Kasım ayının soğuk ama güneşli bir sabahında Modern Sanat tarihinin en önemli yapıtlarını görebileceğimiz MoMA’dayım.
Sonbahar en çok hangi şehirlere yakışır diye sorulsa, aklıma sadece Londra ve New York geliyor. Doğası, parkları, Şükran Günü, Cadılar Bayramı, sararan yaprakları, kapılarda balkabakları, Noel öncesi telaşlı hazırlıkları ile bu şehirler adeta açık hava müzesine dönüşür. İşte böylesi güzel bir sonbahar günü, MoMA’da müthiş bir sergiden sizlere bahsetmek istiyorum.
Lillie P. Bliss ve Modern’in Doğuşu sergisi, öngösterimi üyelere özel 14-15 Kasım olmak üzere sanatseverlerle buluştu.
1920’lerin sonlarında sanatın 3 vizyoner ve etkili destekçisi Lillie P. Bliss, Mary Quinn Sullivan ve Abby Aldrich Rockefeller, geleneksel müzelerin muhafaza politikalarına meydan okuma ve sadece modern sanata adanmış bir müze kurma ihtiyacını fark ettiler. Sonraki yıllarda devlet politikası olacak ve CIA desteği alacak modern sanata yatırım o dönem için bir çılgınlıktı. Mütevelli heyeti üyeleri A. Conger Goodyear, Paul Sachs, Frank Crowninshield ve Josephine Crane ile birlikte 1929 yılında Modern Sanat Müzesi’ni kurdular. Müze müdürü Alfred H. Barr Jr. liderliğinde müzenin koleksiyonu hızla genişledi ve Avrupa’lı modernistlerin eserleri sergilenmeye başlandı. MoMA'nın kuruluşundan 2 yıl sonra hayata gözlerini yuman ve çok değerli koleksiyonunu müzeye bağışlayan bu harika kadını biraz daha yakından tanıyalım.
Lillie Plummer Bliss, MoMA'nın kuruluşundan 2 yıl sonra hayata gözlerini yuman ve çok değerli koleksiyonunu müzeye bağışlayan Lillie Plummer Bliss, 11 Mayıs 1864’te kumaş ve kuru gıda tüccarı Cornelius Newton Bliss ve Mary Plummer Bliss’in kızı olarak Massachusetts’te dünyaya geldi. 1866 yılında New York’a taşınan ailenin bir oğlu daha olur. Doğan diğer kardeşlerin ölmesi annesinde psikolojik rahatsızlığa sebep olur ve ev işleriyle genç Lillie ilgilenir. Babasının Cumhuriyetçi Parti’de aktif görev alması ve Başkan William McKinley döneminde İçişleri Bakanı olması sebebiyle genç Lillie, sosyal toplantılarda annesi yerine ev sahipliği görevini üstlenir. Bu toplantılarda sıklıkla piyano çalan yetenekli Bliss, daha sonra ismi Juilliard School olacak, Institute of Musical Art’ın büyük destekçisi olur.
1909 yılında antikacı Dikran Kelekian tavsiyesi üzerine Amerikalı ressam Arthur B. Davies’in eserlerinin yer aldığı bir sergiyi ziyaret eder. Sanatçı ile tanışır ve eser satın alır, aralarında yakın arkadaşlık doğar. Ressam Davies, Paul Cézanne, Pierre-Auguste Renoir ve Edgar Degas gibi modern sanatçılarının eserlerini satın alması konusunda Lillie’ye tavsiyelerde bulunur ve genç kadın 19. yüzyıl sonları Fransız sanatı ve Amerikan modernizminden eserler toplar. Bu arada babası ölür ve annesinin bakımını tek başına üstlenir.
1913 yılında arkadaşı ressam Davies ve Walt Kuhn’a önemli ölçüde fon desteği ve ödünç eser vererek Armory Show’un gerçekleşmesini sağlar. Sergi, halka modern sanatı deneyimlemesi için büyük ölçekli bir fırsat sunar, çoğunlukla alay ve öfkeyle karşılanır. Bliss her gün ziyaret eder ve Cézanne, Odilon Redon ve diğer modern sanatçıların eserlerini satın alır. Katılımı sayesinde, önemli bir avukat ve modern sanat koleksiyoncusu olan ve aynı zamanda serginin finansal destekçisi ve savunucusu John Quinn ile tanışır.
