Sanat dünyasında son zamanlarda oldukça konuşulan yapay zekanın sanata etkisi üzerine, ARTtv Genel Yayın Yönetmeni Özge Kahraman, değerli sanat dünyası isimleriyle bir röportaj serisi hazırladı. Röportaj serimizin bu bölümünün konuğu ise; eserlerinde yapay zekayı kullanan, bu röportaj için yapay zeka ile eserler üreten ve 2 soruyu yapay zekaya cevaplattıran sanatçı Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar
- Sizce yapay zekanın sanat üretim sürecine entegre olması, sanatçının bireysel yaratımını nasıl dönüştürüyor? Türkiye'de yapay zeka ve sanat kesişiminde yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu alanda ülkenin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
“Yapay zeka ile yapılan eserlerin son derece ilginç ve önemli olduğunu düşünüyorum. Yapay zeka teknolojisi, insanlar için zorlu veya zaman alıcı olan işleri daha hızlı ve daha doğru bir şekilde yapmak için kullanılabilir. Bu da sanat alanında farklı ve yaratıcı eserlerin ortaya çıkmasına olanak sağlayabilir.
Türkiye, yapay zeka teknolojisi alanında hızlı bir gelişim gösteren ülkeler arasında yer almaktadır. Yapay zeka teknolojisi alanında araştırma ve geliştirme faaliyetleri hızla artmakta, birçok üniversite ve araştırma merkezi bu alanda çalışmalar yürütmektedir. Bu sayede, Türkiye yapay zeka ile yapılan eserler konusunda da ilerleme kaydetmektedir.
Ancak yapay zeka teknolojisinin sanat alanında kullanımı halen yeni bir alandır ve tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Sanatın doğası gereği, yaratıcılık ve duygu yönleri önemlidir ve yapay zeka teknolojisi bu yönlerde insanların yerini alamaz. Bu nedenle, yapay zeka ile yapılan eserlerin tamamen insanların yerine geçmesi yerine, insanların yaratıcılıklarını desteklemesi ve daha ilginç ve özgün eserlerin ortaya çıkmasına olanak sağlaması daha uygun olabilir.”
Okuduğumuz bu cevabı veren OpenAI tarafından geliştirilmiş ChatGPT örneği ile başlamak, röportajın akışı için verimli olabilir. Dijital araçlara ulaşım, kullanımı kolay arayüzler, açık kaynaklar, bireysellikten uzak kolektif hareketler sadece Türkiye’de değil tüm Dünya’da “Creator” denilen yeni bir yaratıcı kitle oluşturdu ve bu kitlenin ürettikleri, dayanışma ağları bizi hem motive ediyor hem ilham veriyor. Diğer yandan sıradanlaşma, telif hakları, yaratıcılığın azalması, etik açıklar, özgünlük, ticarileşme, teknoloji bağımlılığı gibi başlıkları da düşünmemiz faydalı olabilir.
Sanatçı Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar'ın yapay zeka ile ürettiği otoportre çalışması
- Veri tabanına fotoğrafik imajların yüklendiği cebirsel algoritmalar, ne tür sanat eserleri üretebilir? Bu tür bir algoritmanın ürettiği sonuçları sanat eseri olarak değerlendirir misiniz? Eğer değerlendiriyorsanız, bu değerlendirme sürecinde dikkate aldığınız kriterler nelerdir?
“Veri tabanına sadece fotoğrafik imajlar yüklenen bir cebirsel algoritma, fotoğrafik imajları analiz ederek bu verilerden yola çıkarak yeni imajlar üretebilir. Bu yeni imajlar, orijinal verilerden farklı olabilir ve yaratıcının tercihlerine göre şekillendirilebilir. Bu tür bir algoritma ile üretilen imajlar, deneysel bir sanat eseri olarak kabul edilebilir.
Ancak, yapay zeka kullanarak üretilen eserlerin tamamen sanat eseri olarak kabul edilmesi, sanatın tanımı ve sınırları hakkında tartışmalara neden olabilir. Sanatın tanımı, yaratıcılık ve duygu yönleri ile ilgilidir ve yapay zeka, bu yönleri tam olarak yerine getiremeyebilir. Bu nedenle, yapay zeka ile üretilen eserlerin tamamen sanat eseri olarak kabul edilmesi yerine, bir sanatçının eserine ilham kaynağı olarak hizmet etmesi ve yeni fikirlerin keşfedilmesine yardımcı olması daha uygun olabilir.”
