f7c849f2-0101-48db-a188-b74f67246675.jpg

Trafalgar Meydanı’nda 4. Kaidenin Sırrı | Yazan Nurdan Ateş

Nurdan Ateş

3 yıl önce

Aşıların hızla etkisini gösterip, Covid-19 vaka ve ölümlerinin hızla düşüşe geçtiği şu günlerde, Londra’da sokaklar sessizliğini sürdürüyor. Şehrin 7/24 en kalabalık noktası, turistlerin ellerinde selfie çubukları ile her köşesinde fotoğraf paylaştığı, fıskiyeli havuzu, dev aslanları ile Trafalgar Meydanı da bu sessizlikten payını alıyor maalesef. Galerilerin, müzelerin kapalı olduğu bu dönemde, Londra’da sokakta sanatın izini takip edip, dilim döndüğünce sizinle paylaşmaya devam ediyorum. Bugün size Londra’da meşhur “Fourth Plinth - 4.Kaide” den bahsetmek istiyorum.

Tarihte kısa bir yolculuğa çıkıp, meydanın isminin, Charing Cross olduğu ve sarayın ahırları olarak kullanıldığı zamana gidiyoruz...

Malum Fransa ile İngiltere’nin bölgede bitmeyen hakimiyet savaşları dönemi. 21 Ekim 1805’te Cebelitarık Boğazı Trafalgar Burnunda, İngiliz donanması İspanya-Fransa müttefik donanmalarını hezimete uğratır ve 1. Napolyon‘un İngiltere’yi fethetme hayalleri hüsranla sonuçlanır. Bu büyük başarının ardından, sarayın ahırlarının bulunduğu Charing Cross bölgesi, Kral 4. George’un emriyle, meydana dönüştürülmeye başlar ve bu meydana, bu galibiyetin anısına “Trafalgar” ismi verilir. Alanın ortasına, bu büyük galibiyetin komutanı Amiral Lord Nelson’un heykeli “Nelson Column-Nelson Sütunu“ dikilir. Sütunun bulunduğu platformun dört köşesine dev aslan heykelleri yerleştirilir.

Bu sırada Birleşik Krallık'ın, halkını güzel sanatlarla buluşturmak için yürüttüğü “Ulusal Galeri” projesi aynı dönemde, alanın arka planında yer almaktadır.

Plana göre Ulusal Galeri (National Gallery)‘den inen merdivenlerin iki tarafında ve güney tarafta iki uca 4 kaide dikilir ve bütçe elverdiğince üstüne heykeller yerleştirilir. Meydanın kuzeydoğu köşesindeki kaideye, 1843‘te Kral George IV.‘un at üstündeki heykeli, güneybatıdaki kaideye  1855‘te General Charles James Napier‘in ve güneydoğudaki kaideye 1861 yılında General Henry Havelock’un heykeli dikilir. 4.Kaideye Kral IV. William‘ın heykeli dikilmek istenir ama maalesef sarayın parasının suyunu çekmesiyle kaide 150 küsür seneye yakın boş kalır.

1994 senesinde Royal Society of Art üyesi Prue Leith Evening Standard‘a bir mektup yazarak boş kaide hakkında bir tartışma başlatır. Bir dönem Margaret Thatcher heykeli konulması söz konusu olsada büyük bir ihtimalle kaidenin  Kraliçe II.Elizabeth için boş bırakıldığı konuşulmakta. Sonunda Royal Society of Arts (Kraliyet Sanat Cemiyeti) bu işe el atmaya karar verir ve Dördüncü Kaide’nin bir sanat projesine dönüştürülmesini sağlar.

1999 senesinde bu boş kaide, artık kamusal sanat için dönemsel, geçici bir sergiye dönüşür. Sergilenen ilk eser Mark Wallinger‘in “Ecce Homo“su olur. 2003 yılında kaidenin himayesi Londra Belediyesi'ne verilir. Londra Belediyesi, kent kültürü ve meydan kavramına uygun sanatsal projeleri kabul eder ve “Dördüncü Kaide Komisyonu” bu projelerden en uygun olan 6 yapıtın maketini, St.Martin in the Fields Kilisesi'nde halkın beğenisine ve oyuna sunar. 

Seçilen eserler bu kaideye 1,5 -2 sene gibi bir süreyle yerleştirilir. Londra’da yaşamaya başlamadan önce pek çok kez değişik eserleri görme şansına sahip olduğum 4.kaide bu sene maalesef pandeminin azizliğine uğradı ve geçmiş dönemlerdeki kadar ses getirmedi. 13.Fourth Comission‘un seçtiği, sanatçı Heather Phillipson‘un eseri “The End” 4 ay ertelemenin ardından 30 Temmuz’da 4.kaidede yerini aldı. Eser hafiften erimeye başlamış devasa bir kremşanti üzerinde kiraz, kirazın üstünde drone ve bir karasinekten oluşuyor.

Heykelin üzerindeki drone, çevresinde kendini izleyenleri canlı olarak kaydediyor ve yoldan geçenler cep telefonlarıyla  bu drona bağlanabiliyorlar. Sanatçı eseri tasarlarken, Brexit süreci ve 2016 ABD seçimlerinde Trump’ın seçilmesinden etkilendiğini ve adeta, “Çöküşün eşiğinde olma” hissini eserine yansıttığını belirtiyor. ”Kremanın kaidenin dibinde erimesi ve üstündeki karasinek hiç iştah açıcı gözükmüyor“ diyor. “Her bitiş yeni bir başlangıcın ayak sesidir” felsefesinden yola çıkarak, bu durumun bir yandan “radikal bir değişimin şansına” da işaret ettiğini ifade eden sanatçı için her “radikal değişim şansı” aslında kendi içinde potansiyel bir umut barındıyor. Sanatçı Guardian Gazetesi'ne verdiği demeçte meydanın ürpertici sessizliği için “Kalabalık geri dönebilir, bu iş yine değişecek. Değişen diğer her şeyle birlikte değişecek“ demekte. Eserin 2022 yılının bahar ayına kadar sergilenmesi planlanıyor. 