1916’dan 1920’ye kadar özellikle Fransız empresyonistlerini aktif olarak toplar. Montross Galerisi’nden 6 suluboya ve Cézanne tablosu satın alır. Bu arada annesi yaşarken evlerinin halka açık alanlarında sergilenmesine izin verdiği tek ressam Cézanne’dır.
1921 yılında Metropolitan Müzesi’nde Bliss’in ödünç olarak verdiği 12 eser ile Empresyonist ve Post-empresyonist eserler sergilenir. Bu eserler arasında Cézanne, Redon, Degas, Gauguin ve Claude Monet’in eserleri yer alır. Bu sergi, sanatı destekleyen bazı kuruluşlar ve dernekler tarafından “Dejenere Modernist Eserler” olarak etiketlenerek, modernizmi bir tür tarikat ve deli saçması olarak nitelendirilse de, John Quinn ve Lillie bu serginin en büyük destekçisi olmaya devam eder.
1923 yılında, 59 yaşında annesini kaybeden genç kadın, kardeşine bu vefat ile her ne kadar kendini kaybolmuş olarak hissetse de “ilk defa yaşayacağım” demiştir. Arkadaşı John Quinn’in ölümünün ardından, 2.500’den fazla modern sanat eserinden oluşan koleksiyonu özel olarak ve açık artırmayla satılır; Bliss, Cézanne ve Redon’dan parçalar satın alır. Koleksiyonun dağılması, koleksiyonun New York’ta bozulmadan kalmasını isteyen modern sanat savunucuları arasında büyük endişeye neden olur.
Bliss, 84. Cadde köşesindeki 1001 Park Avenue’da yeni inşa edilmiş on sekiz odalı, üç katlı yeni evinde sonunda koleksiyonunu sergilemek için özgür kalır. Cézanne, Gauguin, Picasso, Georges-Pierre Seurat, Honoré Daumier gibi sanatçıların eserleri dahil olmak üzere pek çok modern sanat eseriyle dolu olan evde, sanatçı Davies kalp krizinden ölümünün ardından kısa süre sonra açık artırmaya çıkarılan koleksiyonundan bir dizi eser satın alır ve burada sergilenir.
1909 yılında Bliss, kardeşi Cornelius Jr. ve yeğeni Elizabeth Bliss (sonradan Elizabeth Parkinson Cobb) ile Orta Doğu’ya seyahat eder. Kudüs’te sanat koleksiyoncusu ve hayırsever Abby Aldrich Rockefeller ile yemek yer ve kısa bir süre sonra ABD’ye dönüş yolculuğunda ortak arkadaşları ve modern sanat tutkunu Mary Quinn Sullivan ile tanışır. Eve vardıklarında, üç kadın New York’ta bir modern sanat müzesi kurma planlarını başlatır. Bir mütevelli heyeti oluştururlar, bir müdür belirlerler ve eyalet hükümetinden bir tüzük alırlar. Bliss, müzenin başkan yardımcısı olarak işe başlar.
Kasım ayında, Modern Sanat Müzesi, 730 Fifth Avenue’daki on ikinci kattaki bir ofis alanında kapılarını açar. Cézanne, Gauguin, Seurat, van Gogh adlı ilk sergi, Bliss tarafından anonim olarak ödünç verilen birkaç eseri içerir ve beklentilerin çok ötesinde ziyaretçi kalabalığını çeker. Bliss, Seurat’ın bir dizi pastel boya çizimini, sanat simsarı ve Seurat uzmanı César Mange de Hauke’den satın alır.
Bliss, 12 Mart 1931’de 66 yaşında rahim kanserinden ölür. Bliss’in isteği üzerine, ölümünden sonra kardeşi ve yeğeni kişisel belgelerini imha eder. Hayatı boyunca ön planda olmaktan çekinen Bliss bu sebeple ölümünden sonra da tüm özel hayatı dahil gizemli kalmayı vasiyet etmiştir. Bliss, müzenin ölümünden sonraki üç yıl içinde mali istikrarını kanıtlayabilmesi koşuluyla koleksiyonunun çoğunu MoMA’ya miras bırakır. Bliss ayrıca, birkaç istisna dışında, müzenin gelecekteki satın alımlar için koleksiyonundaki eserleri satmasına veya takas etmesine izin veren bir hüküm de ekler. MoMA, Mayıs ayında Indianapolis ve Andover, Massachusetts’teki müzelere seyahat ederek Merhum Bayan Lizzie P. Bliss Koleksiyonu Anma Sergisi’ni düzenler.