Yine ChatGPT’den faydalanarak cevapladığımız bu soruya ek olarak yapay zeka şiir, edebiyat, mimarlık ve görsel sanatlar anlamında sadece sanatçıları değil gündelik hayat kullanıcılarını da oldukça tatmin eden sonuçlar verecektir. Gelecekten bugüne bakınca çoğu tartışma ve tanımlamanın değişeceğini ön görebiliriz. Sanat nedir ve neleri kapsar gibi soru ve sorunlara farklı perspektiflerden yaklaşılacağını düşünüyoruz. Okuyucuya not olarak bu röportajda kullandığımız görselleri yapay zeka ile oluşturduk.
Hakan Sorar
- Yapay zekanın sanat dünyasını şu anda ikna ettiğini mi düşünüyorsunuz, yoksa bu konuda ikna sürecinin daha ileri bir zamanda mı gerçekleşeceğini öngörüyorsunuz?
AI, sadece son 1 yıldır Dalle, Midjourney vb. kelimelerden görüntü oluşturarak popüler hale gelmiş bir araç değil. 1950’lerde farklı bir form ve estetik ile karşımızdaydı. Araçların çalışma kapasiteleri arttıkça estetik dil de değişti. 90’lı yıllardan günümüze onlarca prodüksiyonda, müzik videolarında, filmlerde karşımızdaydı. Sanat alanında da 1960’lardan günümüze çok fazla şey denendi, kabul gördü ve gelişmiş araçlarla bir sonraki versiyonları ile karşılaştık. Dünyada yeni nesil aktivizm yolları açan çoğu deneyim yapay zeka destekli sanat ile ortaya çıktı. Will Pappenheimer, John Craig, Heidi Boisvert, Memo Akten, Refik Anadol, Mario Klingemann gibi adını sayamadığımız birçok sanatçı yıllardır müzelerde, önemli sanat alanlarında oldukça ilham verici çalışmalar sergilediler. İkna bir gereklilik midir emin değiliz ancak popüler olan AI araçlarla tanışan, farkındalık kazanan, üreten kitlenin arttığı söylenebilir.
Ahmet Rüstem Ekici
- Sanat ile yapay zeka tarafından üretilen sanat arasındaki farkları algılama ve bu farkları tanımlama konusunda nasıl bir yaklaşım sergiliyorsunuz? Yapay zeka ile üretilen sanatın, geleneksel sanat formlarından nasıl ayrıldığını ve bu ayrımın sanatın algılanışını nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?
Bir fark olduğunu düşünmüyoruz. Sanatçı bir kavramı analiz edip herhangi bir form haline dönüştürürken duygulardan, toplumsal olaylardan, hafızadan faydalanabilir. Bunu dilerse boyalarla, bedeniyle, metinlerle veya kendi teknik becerisine uygun metotlar ile sergileyebilir. Eseri analiz ettiğimiz noktada AI olarak üretilmiş olmasının bir önemi kalmayabilir. AI olarak üretilmesinin kavrama, konuya katkıları sorulabilir. Sonuç olarak duruma yağlı veya akrilik boyayı tercih etmek gibi bir araç/süreç ilişkisi olarak bakıyoruz. Burada eleştirmenlere, sanatçılara ve deneyimcilere daha çok diyalog kurma görevi düşüyor. Görüntü, oluşum, yapay ve doğal ikiliğini aşan durumların konuşulması, tartışılması faydalı olacaktır.
- Sanatçıların yapay zekayı yaratıcı süreçlerinde kullanmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu teknolojinin sanat üzerindeki etkileri ve sanatçıların bu yeni araçları nasıl benimsediği konusunda görüşleriniz nelerdir?
