f7b58490-c64d-4610-9d6d-36aeb71301b0.jpeg

Tesadüfün Sanata Dönüştüğü Yer: Olafur Eliasson’un İstanbul Boğazı’ndaki Sergisi | Yazan Fulden Karayel Okumuş

Fulden Karayel Okumuş

bir ay önce

Hayatınızdaki büyük dönüşüm anlarını bir an için gözünüzün önüne getirin. Bu anların hayatınıza nasıl yön verdiğini hiç fark ettiniz mi? Örneğin, belki bir gün tamamen tesadüfi bir şekilde yaptığınız küçük bir konuşma, hayatınızdaki en önemli kararlara vesile olmuş olabilir. Ya da belki bir tesadüf sonucu karşınıza çıkan biri, hayatınızı tamamen başka bir yöne çevirmenize yardımcı olmuştur. Peki, siz farkında olmasanız da, tüm bu dönüşümlerin ardında yatan hayatınızı yönlendiren küçük tesadüfler olduğunu hiç düşündünüz mü? İçten içe, “Hayatımı bu denli etkileyen bu küçük karşılaşmalar mıydı?” diye merak ettiğiniz oluyordur. Tam da burada, uluslararası alanda tanınmış ve tesadüfler üzerine çalışmalar yapan yazar Robert Moss’un sözleri oldukça anlam kazanıyor. Moss, hayatımızdaki beklenmedik olayların ve tesadüflerin, evrenin bize sunduğu görünmeyen bağlantılar olduğunu Tesadüflerin Dokuz Kuralı kitabında anlatıyor. O dokuz kuraldan biri de, “Tesadüflerin izini sürün”: Tesadüflerin peşinden gidin ve onların sizi nereye götürdüğünü görün şeklinde ifade ediyor.

Hayatta bazen en anlamlı şeyler, hiç ummadığınız anda ve yerde karşınıza çıkabiliyor. Mesela bir gün müzede dolaşırken gözünüz bir anda ilginç bir esere takıldığında, “Acaba bu eser bana bir şeyler mi anlatıyor?” diye düşündüğünüzde, tam o sırada yanınıza yaklaşan biri, belki de bu küçük tesadüflerin bir parçası olabilir, kimbilir. Hayatın tam da böyle anlarda sürprizlerle dolu olduğunu hatırlamak gerek, değil mi? “Bu bir tesadüf mü, yoksa hayatın bana sunduğu bir işaret mi?” diye merak etmeden edemiyorsunuz. Kim bilir, belki de şu an bu yazıyı okumanız bile sizi yeni bir yola sevk edecek bir tesadüftür. Hayatınızdaki bu ilginç tesadüflerin ardındaki hikayelerin peşinden gitmeye hazırsanız, ülkemizde bu konuları derinlemesine keşfedeceğiniz pek çok sergi ve etkinlik düzenleniyor. Olafur Eliasson’un Türkiye’deki ilk kişisel sergisi ‘Senin Beklenmedik Karşılaşman’ da onlardan bir tanesi.

İstanbul Modern, eşsiz konumunda güncel dönüşümlere işaret eden uluslararası ve kapsamlı çağdaş sanat sergilerine ev sahipliği yapma misyonu doğrultusunda, tüm dünyada gerçekleştirdiği proje ve yapıtlarıyla büyük ilgi gören İzlandalı-Danimarkalı sanatçı Olafur Eliasson’un çok yönlü pratiğini gözlemleyeceğiniz 30 yıllık kariyerinden kapsamlı bir seçkiye ev sahipliği yapıyor. Olafur Eliasson’u tanıyanlar bilir, iklim krizi ve sürdürülebilirlik gibi aciliyet sergileyen konular üzerine yürüttüğü çalışmalarla birlikte doğa ve çevreye olan ilgisiyle tanınıyor. Eczacıbaşı Topluluğu ve VitrA ana sponsorluğunda gerçekleşen ‘Senin Beklenmedik Karşılaşman’ sergisinde, gerçekleştirdiği yeni üretimler dahil olmak üzere kırka yakın yapıt yer alıyor. Serginin küratörlüğünü, müzenin küratöryel ekibinden Öykü Özsoy Sağnak, Nilay Dursun ve Ümit Mesci üstleniyor. Eliasson’un bu kapsamlı seçkisinde, sanatçının ışık, renk, su, hareket ve geometri konularına duyduğu ilgi dikkat çekiyor. Yapıtlarıyla var olduğumuz evreni farklı biçimlerde algılamaya olanak sağlayan modeller kurgulayan Olafur Eliasson, üretimlerinin sanatseverlerle karşı karşıya geldiğinde tamamlandığı fikrini altını çiziyor. Bu anlayışla onların aktif katılımını yapıtı oluşturan en önemli bileşenlerden biri olarak tarif ediyor.