Müze, Cornelius Jr.‘ı Bliss’in koleksiyonunun MoMA’ya devredilmesine ikna etmek için yeterli fonu başarıyla toplar. Bu önemli başarıyı kutlamak için Müze, Lillie P. Bliss Koleksiyonu adlı ikinci bir sergi düzenler. (Bliss’in kardeşi ölümünden sonra resmi adını “Lizzie”den “Lillie”ye değiştirmişti.) Bu müthiş kadının mirası, bugün MoMA koleksiyonunun özünü oluşturmakla birlikte Bliss’in vasiyeti, koleksiyonundaki eserlerin yeni satın alımları finanse etmek için satılmasına izin verdiği için Vincent van Gogh’un Yıldızlı Gece (1889) ve MoMA koleksiyonunu yirminci yüzyıla taşıyan birçok eserin daha sonra satın alınmasına fon sağladı. Bunlar arasında Pablo Picasso’nun Les Demoiselles d’Avignon (1907), Constantin Brâncuși’nin The Newborn(1920) ve Salvador Dalí’nin Retrospektif Kadın Büstü (1933) yer almakta. Bu eserler müzenin 4. ve 5. katlarındaki galerilerde sergilenmekte.
Şimdi hep birlikte koleksiyonu görelim:
Arthur B.Davies, The Wine Press, 1918
1909’da Bliss, Davies’in resimlerinden oluşan bir sergiye katıldı ve ikisi arasında bir arkadaşlık başladı. Bliss, ailesinin itirazlarına rağmen stüdyosunda saatler geçirdi ve hatta ona çalabilmesi için oraya bir piyano bile hediye etti. Davies’in çalışmalarının sadık bir koleksiyoncusu olmakla beraber, Davies de onun sanat danışmanlığı görevini üstlendi.
Resimde, narin ama androjen bir kadın figürü. Modellerini sıklıkla modern dans topluluğundan seçen Davies, nefes egzersizleri ve yoga uygulamalarıyla çok ilgiliydi.
Paul Cezanne, The Bather, 1885
1921’de Bliss, yeni satın aldığı bu eserle birlikte 11 eseri Metropolitan Sanat Müzesi’nin “Empresyonist ve Post-Empresyonist Resim” Ödünç Sergisi’ne ödünç verdi. Sergi başlangıçta olumlu eleştiriler alsa da serginin sonuna doğru kendisine Müze Vatandaşları ve Destekçileri Komitesi adını veren bir grup, sergiyi kınayan bir broşürü büyük gazetelere dağıttı. Broşürde modern sanat, şeytani bir tarikat, komünist propaganda ve “zihinsel yozlaşma” olarak ifade ediliyordu. Cézanne’ın The Bather eseri “özellikle rahatsız edici” ve “zihinsel veya ahlaki bir tutulma” olarak nitelendiriliyordu. Bu kargaşa, sergi kapanmadan önceki haftalarda katılımın beklenmedik bir şekilde artmasına neden oldu.
Still life with apples, 1895-1898
Bliss, 1922 yılında kendisini modern sanatla tanıştıran Dikran G. Kelekian’ın sahip olduğu bir müzayededen satın aldığı bu eser için en yüksek fiyatı 21.000 dolar ödedi. New York Times, “Gösterildiğinde alkışlar vardı” ve fiyat “inanılmaz kısa bir sürede” yükseldiğinde alkışlar arttı. Bliss, müzayedede alıcı olarak tanımlanmasa da, orada bulunan diğer koleksiyoncular eserin “önde gelen bir kadın koleksiyoncu” tarafından satın alındığını duydular ve bunun Bliss olduğundan şüphelendiler.
Bliss 1929’da yeni evine taşındığında, bu tablo müzik odasındaki piyanonun üzerinde gururla yerini aldı. Bliss için önemi, vasiyetinde MoMA koleksiyonuna girdikten sonra satılamayacağını belirten nadir bir istisna olmasından anlaşılabilmektedir.