Biz AI araçları bir eşlikçi olarak kullanmaktan çok keyif alıyoruz. Sürecimize başka sanatçıları da dahil ederek kolektif bir üretime önem veriyoruz. Bugüne kadar tıpkı eskizlerimiz gibi, sosyal medya hesaplarımızda paylaşmadığımız binlerce örnek ürettik, deneyler yaptık, yapay zeka ile olan iletişim becerilerimizi geliştirmeye çalıştık. Üzerine çalıştığımız kavramlar ile örtüştüğü noktada kullanmayı çok heyecanlı buluyoruz. Örneğin Ahmet Rüstem üzerine çalıştığı mimari alan ve cinsiyet ilişkileri incelediği “Islak Hacim” serisinde akışa uygun dönüşebilen yüzeyler üretme dürtüsüyle 2000’e yakın AI seramik deseni hazırladı ve yine yapay zeka araçları ile bu karelerin birbirlerine dönüşmesini deneyimledik. Yapay zeka estetiği yönlendirebilen, aynı zamanda teknik olarak da işimize yarayan harika bir asistan. Örneğin çözünürlüğü düşük bir imajın, çözünürlüğünü yükseltmeye ve görüntüyü düzenlemeye olanak sağlıyor. Oluşturduğumuz 3D mekanlar için dokular üretebiliyoruz. Hayallerimizdeki manzaraya daha yakın sonuçlar oluşturan olanaklarından faydalanıyoruz. Tabi ki etik durumlara dikkat etmekte fayda var. Açık kaynak, ücretsiz araçlar, şeffaf politika yürütmeyen platformların kopyacılık, telif gibi meselelere yaklaşımlarını yakından takip etmeye çalışıyoruz. Bu süreçte, aynı araçları kullanan farklı sanatçıların hangi kavramlara nasıl yaklaştığını görmek, üretim çeşitliliğini deneyimlemek heyecan verici. Özellikle video üretimi konusundaki gelişmeler son derece ilginç.
- Huelsenbeck'e göre, 'Sanatın ölümü, sanatın kitle toplumunda sürekli olarak eğlence ile karıştırılmasıyla ilgilidir. Kitle insanın sanatı nötrleştirmesinin bir başka yoludur bu. Sanattan zevk alması için onu sıradanlaştırması gerekir.' Her gün gözümüze çarpan binlerce görüntü ışığında, bu görüş hakkında ne düşünüyorsunuz? Günümüzde sanatın kitle kültürü tarafından nasıl algılandığını ve bu algının sanatı nasıl etkilediğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanat eserlerinin dijitalleştirilmesi, daha geniş bir kitleye erişebilirlik sağlayabilir. Ancak, bu durumda da sanatın değeri, sıradanlaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Benzer durum NFT’ler üzerinden son 2 yıldır çok tartışılıyor. Atlanılan bir şeyler olduğunu da düşünüyoruz. Sanatçı, tasarımcı gibi tanımlara ek olarak, creator/üretici başlığı altında yeni bir tanım var. Bu tanım sanırım sıradanlaşırken demokratikleşmenin de altını çiziyor. Daha önceden ürettiğiniz bir görselin kitlelerle ulaşması için bol süzgeçli bir yolculuk vardı. Artık herhangi biri video, müzik, performans ve görüntü popüler hale gelebiliyor, üretici kendine alan ve kitle oluşturabiliyor. Sosyal medya erişimimiz ve mecra çeşitliliği arttı. Sıradanlaşmayı bir tehlike görmektense, dönemin kırılımlarına bakmakta ve neye filizlenebileceğine bakmakta fayda var. Bu durumun neyi nasıl sorgulamamız gerektirdiğinin altını çizen değerli bir süreç olduğunu düşünüyoruz. Sosyal medyada “keşfet” denilen algoritmalarla oluşmuş yüzeyin ardına nasıl geçeriz, “trend topic” olan şey her zaman doğru bilgi midir? Sosyal medya örgütlenmeleri aynı zamanda linç kültürü oluşturur mu? Algoritma her zaman popüler olan imajı mı yoksa bizim beğenilerimize hitap eden bizim doğrularımızı mı bize sunacak? Sansür ve toplumsal tepkiler nerede duracak? Keşif sürecinde cevaplara farklı pencerelerden bakmamızı sağlayacak sorularla ilerlememiz gerekiyor. Çünkü sanatın dijitalleşmesi, dijital olarak üretilmesi, var olan bir eserin dijital sahaya taşınması farklı süreçleri işaret eder.