“The End” eriyen kremşanti ve üstünde kiraz formu ile bir hayli dikkat çekici.

Şimdi gelelim bu 1999 ‘dan bu yana bu kaideden kimler geldi, kimler geçti. Bakalım siz bunlardan hangisini görme şansına sahip oldunuz.

2005 yılı seçkisi sanatçı Marc Quinn “Alison Lapper Pregnant” ile doğuştan kolları ve bacakları olmayan sanatçı Alison Lapper’in oğluna hamileyken betimlediği çalışmasıyla güzellik kavramıyla ilgili tüm kalıpları yıkarken, bir yandan da engelli hakları ile ilgili farkındalık yaratmakta...

2009 senesi “One-Other” ile Antony Gormley çalışması. 100 gün boyunca günün 24 saati her saat farklı insanı gelerek kaidenin üzerinde durdu. 2400 kişinin rastgele katıldığı bu çalışmada, katılımcılar gösteri yapmak, göstermek, kimi zaman düşünmek için zamanlarını diledikleri gibi bu kaidede geçirdiler.

Yinka Shonibare‘in çalışması 2010 yılı seçkisi “Nelson’s Ship in a Bottle”

37 büyük yelkenini Afrika kıyafetine özgü desenli kumaşlarda yaparak, siyahi renkteki sanatçı bir yandan İngiliz sömürgeciliğine öte yandan Afrika kimliği ve bağımsızlığına bir atıfta bulunuyor. Öte yandan ortadaki Nelson sütununa karşı yer alışıyla Trafalgar Zaferi'ni adeta kutsar nitelikte.

Elmgreen&Dragset 2012 yılı eseri “Powerless Structures, Fig 101”. Geleneksel binicilik heykelleri ile donatılan, büyük kahraman ve komutanların at üstünde heykellerinin bulunduğu kaidelerin 4.sü; Kral IV. William heykelinin konulması için ayrılan yere, sallanan  oyuncak atına binmiş cocuk heykelinin yerleşmesi ile süreç ironik bir şekilde tamamlanmış oldu. Güçsüz yapılar 101 ile “Bir çocuk için anılacak bir tarih yok sadece umulacak bir gelecek var” diyen eser bugün Danimarka’da ki Arken Museum of Modern Art’da sergilenmekte.

Sanatçı Katharina Fritsch‘in “Hahn/Cock -2013 “ isimli, yüksekliği 5 metreyi bulan masmavi sanat eseri, meydanda gerçekten çok dikkat çekiyordu. Her kaidenin üstü maskülen, at üzerinde erkek heykelleri ile donatılmışken, 4.kaide de bu sefer yine bir erkek figürü Horoz yerini alıyor.

Hans Haache “Gift Horse“ isimli eseri ile 2015'te kaidede yerini aldı. İngiliz ressam George Stubbs’un National Gallery‘de sergilenen Whistlejacket eserinden ilham alınarak yapılmış at figürünün ön ayağında Londra menkul değerler borsanının elektronik fiyat bandı kurdele olarak bağlanmış. Bu güç, para ve tarih arasında bağı çok güzel betimleyen eser William IV‘ün atlı heykeline doğrudan bir atıf niteliğinde.

Komisyonun 2016 yılı seçkisi David Shrigley’in “Real Good“ eseri. Baş parmağın 10 metreye varan komik uzantısıyla kaidede yerini alan eserin sanatçısı hiciv öykülerini sanatına tasımasıyla ünlü. Glasgow’da yaşayan sanatçı için heykelleri 3 boyutlu şakalar...

2018 yılına geldiğimizde Michael Rakowitz‘in “Michael Rakowitz ‘in “Invisible Enemy Should Not Exist” çalışması Rakowitz‘in 2006 yılında başlattığı bir proje ile sanatçı. 2003 yılında Irak Müzesinden yağmalanan, savaştan sonra ülke çapındaki arkeolojik alanlarda yok edilen 7000 den fazla nesneyi yeniden yaratmaya çalışıyor. Işid 2015‘te yıkıncaya kadar MÖ 700‘lerden bu yana Musul yakınlarında sergilenen Tanrı Lamassu heykeli. Kanatlı boğa formu ile koruyucu tanrı Lamassu‘yu yaratırken Irak Savaşı sırasında yok edilen gıda endüstrisinin önemli temsilcisi hurma şurubu kutuları kullanılmış.

Geriye dönüp baktığımda 4.kaidede pek çok çalışmayı gayet iyi hatırlıyorum. Maalesef seyahat edemediğimiz şu günlerde biraz eğlenceli bir nostalji yaparak hafızalarımızı yoklamak istedim. Londra’da bulunduğunuz bir dönem de bu heykellerden siz hangisini görmüştünüz?

 Yazı ve Fotoğraflar: Nurdan Ateş 


Yorumlar (2)
FO

Fatma Orhan

Cok guzel bir yazı. Hem bilgilendirici hem de güzel bir anlatım böyle bir projenin olması çok heyecan edici. tarihi eserlerin güncelle birlikte degerlendirilmesi, ironik ve çarpıcı. Sanatın gücü diyorum. Harika bir yazı. Teşekkür ederim
Fk

Fulden karayel

Gidip göresim geldi o kadar güzel kaleminize sağlık♥️


En Çok Okunanlar