Paul Cezanne, Still life with ginger jar, sugar bowl& oranges, 1902-1906
Paul Cezanne, Sanatçının amcası Antoine Dominique Sauveur Aubert, 1866
Bliss, Seurat’ın Port-en-Bessin tablosunu Londra’daki bir galeride gördükten sonra 1927’de satın aldı. Seurat, izleyicinin gözünde karışması amaçlanan küçük renk noktalarını bir araya getirerek suyun ve ışığın aydınlık özelliklerini müthiş bir şekilde yansıtır. MoMA’nın direktörü Alfred H. Barr Jr., bu tabloyu “müziğe benzeterek bulutların gölgelerini ve beyaz yelkenleri, uyumlu bir karışımda birleşen çoklu, bağımsız melodiler” olarak tanımlar. Bliss, sanatçının birkaç çizimini daha satın aldı. Barr, bunları “Amerika’da rakipsiz ve Bayan Bliss’in bir koleksiyoncu olarak en dikkat çekici başarılarından biri” olarak nitelendirir.
Vincent Van Gogh, Starry Night, 1889
Bliss hayatının son günlerine doğru bir Van Gogh eseri satın alma isteği vardı, hatta istekte de öte bir tutku haline gelmişti. Bu uğurda harcamalarını bile kısıyordu. Bliss’in ölümünden 10 yıl sonra MoMA’nın müdürü Alfred Barr, Bliss koleksiyonundan 3 eser karşılığında bu eseri koleksiyona ekler. Bir anlamda Bliss için koleksiyonun tamamlanması gerçekleşti denilebilir.
Paul Gauguin üst baştan itibaren saat yönünde
Te Po (night external), 1894
Women at the river, 1894
The creation of the universe , 1894
Offerings of gratitude, 1893-1894
Amedeo Modigliani, Anna Zborowska, 1917
Genç yaşta alkol ve uyuşturucunun etkisi altında geçen çalkantılı hayatı hüzünlü bir şekilde son bulan sanatçı 1916 yılında Polonyalı şair ve sanat simsarı Leopold Zborovski ve eşini resmetti. Bir portre için sadece 10 frank ve biraz alkol talep etmesi, alkolün ve uyuşturucunun onu ne kadar esir ettiğini gösteriyor.
Pablo Picasso, Woman in White, 1923
1947’de, Müzenin koleksiyonunun çağdaş kalmasının nasıl sağlanacağıyla ilgili yıllarca süren tartışmaların ardından, MoMA, Metropolitan Sanat Müzesi ile bir anlaşmaya vardı. Eski kurum, MoMA’nın koleksiyonundan on dokuzuncu yüzyılın sonu ile 1920’ler arasında yapılmış sanat eserlerini satın alacaktı, bu da MoMA’nın daha yeni eserleri satın almasına olanak sağlayacaktı. Beyaz Giyen Kadın 1951’de Met tarafından satın alındı. 1952’de MoMA anlaşmayı sonlandırdı.
Henri Matisse, Interior with a violin case, 1918-1919
Matisse bu resmi yaptığı dönemde Akdeniz’e taşınmıştı. Pencerenin dışında denizin ve bulutların derin mavisi, kemanın kutusunun mavisi, beyaz perdeler huzur ve özgürlük hissi uyandırmaktadır. 20. yüzyıl, çok sayıda toplumsal değişimin yaşandığı, sanatçılar ve bu sanatçıların eserlerini satın alan koleksiyoncular için kendini ifade etme duygusu ve kesinlikle gelenekten bağımsızlığın bir göstergesiydi.
Bu eserleri topladığı için onu eleştiren sanat eleştirmeni Louis Tiffany’ye çok ağır mektup yazarak:
“Siz kendi üretiminize dalmış, neyin yanlış ve kötü, neyin bazen kaba ama güç ve vaat dolu olduğunu ayırt etmeye yetecek kadar boş vaktiniz ve eğiliminiz olmayan bir sanatçısınız.” der.