Sergideki ilk beklenmedik karşılaşma, sanatçının ana merdivendeki ‘Senin Beklenmedik Seyahatin’ yerleştirmesiyle yaşanıyor. Yerleştirmeler, heykeller ve fotoğraflardan meydana gelen “Senin Beklenmedik Karşılaşman”daki çalışmalar, sergi salonunda tematik olarak bir araya getirilmiş olsa da, sanatçının birden fazla konu ve kavrama odaklanan yapıtları, farklı disiplinler arasındaki ilişkileri ve geçirgenlikleri gösteriyor. Eliasson’un çalışmalarında ele aldığı önemli unsurlar arasında yer alan ışık ve ışığın doğası, sanatçının yapıtlarının önemli birer öznesi olarak dikkat çekiyor. Mercekler, yansıtıcı yüzeyler, projeksiyonlar, renkli camlar ve kaleydoskoplar sanatçının bu çerçevede algı ve mekan üzerine yürüttüğü deneylere imkan sağlıyor.

Farklı yönlere bakan üç düzey ve katlar arasında hareket eden ziyaretçiler, mekan ve hareketin yansımasıyla çoğalmasına yardımcı oluyor. Zemin kattaki şeffaf tasarımı birinci ve ikinci katlara taşıyan düşey sirkülasyon, gerçek ve yanılsama arasındaki sınırların bulanıklaştığı yansımalarla derinlik kazanıyor. Eliasson’un geometri ve ışıktan yararlanarak müzenin güneyindeki denizle olan ilişkisini yorumladığı Günbatımı Kaleydoskobu, sanatseverlere Boğaziçi’nin renk, kırılma ve yansımalarla tekrar düzenlenmiş görüntüsünü sunuyor. Dünyanın dört bir yanından varış noktalarına doğru yol alan gemilerin Boğaziçi’ndeki seyrini deneyimleyebileceğiniz bu şahane yapıt, sanatseverlerin etkileşimiyle ortaya çıkıyor. Mimarinin dik açılarıyla zıtlık oluşturan yansıtıcı dairesel yüzeyler, sürekli dönüşen beklenmedik karşılaşmaları daimi kılıyor.

Şimdi hazırsanız, Senin Beklenmedik Karşılaşman sergisindeki eserlerin hikayelerine birlikte bakalım:

Günbatımı Kaleydoskobu

İstanbul Modern'in Boğaziçi’yle ilişki kuran mimarisine eklemlenen mekâna özgü çalışması Günbatımı Kaleydoskobu, Boğaz’daki hareketi ve manzarayı dönüştürerek sergi salonuna taşıyor. Yapıt, sergi kapsamında kent ve mekânla kurduğu ilişkiyle özgün bir anlatıya kavuşuyor. Birbirini sonsuzluğa taşıyan simetrik yansımalarla oluşturulan kent peyzajı, çalışmanın İstanbul’la bütünleşmesini sağlıyor. Sergi mekanına davet edilen manzaranın gün içindeki değişimi, yapıtın adıyla ilişkilendirebileceğiniz sarı renkli dairesel camın hareketiyle sürekli dönüşüyor. Sanatseverler, denizin ve İstanbul’un bir daha tekrarı olmayacak anlarını keşfedebiliyorlar.

Senin Güneş Nebulan

Olafur Eliasson’un Senin Güneş Nebulan adlı yapıtı, su damlaları veya gözyaşı gibi oluşumları anımsatan cam kürelerden oluşuyor. Beş farklı boyutta üretilen kürelerin duvara yakın yüzeylerinde bulunan dairesel gümüş aynaya, bir tarafta ise sarı renkli daireler eşlik ediyor. Kürelerin üzerindeki müdahaleleri dışarıdan örten mat siyah boya, kürelere yapılan bu uygulamaları gizliyor. Renklerin etkisi ancak çok yakın bir görüş mesafesinden belli oluyor. Böylece tam karşıdan bakıldığında yansıtıcı izlenimi veren küreler, yandan bakıldıklarında renkli gözüküyor. Mekanda bulunan sanatseverlerin hareketi, kürelerin algılanışını dönüştürüyor.

