Seyhan Boztepe ile Çanakkale Bienali: Zamana Bırakmak

Özge Kahraman

28 gün önce

Sanatın dönüştürücü gücü, toplumsal hafızayı yeniden şekillendiren ve kültürel bağları güçlendiren bir araç olarak her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Bu bağlamda, Çanakkale Bienali’nin 18 yıllık serüveni, sadece bir sanat etkinliği olmanın ötesinde, yerel ve uluslararası sanatçılar arasında köprüler kuran, kolektif bir yaratım sürecini destekleyen bir platform olarak kendini konumlandırıyor.

CABININ, bu serüvenin merkezinde yer alarak, güncel sanatın dinamiklerini Çanakkale’nin tarihi ve kültürel dokusuyla harmanlıyor. Sanatçılar, küratörler ve topluluklar arasında bir etkileşim alanı yaratan bu yapı, çağdaş sanatın erişilebilirliğini artırma çabasıyla genç kitlelere hitap ediyor.

CABININ Kurucu Direktörü ve 9. Çanakkale Bienali Genel Sanat Yönetmeni Seyhan Boztepe ile yapılan bu röportajda, Çanakkale Bienali’nin evrimi, güncel temaların anlamı ve yerel sanatçıların uluslararası bağlamdaki rolü üzerine derinlemesine bir değerlendirme gerçekleştirdik. ARTtv Genel Yayın Yönetmeni Özge Kahraman’ın yönlendirdiği bu söyleşi, sanatın geçmişten günümüze ve geleceğe taşıdığı mesajları, kültürel mirasın korunmasındaki işlevini ve yeni nesillere ilham verme hedefini kapsamlı bir şekilde ele alıyor. 

·       Çanakkale Bienali 18 yıllık bir serüvenin ürünü. Bu süreçte CABININ’in gelişimi nasıl şekillendi? Başlangıçta hangi hedeflerle yola çıktınız ve bu hedefler zamanla nasıl evrildi? Bienalin bu uzun yolculuğunda dönüm noktası olarak gördüğünüz olaylar nelerdir?

Çanakkale Bienali İnisiyatifi - CABININ, yerelde örgütlenen ve sanat, mimarlık, akademi, kent tarihi, arkeoloji gibi farklı uzmanlıklara sahip bireylerin ortak bir girişimi olarak doğdu. Kentte 2000’lerin ilk yarısından itibaren ulusal ve uluslararası ölçekte öncelikli olarak çağdaş sanat alanında sergiler ve etkinlikler düzenleyen bu girişim kazandığı deneyim ve becerilerden, sürece dahil olan topluluklardan da güç alarak Uluslararası Çanakkale Çağdaş Sanat Bienali’nin ilk edisyonunu 2008 yılında hayata geçirdi. Bienal her edisyonunda farklı iş birlikleriyle gelişir ve güçlenirken inisiyatif 2012 yılında kurduğu Troya Kültür Derneği ile kurumsal bir kimlik kazandı, bir yıl sonra yani 2013 yılında açtığı MAHAL ile de hem etkinliklerini tüm yıla yayarak çeşitlendirdi hem de kentteki farklı dinamiklerle ilişkilerini sürekli canlı tutarak geliştirebildi. Böylece CABININ yirmi yılı aşan serüveninde hem kurumsal hem de mekânsal olarak kapasitesini artırarak bienal yörüngesinde kentte özgün bir kültür ekosistemi oluşturdu. 

 

·       CABININ, bir sivil girişim olarak toplulukları bir araya getiren bir platform görevi görüyor. Bu yapının kolektif işleyişini ve farklı sanat çevrelerini nasıl bir araya getirdiğini biraz açabilir misiniz? Özellikle Çanakkale gibi bir şehirde güncel sanatı merkezileştirmenin zorlukları ve avantajları neler oldu? 