Hakan Sorar
- Bilim ve teknolojideki olağan gelişmelerin ötesinde, sanatın insani yönü göz önüne alındığında; sanatın ve yaşam algımızın ne yönde değişim ve dönüşüm geçireceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayatımızı kolaylaştıran teknolojilerin pozitif/negatif yönlerine odaklanmamız lazım. Sonuç olarak, sanatın insani yanı ve insan hayatındaki yeri, her zaman önemini koruyacaktır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte sanatın üretim ve tüketim biçimleri de değişebilir ancak, sanatın insanların duygusal ve estetik deneyimlerine katkısı devam edecektir. Bir yandan AI/AR/VR alanındaki gelişmeler sanatı deneyimlemenin yeni yollarını üretmeye devam edecek. Yapay zeka ile hikaye anlatıcılığının yeni modelleri ortaya çıkmaya devam ediyor. Algoritmaları alt etmenin yollarında yine yapay zeka araçlarından faydalanacağız.
Tarih boyunca birbirinden değerli duvar, tavan resimlerinin, mozaiklerin üstü alçılarla, kumaşlarla kapatıldı. Tarihi eserler yok edildi ve dünyada kültürel miras suçları işlendi. Depremler ile bireysel, kentsel hafızamız silindi. AI araçları belki de en çok sanal ortamlarda bu hafızayı diri tutacak formları oluşturmada işimize yarayacak. Pandemi sürecinde sanal sergilerin potansiyellerini deneyimlemek, müze ve kültür/sanat alanlarının dönüşümünü izlemek verimliydi. Örneğin sanat tarihinde geçmiş ile alakalı bir sürü veriye ulaşamıyoruz. Önceki süreçte sergiler bitince geriye en fazla fotoğrafları, hakkında yazılan yazılar kalıyordu. 360 derece aktarılmış sergi deneyimleri geleceğe çok daha fazla bilgi ve deneyim taşıyacak. Belgelerin korunması ve aktarılması ile hafıza bağları kuvvetlenebilir. Hatırayı fotoğraf olarak saklama isteğimizin daha 3D bir deneyime dönüşeceğini biliyoruz ve bu konuda çalışıyoruz. Yapay zeka sadece birkaç ay içerisinde düşük çözünürlükten yükseğe, kare formattan daha genişleyen ölçeklere, sabit imajdan hareketli görüntüye geçti bile. Gelişmeleri takip ettiğimiz için heyecanlıyız ve bu noktada en verimli eşlikçimiz artırılmış gerçeklik olacak.
Ahmet Rüstem Ekici
- Bir sanatçı, eser üretirken yalnızca sonuca değil, aynı zamanda yaratım sürecine de odaklanır. Sanatçı, birikimlerini, duygularını, üzüntülerini ve diğer içsel deneyimlerini eserine aktarır. Yapay zekâ ile üretilen görsellerin, sanat eserleri kadar derin bir heyecan ve yaşamı anlama noktasında bir dönüşüm yaratıp yaratmayacağına dair düşünceleriniz nelerdir?
Dijital araçlarla 2D/3D bir görüntü/nesne üreten birisi geçmiş deneyimlerini, herhangi bir protestoyu, bir duyguyu, bir deneyi dijital araçlarla oluştururken eskizlere, planlamalara, yazılım bilgisine, düzenleme bilgisine, çıktı işlemeye, onlarca saat mesaiye ihtiyaç duyar. Defalarca bilgisayarını açar kapatır. Verilerini kaybedebilir. Saatlerce ekran başında göz, kol, beyin, postür senkronizasyonu ile vakit geçirir. Bu sürecin yağlıboya resim yapmakla veya herhangi bir üretimle emek olarak kıyaslanmasını doğru bulmuyoruz. Süreçleri ne birbirinden üstün ne de farklı görüyoruz. Deneyimci kısmında ise hiç fark olduğunu düşünmüyor olsak da AI araçlarının hayatımıza bazı kısa yollar eklediğini düşünüyoruz. Bilgisayar oyunlarını örnek olarak alırsak, tarihi boyunca eğlence, boş vakit öldürme aracı olarak görüldü. Oysa oyun içerisinden yeni sanat formları çıktı. Machinima oyun motorları ile üretilen videolara verilen isimdir. Oyuncuyu bir üreticiye dönüştürdüğü gibi beraberinde yeni bir dil kurgulamıştır. Bunu yaparken mimariden, müzikten ve edebiyattan da beslenmiştir. Örneğin Alex Chan tarafından bir oyun kullanılarak üretilmiş değerli bir machinima örneği olan “A french Democracy” televizyonların, yönetimin göçmenlerin ölümüne sessiz kaldığı bir süreçte ortaya çıkmıştır. Fransa’da ayaklanmalara sebep olan göçmen hareketine katkısı sırf dijital araçlara üretildiği için yok sayılabilir mi? Ya da deprem zamanı yapay zeka ile üretilmiş, bir çocuğu tutan çok parmaklı kurtarma görevlisinin görseli neden bu kadar çok paylaşıldı? Kısaca yapay zeka herhangi bir toplumsal olayda çoktan hayatımıza girdi. Yine örnek olarak maç veya herhangi bir toplumsal olay sırasında, kelimeden görüntü üreten popüler araçlardan biri olan Midjourney kanallarına girerseniz o esnada onlarca kişinin durum ile ilgili görüntüler ürettiğine şahitlik edebilirsiniz. Çoğu kişinin heyecanla ürettiği yapay zeka moda fotoğraflarının sosyal medyada şaşkınlığa dair bir his oluşturmadığını iddia edemeyiz.
