Tracey Emin, White Cube Galeri’de | Yazan Nurdan Ateş

Nurdan Ateş

5 yıl önce

“Benim için sanatçı olmak sadece güzel bir şey yapmak veya insanların sizin sırtınızı okşamaları sıvazlamaları değildir. Mesaj iletmek ve iletişim içindir”..

İngiltere’de modern sanatın “çılgın kızı” lakaplı Tracey Emin’in “A Fortnight of Tear” isimli, yine çok sarsıcı konulara değindiği sergisi White Cube Galeri’de 6 Şubat’ta sanatseverlerle buluştu. Galerinin ilk bölümünde yalnız, depresif, yaşadığı kayıpların acısının ağırlığı ile yaşadığı, uykusuz geçirdiği gecelerde kendi çektiği 50 adet çok yakın portre resmi sergileniyor.

1963 doğumlu sanatçı Tracey Emin, Kıbrıs’lı bir Türk baba ile siyahi bir İngiliz annenin evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası başka bir kadınla evli olduğu için annesi ile hiç evlenmedi. Babasının iflasına kadar rahat ve şımarık bir çocukluk yaşayan sanatçı, babasının iflası ile birlikte yaşadıkları sosyo-ekonomik düzeyi düşüş çevrede annesinin siyahi derisi ve evlilik dışı bir çocuk olması sebebiyle okul arkadaşlarının ağır, travmatik alay ve baskılarına maruz kaldı. Bu çevrede yalnızlık, parasızlık bir yana akraba tacizinden, tecavüze, intihar girişimlerine kadar travmatik cinsel deneyimler ve zorlu bir gençlik dönemi yaşadı ki, daha sonra bu yaşadığı ağır travmaları, tacizleri 1997 yılında Royal Academy of London’da düzenlenen Sensation adlı sergide “Everyone I have slept with 1963-1995” adlı çalışmasında, birlikte olduğu, tecavüze uğradığı, onu taciz eden akrabalarının, kürtajla aldırdığı 2 fetüsün ismini mavi bir çadır içinde koca puntolarla nakışla işleyerek deşifre etti. Sanatının konusu kendi olan sanatçı böylece kendi sanatsal dilini yaratma şansı buldu. Eğitimini Medway College of Design’da moda, Maidstone College of Art ‘da resim, Royal College of Art’ta özgün baskı ve Birkbeck’de felsefe okuyarak tamamlamıştır. Britart ekibi olarak da tanınan “Genç Britanyalı Sanatçılar” Damien Hirst, Sarah Lucas, Chris Ofili, Glenn Brown, Chapman Kardeşler gibi çok önemli sanatçılar arasında yer alan Emin Kavramsal Sanat ve enstalasyonla ilgilenmiş ve izleyiciyi şoke eden, otobiyografik çalışmalara imza atmıştır. Bu çalışmalarından “My Bed” 1999 yılında Turner Prize ödülüne aday gösterilir ve Tate Museum tarafından satın alınarak kendisine bir mekan ayrılarak sergilenir. Yasadığı travmatik ve sıradışı ilişkileri nedeniyle girdiği ağır depresyon dönemlerindeki yatağını olduğu gibi sergiye taşıyan sanatçı kirli çarşaflarından, kan lekeli çamaşırlara, kullanılmış prezervatif, atılmış izmarit, boş içki şişeleri gibi hayatının en çıplak, en iğrenç, en gerçek detaylarını izleyiciyi rahatsız edecek şekilde sergiye taşımıştır. İlk solo sergisi “My Major Retrospective” 1994 yılında White Cube’ta gerçekleştiren Emin, 2007 yılında Royal Academy of Arts’ın akademisyenler kadrosuna katılır. Aynı yıl 53. Venedik Bienali’nde Britanya’yı temsil eder.
 




Türkiye’de ilk kişisel sergisi “Tracey İstanbul’da “2004 yılında Platform Garanti Güncel Sanat Merkezinde açar. İngiltere’de yaşayan Kıbrıs Türklerinden olan babası ile çok derin ve yakın ilişkisi onu bir şekilde köklerine, İstanbul’a iter.

Sanatçının 2016 yılında kaybettiği ve ardından çok acı çektiği, hala yasını tuttuğu annesinin ölümünü ve kendi travmatik kürtajlarını resmettiği eserlerinin sergilendiği “The Ashes Room” bölümü, sanatçının isteği ile griye boyatarak yaşadığı ağır melankoliyi seyirciye aktarmak istemiştir.

 
Küller odası bölümde 3 dakikalık kısa bir film sergileniyor. Uzun tahta bir masa, annesinin küllerinin konulduğu tahta bir kutu ve üzerine yansıyan ruhani bir ışık. Sanatçı annesinin ölümü üzerine küllerini eve taşırken yaşadığı manevi baskıyı ve acıyı ifade ederken, o günü şöyle ifade ediyor. “Annemin küllerini evime taşırken ağlamamaya, düşünmemeye çalışıyordum. Bir şekilde kendimi, bir şeyi çalıyormuş gibi suçlu hissediyordum sanki bir hırsız gibi.”


[[Video:https://data.arttv.com.tr/ekav/temp/mp4/2019/2/21/3692.mp4
Videoyu izlemek için görselin üzerine TIK'layın.

 
Büyük boyutlu heykeller üzerinde çalışmayı tercih eden sanatçının 3 adet kadın heykeli sergileniyor .
Yitirdiği annesi ve kendi elleri ile yitirdiği anneliğine bir kutlama The Mother 2017, Bronze 266x177x235 cm. Doğuramadığı bebeklerini boş ellerinde tutan ve onlara acı içinde bakan bir kadın figürü.


I lay here for you, 2018 Bronze (147x638x285 cm.)
Yere yüzü koyun bir şekilde yatmış tek eli iki bacağının arasında
Tutkulu, erotik fantezi dolu bir anlatım

Yazı ve Fotoğraflar: Nurdan Ateş

Paylaş:


Yorum yapmak için tıklayın

Diğer Yazıları

23 gün önce

MoMA'nın Kuruluşunun Arkasındaki Gizemli Kadın: Lillie P. Bliss

bir ay önce

David Hockney’nin Renkli Dünyasına Yolculuk: Londra’da Büyüleyici Bir Sergi

2 ay önce

Sonbaharın Habercisi: Frieze Sculpture 2024

bir yıl önce

Marina Abramović Kraliyet Sanat Akademisi’nde Retrospektif Sergi Açan İlk Kadın Sanatçı Oldu! I Yazan Nurdan Ateş

bir yıl önce

Kenan Yavuz Etnografya Müzesi'nde Hasat Sonu Şenliği I Yazan Nurdan Ateş

En Çok Okunanlar