Öncelikle avantajlarından bahsedelim. Çanakkale mitolojik, tarihsel, ekolojik birçok katmana sahip ve bu zenginlikler günümüz sanatı için oldukça elverişli bir kaynak oluşturuyor. Çanakkale aynı zamanda geçiş coğrafyası olmasından kaynaklanan çok kültürlü bir yaşam pratiğine sahip. Bu sayede farklı bakış açılarına açık bir dünya algısı çağdaş sanat ile ilişki kurmayı kolaylaştırıyor denilebilir. Bir diğer avantajı ise oldukça kompakt bir şehir, dolayısıyla insanları, imkanları ve becerileri kolayca örgütleyerek hızla harekete geçirebiliyorsunuz. Tabi tüm bu avantajların hayata geçmesi için yerelde güçlü bir iletişim ve etkileşim zemininizin olması gerekiyor. Çanakkale Bienali de bu potansiyelleri ve avantajları etkin şekilde işletecek bilgiye ve sezgiye sahip. 

Zorluklara gelince, bu Çanakkale’ye özgü olmaktan daha çok Türkiye sanat ortamının ya da kültür endüstrisinin yapılanma şekliyle ilişkili. Yani tek merkezli bir çağdaş sanat ortamında, merkez dışında nitelikli ve sürdürülebilir bir sanat hareketini var etmenin kaynak geliştirmekten altyapı ihtiyaçlarına uzanan kendine has gereklilikleri var. Bu zorlukları ulusal ve uluslararası ölçekte geliştirdiğimiz uzun soluklu ortaklıklar ve iş birlikleriyle aşmak zorundayız. Bütün bunlara ek olarak son yıllarda Türkiye genelinde kültür-sanat alanının genişlemesi yönünde hem farklı fon kaynakları hem de kurumsal girişimler giderek çoğalmakta, bu da İstanbul dışındaki sanat hareketliliklerine ilgiyi ve desteği artıran bir dinamik oluşturuyor.

 

·       Bu yılki tema olan “Zamana Bırakmak”, Çanakkale Bienali’nin geçmişini, bugününü ve geleceğini nasıl yansıtıyor? Geçmiş edisyonlara kıyasla bu yılki temanın ortaya koyduğu farklar ve içerdiği yenilikler neler?

Çanakkale Bienali, her edisyonunda yukarıda tarif ettiğimiz hem yereldeki kolektif yapılanması hem de çağdaş sanatın nitelikli temsillerine odaklanmış yaklaşımı doğrultusunda şekilleniyor. Bu anlamda küresel gündemlerin Çanakkale’nin yerel değerlerinin kesişimine odaklanan temalar ön plana çıkıyor. Böylece hem Çanakkale’nin farklı özelliklerini sanatın gündemine getirilmiş hem de uluslararası sanat ortamındaki güncel eğilimleri bu özgün bağlamla ilişkilendirilmiş oluyor. 

Bu yılki temamız olan “Zamana Bırakmak”, bu deyimin hem birincil anlamına hem de çağrışımlarına gönderme yapıyor: Bugün aciliyet taşıyan fakat mevcut koşullarda çözümsüz gibi görünen durumları zamanın sağaltıcı etkisine emanet etmeyi, aciliyetin çağrıştırdığı aceleciliğin yerine serinkanlılığı tavsiye eden bir tonu var. Bir yandan genç olmakla özdeşleşen heyecan, tez canlılık, yüksek enerji bir yandan da günümüz teknolojilerinin dayattığı hız ve eşzamanlılık baskısı karşısında dünyanın, doğanın ve insanlığın zamanını daha geniş bir perspektiften ya da farklı boyutlarıyla ele almayı öneriyor. “Zamana Bırakmak” daha kendine referans veren bir boyutta ise Çanakkale Bienali’nin uzun yıllardır sürdürdüğü sanat üretimini, geliştirdiği kurumsal model ve stratejileri zamana emanet ederek geleceğe aktarma arzusuna da gönderme yapıyor. Sloganı ise “Çanakkale’de yeni nesil bir çağdaş sanat müzesine doğru!”

