sarı, yeşil renkler sanatçının renklere olan tutkusunun kanıtı gibi.Gezimin sonunda anladım ki, neyi gördüğünüz çok önemli, ben Monet’nin göletinden bu yansımayı sizin için fotoğrafladım o ise tuvallerine taşımış…
Güneşin, hayata ve suya dokunuşlarını resmeden Monet, ışığın gücünün kanıtı eserler bıraktı arkasında. Gözleri iyi görüyordu görmüyordu tartışmalarına inat, ışığın hikayelerini yazdı eserlerine… Gidip görüldüğünde anlaşılacaktır ki, izlediklerinden çok daha fazlasını, hayallerinin hikayelerini yaratarak bir yüzyıla damgasını vurdu…
Lütfen gidip görün daha iyi anlayacaksınız.
Yazı ve Fotoğraflar: Gönül Özgürel