Bencillikten Uzaklaşma Duvarı 

Bencillikten Uzaklaşma Duvarı, paslanmaz çelik bileşenler, üçgenler ve piramitlerin bir araya gelmesiyle oluşuyor. İstiflendiklerinde sergi alanını bir duvarla bölüyor gibi görünse de, iki mekan arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlıyor. Yansıtıcı yüzeylerle sanatseverlerin bulunduğu alanı görünür kılarken, diğer yandan da üzerindeki boşluklarla ötesindeki mekânı görmeye olanak tanıyor. Farklı rotaları takip ederek mekanı keşfeden ve yerleştirmeyle çeşitli noktalarda karşı karşıya kalanlar, tekrar eden geometrik düzeninde etkisiyle bakan veya bakılan, geçirgen olan ve olmayan arasındaki ilişkileri deneyimliyor.

Tek Renkli Oda 

Tek Renkli Oda, monokromatik lambalar ile sanatseverlerin yapıtın ana bileşenlerinden biri haline gelmesini sağlıyor. Mekandaki ışığın dalga boyu, sanatseverlerin her şeyi sarı ve siyah arasındaki gri tonlarda algılamasına neden oluyor. Renklerin sadece onlara bakıldıklarında var olduklarının altını çizen sanatçı, renkli bir yüzeyden yansıyarak beynimizde işlenecek ışığın kendimizi de tanımamıza olanak sağlayacağını ifade ediyor.

Kritik Alan Küresi

Yerkürede su, hava, toprak ve yaşayan organizmaların etkileşim kurduğu katman kritik alan olarak adlandırılıyor. Kritik alan, insan etkisiyle su döngüsünün bozulması ve karbon salımının artmasından kaynaklanan dönüşümlerle her geçen gün daha çok zarar görüyor. Farklı alanlarda çalışmalarını yürüten bilim insanları, kritik alan üzerine bir arada çalışarak araştırmalar yapıyor ve insanla dünyanın karşılıklı ilişkisini daha iyi anlamaya çabalıyor. Olafur Eliasson da Kritik Alan Küresi ile gezegenimizi ayakta tutan karmaşık ve hassas ekosistemler hakkında bir diyalog başlatıyor. Küreyi oluşturan birbirine bitişik kıvrımlı dikey dilimler, yapıtın merkezinden aydınlatılan renkli cam panelleri destekliyor. Dışarıya yansıyan karmaşık desen, sergi mekanını dönüştürüyor. Renkler ve küreyi oluşturan biçimler, iki boyutlu duvar yüzeyinde sanatseverlerin çözümlenmesi için ışıktan izler bırakıyor.

Gelecekten Köprü

Gelecekten Köprü, sanatçının Münih’te Belediye Galerisi’nin yer aldığı Lenbachhaus için tasarladığı "Girdap Çalışması" adlı yapıtı için yürüttüğü bir ön çalışmanın devamı olarak karşımıza çıkıyor. Yapıtın yatay yönelimi, sanatseverleri doğrudan girdabın derinliklerine davet ederken, spirallerin ve girdapların dinamizmini sergi mekanına taşıyor.

Kendini Görebilen Yavaş Gün Işığı

Olafur Eliasson’un güneş ya da farklı kaynaklardan mercekler üzerine düşen ışıkların oluşturduğu çeşitli formlardaki parlamalardan esinlenerek ürettiği yapıtlarına bir örnek. Bu seride, parlamanın etkisiyle oluşan formlar, el üretimi üfleme cam levhalara dönüşüyor.

Olafur Eliasson’un Senin Beklenmedik Karşılaşman sergisini, 9 Şubat 2025 tarihine kadar (Pazartesi günleri hariç) haftanın her günü İstanbul Modern’de ziyaret edebilirsiniz.



En Çok Okunanlar

Bizi Whatsapp'ta takip edin