Zamana Bırakmak kavramı çevresinde üç eksen üzerinden gençlere odaklanıyoruz.  Gençlik Çanakkale nüfusunun dörtte birini oluşturan ve kentin önümüzdeki süreçte kültür ortamını şekillendirecek olan en önemli unsur. Bu yıl farklı açılım ve perspektiflerle gençleri de içine alacak bir bienal kurgulamaya çalıştık. 

Örneğin bienalin oluşturduğu üç kavramsal eksenden biri gençlerin görsel kültürüne, yeni teknolojiler ve iletişim dinamiklerine odaklanıyor. Bu bağlamda bienal için oluşturulan kurulun önerileri doğrultusunda günümüzün sanat üretiminin önemli bir boyutunu temsil eden dijital ya da yeni medya sanatından örnekleri bir araya getiriyoruz. Bunu yaparken aynı zamanda da Çanakkale’de son yıllarda giderek artan bir ivmeyle güçlü bir kümelenmeye dönüşen ve bizce kentin gelecek vizyonunu şekillendirecek olan yeni teknolojiler (yazılım ve yaratıcı endüstriler odaklı start-up’lar, sosyal girişimler vb.) alanındaki potansiyeli de işaretlemiş olacağız.

Diğer taraftan gelenek ve hafızanın gelecek kuşaklara aktarımı bağlamında oluşturulan eksen kentin tarihsel katmanlarına dair yorumlamalara yeni boyutlar eklerken sanatın kendi hafızasının görünür kılınması ve aktarımına da vurgu yapacak. 

 

·       Çanakkale’nin tarihi ve kültürel dokusu, bienalin her edisyonunda farklı şekillerde kullanılıyor. CABININ, bu dokuyu sanatsal projelere nasıl entegre ediyor? Özellikle Troya Müzesi gibi alanların bienal sürecine dahil edilmesi, Çanakkale’nin sanatsal mirasını nasıl güçlendiriyor?

Çanakkale Bienali İnisiyatifi bir taraftan kentin kültürel mirasının korunmasına, tarihi yapılarının geleceğe aktarılmasına odaklanıyor. İlk edisyonlarından itibaren kentin kültürel miras yapılarına ve alanlarına odaklanan bir mekânsal yayılımı gözetti. Geçmiş edisyonlarda bienal sergilerine ev sahipliği yapan birçok metruk binaya bu sayede dikkat çekildi ve ardından restore edilerek kentin kültürel çalışmalar altyapısına kazandırıldılar. Bugün kent merkezinde tarihi yapıların bir kısmı ayaktaysa ve kentin kültür ekosistemini zenginleştiriyorsa bunda bienalin öncü bir rolü olduğu söylenebilir.

Diğer yandan Çanakkale’nin tarihsel ve kültürel katmanları da Çanakkale Bienallerinin hem kavramsal hem sanatsal çalışmalarına kaynaklık ediyor. Bunların başında bir dünya mirası olan Troya var tabi ki. Hem Troya’da yürütülen arkeolojik çalışmalar hem de 2018 yılında kapılarını açan Troya Müzesi farklı ve özgün projelerle bienalin gündemine dahil oluyor.

Burada vurgulanması gereken olgu, çağdaş sanatı kent tarihi, kültürel miras gibi alanlara yaygınlaştırma yönündeki stratejinin orta ve uzun vadede kentin kültürel kimliğini ve potansiyellerini geliştirmeye olan etkisidir. 

 

·       CABININ, yıllar içinde pek çok kurumsal ve kültürel iş birliğini hayata geçirdi. Bu iş birlikleri bienalin sürdürülebilirliği ve büyümesi açısından nasıl bir rol oynuyor? Bu iş birliği modeli, uzun vadede bienalin yapısına nasıl katkı sağlıyor?

İş birlikleri Çanakkale Bienali’nin önceliğini oluşturuyor gerçekten. Yerel ölçekte Çanakkale’deki farklı sivil toplum kuruluşları, üniversite, kamu ve özel sektör ile sürekli etkileşim ve iş birliği halinde. Bienalin yarattığı bu düzlemde buluşuluyor ve önemli bir dayanışma ağı oluşuyor. 