- Nasıl bir dijital dönüşüm isterdiniz?
Öncelikle bu röportaj serisi için teşekkür ederiz. Farklı kişilerden farklı cevapları okumayı heyecanla bekliyoruz. Cevaplarla sık sık tekrar ettiğimiz gibi bol soru sorup, deneyler yaparak bu sürecin potansiyelleri üzerine daha sık konuşmalı, yazmalı, çizmeliyiz. İçinde bulunduğumuz dijital süreçte deneyen, üreten, tüketen konumundayız. Süreci ve estetiği sorgulamaya devam ediyoruz. Yeni görsel ve işitsel dillerin kurulmasına dair heyecan verici örnekler ortaya çıkıyor. Kimi sanatçılar yapay zeka ile travmaları yok etmeye çalışıyor, kimisi hafıza aktarım yöntemleri kurguluyor. Teknolojik araçlar gelişerek deneyim ve duyguları şekillendirebiliyor. Umarım ötekileştirmelerden uzak daha kapsayıcı bir dünya inşa edilir. Endişelerimizden biri artan kontrol mekanizmaları ve sansürler. Sürekli izlenme, analiz edilme gibi süreçler bizi yönlendirebilecek güçte bu nedenle algoritmalara karşı farkındalığımızı da artırmamız lazım.
Hakan Sorar
- Yapay zeka ile üretmiş olduğunuz eseriniz/eserlerinizden bahseder misiniz?
Son 1 yıldır kelimelerden görüntü oluşturan AI araçlardan nasıl faydalanırız bunu düşünüyorduk. Modellediğimiz mekanlar için dokular tasarlama konusunda çok başarılıydı. Sonra farklı araçlarla farklı iletişim biçimleri kurmaya başladık. Son zamanlarda kendi yüzümüz üzerinden eğiterek eğlenceli deneyler gerçekleştirdik. Sonuçları da anlamaya çalışıyoruz. Masanın üstünde duran kırmızı elma istediğinin çıktısı farklı bir kırmızı elma masanın üstünde duruyor isteğinin çıktısı tamamen başka olabiliyor. Hayalimizdeki ışık, atmosfer teknik, kadraj vb bilgileri yine bol bol deneyler yaparak keşfediyoruz. AI araçlar potansiyelimizi kesinlikle arttırıyor.
Röportaj: Özge Kahraman
Yazı ve Fotoğraflar: Özge Kahraman
Mevlüt Akyıldız’ın Dünyası: Sanat, Mizah ve Camaltı
Art Basel Paris 2024: Sanat ve İlham Dolu Bir Deneyim
Sanat, Teknoloji ve Yaratıcılık Üzerine: Pınar Yoldaş ile Evrimsel Bir Yolculuk
T. Melih Görgün ile Sinopale 9 Üzerine: Sanatın Sürdürülebilirlik ve Toplumsal Duyarlılık Alanındaki Rolü
Gülsün Karamustafa’nın Venedik Bienali Projesi ve Kitabı Üzerine Melis Cankara ile Söyleşi
Yorum yapmak için tıklayın