Pablo Picasso, Green Still Life, 1914
Pablo Picasso’nun Dix Pochoirs (ön şablon) serisinden 4 şablon, 1921
Kübizmin temellerini attığı, gelecekte hem kendi resim dilini hem de diğer sanatçıların resim dilini değiştiren Picasso, 1906 kışında Demoiselles için eskizler ve hazırlık çalışmaları yapmaya başladı ve nihai kompozisyona ulaşmadan önce yüzlerce eser üretti. Efsaneye göre Pablo Picasso’nun Les Demoiselles d’Avignon adlı eseri, 1907’de Paris stüdyosunda ilk kez görenleri şok etti. Düz, parçalanmış düzlemlerden oluşan beş çıplak kadınla, resimde geleneksel kompozisyon ve perspektiften dramatik bir kopuşla bedenler arasında formun ve tutarlı bir yapının parçalandığını görüyoruz. Barselona’nın genelev bölgesindeki seks işçilerine atıfta bulunan başlığı, rahatsız edici etkisini artıran bir başka sebep. Picasso, eserin tamamlanmasından sonra neredeyse dokuz yıl boyunca Demoiselles‘i kamuya açık bir şekilde sergilemedi, sanki eserin zamanının ne kadar ötesinde olduğunu biliyormuş gibi. Resimde 2 kadının yüzündeki maskeler, diğer kültürlerin sanatıyla özdeşleşen sanatçının Batı sanat geleneklerinden kaçışına bir örnektir. Paris’teki müzelerde buna benzer maskeler gören sanatçı, bu maskeleri resmederken maske kafamı, yüzün üstünde mi ayırt edilemiyor. Lillie’nin değişim yolu ile koleksiyonuna katılmış.
Bu eserin fikri, Salvador Dalí’nin dua eden çiftin resmedildiği bir mürekkep hokkası keşfetmesiyle başlar (Jean-Francois Millet’in The Angelus adlı tablosundan, 1857–59). Mürekkep hokkasını bir somun ekmeğe gömdü ve ikisini de bir kadının portre büstüne yerleştirdi. 1931’de Dalí, bu Sürrealist heykeli “tamamen fetişist bir şekilde, azami somut gerçeklik, delirmiş bir karakterin fikirleri ve fantezileriyle somutlaştırma amacıyla” yarattığını ifade etti. Retrospektif Kadın Büstü (1933), kadını yalnızca bir nesne olarak değil, tüketilecek bir nesne olarak sunması açısından kışkırtıcıdır. Başını bir baget ekmek taçlandırır, boynundan mısır koçanları sallanır ve karıncalar kırıntı toplar gibi alnında uçuşur. Karıncalar, Dalí’nin çalışmalarında sık sık karşımıza çıkan bir motif. Büstün yüzü bir şekilde zamanla eskiyen bir görüntüye dönüşürken, başka bir açıdan bakıldığında daha genç ve güzel bir kadın imajı görülmektedir.
Kadın olmak, ne kadar varlıklı, ne kadar vizyoner ve başarılı olursanız olun maalesef her dönem ve her coğrafyada çok zor. Bu sergiyi görmeden önce inanın MoMA gibi özel bir yapının, 3 cesur kadının eseri olduğunu bilmiyordum. Hayranlıkla gezdiğim, New York’ta çok sevdiğim MoMA benim için artık çok daha anlam yüklü bir mekan. MoMA’nın 2. katında bulunan restoranında harika bir yemek ve kahve keyfinden sonra müzede tekrar turlayıp bu güzel günü bitirdik. Sergi 29 Mart 2025 tarihine kadar MoMA New York’ta 6. Bulvar 53. Cadde arasında gezilebilir. New York’ta yaşayan veya tatil için yolu düşenlere tavsiye ederim.
Yazı ve Fotoğraflar: Nurdan Ateş
David Hockney’nin Renkli Dünyasına Yolculuk: Londra’da Büyüleyici Bir Sergi
bir ay önceSonbaharın Habercisi: Frieze Sculpture 2024
bir yıl önceMarina Abramović Kraliyet Sanat Akademisi’nde Retrospektif Sergi Açan İlk Kadın Sanatçı Oldu! I Yazan Nurdan Ateş
bir yıl önceKenan Yavuz Etnografya Müzesi'nde Hasat Sonu Şenliği I Yazan Nurdan Ateş
bir yıl önceÇin’in “Asi Dehası” Ai Weiwei Design Museum’da! I Yazan Nurdan Ateş
Hülya Sungurtekin
Harika bilgi paylaşımı, güzel üslup ile.. her gittiğimde mutlaka gezdiğim müzeyi bir kez daha bu vesile ile ziyaret etme isteğim oluştu. Umarım en kısa zamanda ziyaret edebilirim. Teşekkürler Sevgili Nurdan Ateş