Diğer yandan Çanakkale Bienali, İstanbul dışında düzenlenen, sürekliliği olan ve nitelikli bir sanat etkinliği olarak çağdaş sanat alanında içerik üreten, destek sağlayan ulusal ve uluslararası kurumlar, alanın uzman ve profesyonelleri ile uzun soluklu ilişkiler geliştirerek içerik zenginliğini hedefliyor. 

 

·       CABININ’in Çanakkale Bienali ile hedeflediği uzun vadeli projeler nelerdir? Çanakkale’de sanat ve yaratıcı endüstrilere dayalı bir ekosistem oluşturma hedefleriniz doğrultusunda, CABININ’in bundan sonraki yol haritası hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

CABININ son yıllarda biraz kendi hafızasına ve sanat birikimine odaklanmış durumda. Önceki bienal edisyonları kapsamında dünyanın farklı yerlerinden ve farklı kuşaklardan sanatçıların Çanakkale’ye özgü gerçekleştirdikleri üretimleri oldukça ilginç ve özgün bir koleksiyon hüviyeti kazandı. Odağında bu koleksiyonun olduğu, CABININ ve Çanakkale Bienali’nin hafızasını, biriktirdiği süreçleri görünür kılacak bir kurumsal yapılanma, bir müzeleşme fikri üzerinde çalışmaktayız. Bu doğrultuda, bahsi geçen bu birikimimizle müzeleşme fikrimize dikkat çekmek için bir dizi etkinlik planladık. Bu kapsamda 2024’ün ilk aylarında Cermodern’de gerçekleştirdiğimiz en geniş kapsamlı bienal seçkisi olan “Paylaşılan Bellek” sergisi büyük ilgi gördü. Önümüzdeki süreçte başta İstanbul olmak üzere yurt içi ve yurt dışında düzenleyeceğimiz sergi ve etkinliklerle, farklı kurum ve kuruluşların katılım ve desteğiyle müzeleşme projemizin hayata geçeceğini umuyoruz.

·  Çanakkale Bienali’nin 9. edisyonunda bizi neler bekliyor? Danışman kurulu ve mekanlardan bahsedebilir misiniz? 

Dardanel’in ana destekçiliğiyle düzenlenecek olan Çanakkale Bienali’nin 9. Edisyonu 50’nin üzerinde sanatçının katılımıyla  4 Ekim - 11 Kasım tarihleri arasında sanatseverlerle buluşacak.   

CABININ – Çanakkale Bienali İnisiyatifi kurucusu Seyhan Boztepe’nin Genel Sanat Yönetmenliğini üstlendiği 9. Çanakkale Bienali, Alper Akyüz, Burak Topçakıl, Deniz Erbaş, Didem Çapa, Ebru Nalan Sülün, Hakan Yılmaz, Rüstem Aslan, Thouli Misirloglou, Ulrika Flink ve Zihni Tümer’in dahil olduğu kurulunun önerileri doğrultusunda şekillenen sanatçı ve sergi projeleriyle yeniden sanatsal bir odak oluşturacak. 

Dardanel’in ana destekçiliğiyle hayata geçirilen Çanakkale Bienali, 6 hafta sürecek ana sergileri öncesi, sırası ve sonrasına yayılan bir takvimde, iş birlikleri üzerinden şekillenen kültür-sanat etkinlikleri ve projelerden oluşan bir deneyim alanı olarak işleyecek. Bienal bu içerik zenginliğini kent merkezindeki tarihi ve kültürel mekanlara, Troya Müzesi ve çevresine, bienal tarihinde ilk kez Assos, Küçükkuyu gibi alanlardaki sanat ve kültür yapılanmalarına yaygınlaştıracak.

Dünyanın en özgün kültürel miras alanlarından Troya ve 2018 yılında kapılarını açan Troya Müzesi, Çanakkale Bienali’nin 9. edisyonunda da coğrafyanın kültürel ve tarihsel katmanlarıyla diyalog halinde olan sergilere ev sahipliği yapacak. Müzenin geçici sergi salonu 1976 yılında kurulan, Türkiye’nin en köklü galerilerinden Maçka Sanat’ın son yıllarda gerçekleştirdiği sergilerden Didem Çapa imzalı bir seçkiyi ağırlayacak. Troya Müzesi’nin farklı alanları ile “dış kabuğu” ise ilginç sanatsal karşılaşmalara sahne olacak.

İsveçli küratör Ulrika Flink ile Deniz Erbaş’ın küratöryel iş birliğinin çıktısı olan ve Kültür için Alan Programı desteğiyle, oyun ve dünyalar kurmak kavramlarına odaklanan uluslararası sergi Troia Vakfı Korfmann Kütüphanesi ve çevresine yayılacak. British Council Yaratıcı İş Birlikleri Programı desteğiyle John Hansard Galeri ile yürütülen sanatsal üretim sürecinin ilk çıktıları da bu sergide yer alacak.

Çanakkale Bienali İnisiyatifi’nin 11 yıllık sanat merkezi MAHAL’de ise, Burak Topçakıl’ın son yıllarda yeni kuşak sanatçılarla kurguladığı “Yeni Sıradan” sergilerinin bienale özel edisyonu SAHA Derneği desteğiyle hayata geçecek.

9. Çanakkale Bienali’nin kurumsal destekçisi Kale Grubu’nun katkılarıyla, uzun soluklu bir projenin ilk çalıştayı bienal programı kapsamında hayata geçirilecek. 2 gün sürecek ve KTSM (Kale Tasarım ve Sanat Merkezi)’nin yürütücülüğünü üstleneceği “Kentsel Mekanlarda Sanat” çalıştayında mimar, sanatçı, akademisyen, kültür alanından uzmanlar ve araştırmacılar bir araya gelerek kentlerin kamusal alanlarına yüksek sanatsal niteliğe sahip eserlerin kazandırılması için yol haritası oluşturulacak.

Bienalin diğer bir iş birliği ise, Cermodern’in dijital sanat alanındaki birikimiyle ilişkilenen ve Çanakkale’nin yeni bir sanayi bölgesinde konumlanan ASTİM Kolektifi’nin sergisi olacak. Hakan Yılmaz tarafından tasarlanan; çevre ve ileri dönüşüm temalarına odaklanan bir deneyim ortamı oluşturacak bu alandaki çalışmalar yoluyla, Çanakkale’de son yıllarda yaratıcı endüstriler, sosyal girişimcilik ve dijital teknolojiler odaklı kümelenmeleri kentin gündemine taşıyacak.

Ebru Nalan Sülün, Zihni Tümer ve Thouli Misirloglou (Selanik Bienali) tarafından önerilen sanatçıların yeni üretimlerinin de yer alacağı ve Çanakkale’de farklı mekanlara yayılan sergiler, yerel paydaşların yanı sıra İtalyan Enstitüsü, Fransız Enstitüsü, Danimarka Kültür Enstitüsü gibi kurumların desteğiyle ziyaretçilerle buluşacak.

 

Yazı ve Fotoğraflar: Özge Kahraman

Paylaş:


Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

7 gün önce

T. Melih Görgün ile Sinopale 9 Üzerine: Sanatın Sürdürülebilirlik ve Toplumsal Duyarlılık Alanındaki Rolü

22 gün önce

Gülsün Karamustafa’nın Venedik Bienali Projesi ve Kitabı Üzerine Melis Cankara ile Söyleşi

bir ay önce

Yapay Zekanın Sanatla Buluşması: Hakan Yılmaz ile Dijital Dönüşüm

bir ay önce

Between Two Cultures: A Conversation with Chiharu Shiota on Art and Identity

bir yıl önce

Yapay Zeka ve Sanat Röportaj Serisi: Sanatçı Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar

En Çok Okunanlar